Zekâtın sözlük anlamı, artmak, çoğalmak, arınmak ve bereketlenmek demektir.
Dini anlamda zekât; ‘Nisab’ adı verilen, asgari zenginlik ölçüsündeki bir malın belirli bir miktarını, belirli bir zamandan sonra, Allah rızası için ihtiyaç sahibi kimselere karşılıksız olarak teslim etmektir.
Zekât verebilecek niteliklere sahip olan bir insanın zekât vermesi, farzdır. Bu; kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Bunun için zekâtı inkâr etmek küfürdür. Farz olduğu halde onu yerine getirmemek, diğer farzları işlememek gibi günah ve haramdır.
Zekât vermemenin cezası nedir?
Zekât vermemenin hem dünyada hem de ahirette azabı vardır. Ahiretteki azabı, yakıcı, şiddetli bir azaptır. Nitekim ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Altın ve gümüşleri biriktirip Allah yolunda harcamayanları, büyük bir azabın beklediğini müjdele. Kıyamet günü, altın ve gümüşleri ateşte kızartılarak, bunlarla sağları, solları, yanları ve sırtları dağlanır. ‘İşte bunlar biriktirdiğinizdir. Biriktirdiğinizin tadına bakın.” (Tevbe; 4-5)
Allah için zekat vermek, dünya nimetlerinden uzaklaşarak, ahiret için yapılan karlı bir ticarettir. Onun için insan, elindeki bu varlığı ve zenginliği, Allah-u Zülcelal’in verdiğine ve yine O’nun bir gün alabileceğine inanıyorsa, emretmiş olduğu zekâtı verirken de cimrilik yapmamalıdır.
Dün Karun’u malları ile beraber toprağa yutturan Allah-u Zülcelâl, bugün senin malını da elinden alabilir. Dünyada verilen cezanın bir çeşidi de budur. Bunu akıldan hiç çıkarmamak lazımdır. Çünkü Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur: “O mallarda, dilencilerin ve mahrum kalanların hakkı vardır.” (Mearic; 24-25)
Nisab ne demektir? Altının nisabı 20 miskal, gümüşün nisabı ise 200 dirhemdir denilmektedir. Bunlar, bugünkü ölçülere göre ne kadardır?
Nisab; zekâtın farz olabilmesi için, zaruri ve aslî ihtiyaçların dışında, sahip olunan malın en az sınırıdır. Hanefi mezhebine göre; bu günkü ölçülerle altının nisabı yaklaşık 85 gramdır. Gümüşün nisabı ise yaklaşık 700 gr.dır. Şafii mezhebine göre; bugünkü ölçülerle altının nisabı yaklaşık 85 gr.dır. Gümüşün nisabı ise 504 gr.dır.
Zekât Ramazan ayında mı ödenir? Vakti girmeden önce zekât ödenir mi?
Hanefi ve Şafii mezhebine göre, şartlar tamamlandıktan sonra, zekâtın hemen verilmesi gerekir. Bir kimseye zekât vermek farz olur da bu zekâtını ödeme gücüne sahip olursa onu geciktirmesi caiz değildir.
Zekâtın farz olmasının şartlarından birisi de üzerinden bir yıl geçmiş olmasıdır. Zekâtın Ramazanla hiçbir münasebeti yoktur. Mal sahibi, hangi tarihte nisaba malik olmuşsa, o andan itibaren üzerinden bir yıl geçtiği vakit, onun zekâtını vermeye mecburdur. Zekât vermekle yükümlü olan kişi, özürsüz olarak zekâtını tehir ederse günahkâr olur.
Bir kimse, ödeme gücüne sahip olduğu halde zekâtını tehir ederse, bunu tazmim etmesi gerekir. Bu mesele, bir kişinin yanında bulunan emanet mala benzer. Sahibi bu emaneti istediği zaman onu nasıl ödemek gerekirse, zekât vakti gelince onu da hemen ödemek gerekir. (Durrü’l-Muhtar; 2/16)
Nisaba malik olan bir kimsenin zekâtını, yılı dolmadan önce kendi isteği ile vermesi caizdir. (Fethü’l-Kadir, 1/516; el-Mühezzeb, 1/166; el-Muğni, 2/629) Vakti gelmeden önce yıl içerisinde verilen zekâtlar, hesap edilerek, yılsonunda, yani vakti girince verilmesi gerekli olan zekât miktarından düşürülür.
Zekât verilirken ticaret malları alış fiyatıyla mı yoksa satış fiyatıyla mı değerlendirilmelidir?
Hanefi ve Şafii mezhebine göre, satım için bulundurulmayan sabit eşyalar (demirbaşlar) düşüldükten sonra, üzerinden bir yıl geçmiş olan ve zekâtın kendisine farz olduğu ticaret mallarının değerlerinin tespit edilmesi gerekir.
Meşhur olan görüşe göre, zekâtın farz olduğu anda, pazarda malın satıldığı günün fiyatı üzerinden değerlendirme yapılır. Bu fukaha çoğunluğunun görüşüdür.
Bundan dolayı tercihe uygun olan, üzerinden bir yıl geçince malın zekâtının, ödeneceği gündeki çarşıdaki fiyatı esas alınarak değerlendirilmesi gerektiği şeklindeki cumhurun görüşüdür. Satış fiyatından maksat ‘toptan satış’ fiyatıdır. Çünkü bu, ihtiyaç halinde kolaylıkla satılabilecek fiyattır.
Ticari malların zekâtları kendilerinden mi verilir yoksa kıymeti mi verilir?
Hanefi mezhebine göre; tacir zekâtını, malın kendisinden vermekle, kıymetini vermek arasında serbesttir. Yani, bir yıl tamamlandığı zaman, mal sahibi, ticaret malının kıymetinin 1/40’ını vermekle, ticaret mallarının kendinden 1/40’ını vermek arasında serbesttir.
Zengin bir kimse, fakir olan damadına zekât verebilir mi?
Hanefi ve Şafii mezhebine göre, damat hakiki evlat sayılmadığı için muhtaç olduğu takdirde kayınpederiyle kayınvalidesinin zekâtlarını alabildiği gibi, zengin bir damat muhtaç kayınpederiyle kayınvalidesine de zekât verebilir.
Bir kimse ticaret yapmak için değil de paranın değerini muhafaza etmek için bir arsa alıp muhafaza etse, iyi bir müşteri çıkınca da satma ihtimali olsa, arsa üzerinden bir yıl geçince zekâtının verilmesi gerekir mi?
Hanefi ve Şafii mezhebine göre, bir kimse ticaret maksadı ile değil de elindeki paranın bugünkü değerini muhafaza etmek için bir arsa satın alır ve üzerinden bir yıl geçerse zekâtının verilmesi gerekmez. Çünkü gayesi ticaretle meşgul olup devamlı alış veriş yapmak değildir. Ancak emlak alım satımı yapan kimse, bu işin ticaretini yaptığı için zekât vermesi lazımdır.
Sabit mallarda (demirbaş) zekât var mıdır?
Zekât verilmesi gereken ticaret malında dikkate alınan şey, malın dönüp dolaşan (mütedavil) bir özelliğe sahip olmasıdır. Ticari mahallerde bulunan, alınıp satılmayan binalar ve sabit eşyalar, değerlendirme anında hesaba katılmaz ve bunların zekâtı verilmez.
Ticaret yapan bir kimsenin elindeki ticaret malı yıllarca kalsa yine her sene zekâtını verