.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:. Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
             
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

24 Mart 2023 Cuma

RAHMET MEVSİMİ – Ramazan-ı Şerife Kavuşurken

 


RAHMET MEVSİMİ

Ramazan-ı Şerife Kavuşurken


Ömrümüzden bir yıl daha geçti gitti. Yeniden Mübarek aya kavuşacağız. Eğer Allah nasip ederse Mart ayının 22’sini 23’üne bağlayan gece teravih namazlarımızı kılacağız ve sahura kalkacağız.

Atalarımız bu ayın adını daima, “Ramazan-ı Şerif” diye anmışlar. Onunla müşerref olmanın kıymetini bilmişler. Onun gelişinde minareleri mahyalarla süslemişler. Gecelerini gündüz gibi aydınlatmışlar.

Bu ay bizi sıcak, samimi bir dost gibi gelip kucaklayacak. Onu güzel karşılayana çok güzel müjdeler getirecek. Dudaklar tatlı bir sükut ile sessizleşecek. Gıybetler susacak, mukabele sedaları dolduracak camileri, evleri…


Geceler teheccüd huzuruyla sahur bereketiyle güzelleşecek. Gündüzler Kur’ân-ı Kerim ile nurlanacak. Asıl hayatın ahiret hayatı olduğu hatırlanacak.

Seyda Muhammed Konyevî kuddise sırruh hazretleri diyor ki:

“Ramazan ayına bir dost gibi hürmet ederek kendimizi ona sevdirmeliyiz. Nasıl iki dost sevgi ve muhabbetle, aşkla bir araya gelip oturup sohbet ediyorlar, birbirlerine sevgilerini gösteriyorlar. Biri diğerinin başına bir musibet gelmesini istemiyor ise biz de Ramazan-ı şerif ayına öyle dost olalım.

Allah Zülcelal’in ibadet ve itaatiyle meşgul olmak suretiyle onunla dostluk kurarsak, şüphe yok ki, kıyamet günü bize de şefaat edecektir.”

Ramazan ayı Allah-u Zülcelal’in kullarına en büyük rahmeti olan Kuran-ı Kerim’i nazil ettiği aydır. İşte böyle olduğu için Ashab-ı Kiram Hazeratı birbirlerini tebrik ediyorlardı. Birbirlerini gördüklerinde: “Sana müjdeler olsun! Ramazan ayına giriyoruz.” diyorlardı. Daha bu ay gelmeden, onu sevinçle karşılıyorlar ve birbirlerini tebrik ediyorlardı. Ramazan ayına kavuşmadan önce, bu ayın bereketinden istifade etmek için hazırlanmaya başlıyorlardı.

Burada, bizim almamız gereken çok mühim ölçüler vardır ki, biz de Ramazan ayını aşk ve muhabbetle karşılamalıyız. Çünkü Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.” (Taberani)

Çünkü bu ay, harman zamanı gibidir. Nasıl ki, harman zamanı herkes mahsulünü toplar, ambarına koyar, sene boyunca geçim sıkıntısı çekmez. Bunun gibi, Ramazan ayı günahların bağışlandığı, sevapların kolayca ve bol bol kazanıldığı bir aydır.

Öyleyse biz de bu aya kavuşmadan önce dua edelim, diyelim ki: “Ya Rabbi, Ramazan ayında senin razı olacağın şekilde amel-i salih yapmamı nasib-i müyesser eyle.”

Çünkü biz öyle bir aya giriyoruz ki; onun hakkını, ancak Allah-u Zülcelâl’in kuvvetiyle yerine getirebiliriz. O’nun kuvveti olmasa, O tevfik vermese, kalbimize hayır tohumu ekmese, bu Mübarek Ramazan Ayı’nda biz, hiçbir şey yapamayız.

Her gün niyet ederken “Ya Rabbi, Senin rızan için oruca niyet ediyorum. Bu orucun makbul olması için, sevabının tam olması için yardım et bana.” Diye dua edelim.

Orucumuzu tuttuğumuz zaman da “Ya Rabbi, elhamdülillah Senin yardımınla orucumu tuttum. Bu orucu sen kabul eyle.” Diye dua edelim.

Ramazan Bereketi

İmam Rabbani kuddise sırruh buyuruyor ki:

“Bu mübarek Ramazan ayının, yapılması lazım olan bütün emir ve nehiyleri ve kemalatın tamamını içinde toplayan Kur’an-ı Mecid ile tam bir münasebeti vardır. Bu münasebetle Kur’an’ı kerimin inmesi bu ayda oldu. “Ramazan ayı ki, Kur’an o ayda nazil oldu…” ayeti bu manayı tasdik eder.

Bu münasebetle bu mübarek Ramazan ayı bütün hayır ve bereketleri üzerinde toplamıştır. Senenin tamamında, hangi şekilde olursa olsun herkese ulaşan her hayır ve bereket, şanına ve şerefine nihayet olmayan şu muazzam ayın bereket denizinden ancak bir damladır. Bu ayda manevi yönden derli toplu olmak, senenin tamamında derli toplu olmaya sebeptir. Bu ayda manevi yönden dağınık olmak senenin tamamında dağınık olmaya sebeptir.”

“Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.”

Mağfiret Ayı Ramazan

Ramazan ayına kavuşup bu ayı oruçla geçirmek bizim için çok büyük bir fırsattır. Allah-u Zülcelal, bir sene boyunca işlenmiş günahları, Ramazan ayında tutulan oruç sayesinde affediyor. Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam şöyle buyurmuştur:

“Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek, Ramazan Ayı’nda oruç tutarsa, Allah onun günahlarını affeder.” (Buhârî, Îmân 28, Savm 6)

Denilmiştir ki: “Oruç tutmaktan maksat, Allah’ın düşmanını kahra uğratmaktır; o da şeytandır. Şeytan’ın insana yaklaşıp azdırma vesilesi, şehvete dayalı şeylerdir. Şehvet ise yemekle içmekle şahlanır. Allah’ın düşmanını kahra uğratmak için orucun istifade edilecek yanı, şehvete dayalı arzuları kırmaktır. Bu türlü bir istifade ise az yemek sureti ile nefsi perişan etmekle olur. Bunun yolu ise oruçtur.”

Bir rivayete göre ise, orucun bir hikmeti de şudur;

“Haşr’ın müddeti otuz gündür. İnsanlar haşir meydanında otuz gün, otuz ay veya otuz yıl dururlar. İnsan, otuz gün olan Ramazan’ın her bir gününde oruç tutarsa, Allah-u Zülcelal kıyamet gününde, o oruçların hürmetine, onu gölgesi altına alacak ve o kişi yemek ve içmekle lezzetlenecektir. Çünkü kıyamet gününde, Peygamberler ve onların ehli ile oruç tutanlar hariç, diğer insanların hepsi açtır. İnsan, Ramazan orucunu tutarsa, bu azaptan kurtulmuş olur.”

Allah-u Zülcelal kullarına karşı o kadar merhametlidir ki onları affetmek için vesileler yaratıyor. Kim Allah’ın emrettiği farzları yerine getirirse onu affetmek için vesile kılıyor. Bu sebeple oruç tutmaya yüksünürse nefsimizi azarlayarak ona şöyle dememiz lazımdır:

“Ey nefsim! Sen, on bir ay istediğin gibi yemek yedin. Ne kârın oldu? Allah sana bir ay yemek yememeyi emretti, o da akşama kadar, üstelik akşamdan sabaha kadar da serbestsin!”

Esasen geçmiş ümmetlerde oruç, yirmi dört saatte bir sefer yemek yemek suretiyle tutuluyordu. Allah-u Zülcelâl, fazlıyla bize müsaade etmiştir ki, akşamdan sabaha kadar yemek yiyebiliyoruz. Ya onlar gibi yirmi dört saatte bir sefer yemek yeseydik halimiz ne olurdu? Bunun için kişi Ramazan ayında, vaktini ibadetle, tazarruyla, yalvarmakla geçirmelidir.

Oruç tutan bir insan gece sahura kalkmakla bile sünnete uymanın sevabını kazanmış oluyor. Hz. Ömer radıyallahu anhu buyuruyor ki: “İnsan, Ramazan ayında yemek yemek için sahura kalkıyor, bu sünnettir. Fakat onun niyeti, esas olarak namaz kılmak zikir yapmak, ibadet etmek olsun.”

Sayısız Sevap Verilecektir

Seyda Muhammed Konyevî kuddise sırruh hazretleri diyor ki:

“Allah-u Zülcelal, açlığa ve susuzluğa sabır gösteren kimselere, sevaplarını hesapsız olarak veriyor. Bazı ameller vardır ki her bir tanesi on sevaptır, bazıları yetmiş sevap, bazıları da yedi yüz sevaba kadar gider. Bazı ameller de vardır ki o amellere, Allah istediği kadar sevap verebilir. Orucun sevabı ise Allah-u Zülcelâl’in karşılığını hesapsız olarak verdiklerindendir. Bunun sebebi de orucun ihlaslı amel olmasındandır.

Oruç tuttuğumuz zaman Allah-u Zülcelal o kadar memnun ve razı oluyor ki, oruçlunun duasını kabul ediyor. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki:

“Şurası muhakkak ki, Oruçlunun iftarını açtığı zaman reddedilmeyen makbul bir duası vardır” (Beyhaki)

Oruç ibadeti insana sabrı öğretir. Allah-u Zülcelâl, Ayet-i Kerimede şöyle buyuruyor: “Ancak sabredenlerdir ki ecirlerine hesapsız erdirilir.” (Zümer, 10)

Allah-u Zülcelal, bu Ayet-i Kerime ile, sabırlı olan kullarına, sevaplarını hesapsız olarak vereceğini beyan ediyor. Müfessirler, bu ayette geçen, sevapları kendilerine hesapsız olarak verilen kişileri “Ramazan Ayı’nda oruç tutanlardır” diye tefsir etmişlerdir.

Oruç ibadeti sayesinde sabrı öğrenen bir insan bütün ibadetlere de sabreder ve günahlardan korunmaya da sabırlı olur, inşallah. Bunun için Peygamber aleyhisselatu vesselam:

“Oruç bir kalkandır. O halde oruçlu kötü söz söylemesin. Oruçlu kendisiyle çekişip kavga etmek isteyen kişiye ‘ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin.” (Buharî, Savm,2, II, 226; Müslim, Sıyam,163. I,807; Ebû Davud, Savm, 25. II,768)

Orucu tutarken bir de kendimizi günahlardan muhafaza edersek ve kalbimizin gıdası olan ibadetleri yaparsak bu ay bizim için çok kazançlı olur. Bilhassa teravih namazlarını kılmak, Kuran-ı kerim okumak ve zikretmek suretiyle Ramazanı ihya etmek çok kazançlıdır.

Herhangi bir kimse, Ramazan ayının gecelerinde uyanıp kalkmak için yatağında hareket ettiğinde, bir melek şöyle nida eder: “Kalk! Allah’ın rahmeti senin üzerine olsun.”

Kalktığı zaman yatağı: “Ya Rabbi! Ona cennette ipekten yataklar ver.” diye dua eder.

Elbiselerini giydiği zaman elbiseleri: “Ya Rabbi! Cennet hurilerinden, cennet elbiselerinden ona ver.” diye dua eder.

Ayakkabılarını giydiği zaman ayakkabıları: “Ya Rabbi! Onu sırat köprüsünden çabuk geçir, ayağı kaymasın, ateşin içine düşmesin.” diye dua eder.

Abdest almak için suyun yanına gittiği zaman, su: “Ya Rabbi! Onun günahlarını af ve mağfiret et, onu günahlardan temizle.” diye dua eder.

Abdest alıp namaz kılmak için seccadesinin üzerine geldiği zaman, ev: “Ya Rabbi! Onun kabrini genişlet, dar etme, ona kabirde azap verme.” diye dua eder.

Namaz kıldıktan sonra veya namazın içindeyken, Allah-Zülcelal o kula şöyle nida eder: “Ey kulum! Dua senden, kabul benden. Sen iste, ne istersen vereceğim.”

İşte, Allah-u Zülcelal, Ramazan ayının hürmetine, bu fırsatı bize veriyor. Bunu çok iyi değerlendirmemiz lazımdır. Diğer aylarda yaptığımız gibi vaktimizi boşa sarf etmemeliyiz. Bu ayda; değil beş dakikamızı, bir dakika, hatta bir saniyemizi dahi boş geçirmemeliyiz. Kişi, daha sonra kuvvetle ibadet edebilmek için vücudunu istirahat ettirirse o istirahati de ibadettir.

Allah-u Zülcelal, her Ramazan gecesi bir milyon kişiyi affediyor. Cuma gecesinde ise her gece affettiği bir milyon kişiyle beraber, bir milyon kişiyi daha affediyor.

Ramazan’ın son gecesinde ise başından sonuna kadar kaç kişiyi affetmiş ise bir o kadar kişiyi daha affediyor. Allah-u Zülcelal bu kadar kişiyi affetmesine rağmen, bu sayı yine de yeryüzündeki insanların sayısına oranla, fazla değildir. Af olunan, o milyonlarca kul içerisinde olabilmek için gayret göstermeliyiz.

Şöyle ki: “Bu gece daha fazla ibadet edeyim de belki affolunan o kullar içine girerim.” Ertesi gece, yine: “Belki bu gece o sınıfa girerim.” Aynı şekilde: “Cuma gecesi daha faziletlidir, belki Allah-u Zülcelal beni bu gece affeder.” düşüncesi ve gayreti üzere olmalıyız. Bütün merak ve gayemiz, kendimizi Allah-u Zülcelal’in affına layık hale getirmeye çalışmak olmalıdır.

Ramazan ayı, malumunuz senede bir defa ele geçen bir fırsattır, bir de bakıyorsunuz hemen bitivermiş. Onun için bu fırsatı çok iyi değerlendirmeliyiz. Bilhassa teravih namazlarımızı kaçırmamalıyız.

Oruç ve Kuran Şefaat Edecektir

Ramazan ayı Kuran ayıdır. Bu ayı gafletle geçirmeyip mutlaka mukabele ve hatim için gayret göstermelidir. Kuran-ı Kerim’in manasını ve içindeki mühim nasihatleri bize izah eden Allah dostlarının sohbetlerinden de mahrum kalmamalıyız.

Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

‘Oruç ve Kur’an, kıyamet gününde sahiplerine şefaat edecektir. Oruç: “Ya Rab, bu kulu yemekten içmekten alıkoydum. Şimdi müsaade et de, ben ona şefaat edeyim” der.

Kur’an da: “Ya Rab, bu adamı, gece beni okumaktan uykusuz bıraktım, şimdi müsaade et de ben buna şefaat edeyim” der.

Allah-u Zülcelâl: “Her ikinize de izin verdim, sizin hakkınıza riayet edenlere şefaat edin, onları cennete götürün” buyurur.’ (Taberanî; el-Kebîr)

Peygamberimizin devamlı kıldığı namazlara “müekked sünnet namazlar” denir. Bazen kılıp bazen kılmadığı namazlara “gayr-i müekked sünnet namazlar” denilir. Mesela ikindi namazının sünneti ve yatsı namazının ilk sünneti gibi.

İmam Şafii, Ramazan ayında gayr-i müekked sünnet namazların da müekked sünnet olacağını bildirmiştir.

Teravih namazı Peygamberimizin sünnetidir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ümmetini teravih namazına teşvik ederek:

“Kim Ramazan namazını (teravih) inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek kılarsa onun geçmiş günahtan bağışlanır.” (Buharî, Salâtü’t-terâvîh, 1) buyurmuştur.

Seher vakitleri, yeryüzüne indiği, mümin kullara selam edip günahının affedilmesi için Allah-u Zülcelal’e istiğfar ettiği vakitlerdir. Sahura biraz erken kalkıp iki rekat da olsa namaz kılsak, elimizi açıp dua etsek, Ramazan gecesini ihya etsek çok güzel olur.

Oruç insanın nefsanî yönünü zayıflattığı için Ramazan ayında namaz, Kur’an tilaveti, zikir ve sohbetlerin tesiri çok daha kuvvetli olacaktır. Bu sebeple Ramazan ayının manevi iklimini fırsat bilip ruhlarımıza bir manevi ziyafet çekelim.

Orucun Sevabını Kaybetmemek İçin

Seyda Muhammed Konyevi Hazretleri buyuruyor ki:

Üç çeşit oruç vardır: Birincisi: Yemek, içmek ve şehvetten kendini alıkoymak suretiyle oruç tutmaktır ki bu, avamın, sıradan insanların tuttuğu oruçtur.

İkincisi: Evliyaların ve salihlerin orucudur ki bunlar yalnız yemek, içmekten değil, Allah-u Zülcelâl’in bütün günahlardan ve gafletten de sakınırlar. Evliyalar oruç tutarken; zikir, ibadet ve hayır konuşmaktan başka bir şey yapmazlar.

Üçüncüsü: Havassın orucudur. Bunlar kalplerini sadece Allah’a bağlarlar, sanki dünyada değilmiş, sanki yalnız Allah varmış gibi, oruç tutarlar. Bu oruç, Peygamberlerin orucudur.

Biz de elimizden geldiği kadar, evliyaların ve salihlerin orucunu tutalım. Çünkü onun sevabı katmerlidir.

Eğer biz oruçlarımızın sevabı azalmasın istiyorsak, kendimizi elimizden geldiği kadar sakınalım. “Ben bugün oruç tuttum, aç kaldım, biraz zahmet çektim. Bari bu zahmetimin sonunda elim boş kalmasın. Şeytan benim düşmanımdır, düşmanım beni tuzağa düşürüp halime gülmesin.” Diyelim. Biraz kötü amellere karşı kendimizi koruyalım.

Bir kişi gıybet ettiği zaman kendi sevaplarından alınıyor, gıybet ettiği kişiye veriliyor. O kişi oruç borcunu ödemiş oluyor ama orucun sevabı eksiliyor.”

Yalnızca yemek ve içmekten kendini alıkoyarak tutulan orucun da büyük sevabı vardır. “Gıybet edince sevabı kalmıyormuş” diye oruç terk edilmez. Kişi sevabın bir kısmını kaybetse de, orucunu tamamladığı zaman kulluk borcunu eda etmiş olur. Oruç tutmaya devam ettikçe inşaallah günahları terk etmesi umulur.

Ramazan ayı, biz onu nasıl karşılarsak bize o kadar güzellikler getirecek. Biz onu nasıl ağırlarsak o da bize o kıymette hediyeler bırakacak. Gelin bu Ramazan-ı şerifi çok güzel karşılamaya, çok güzel değerlendirmeye niyet edelim.

Gülistan Dergisi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo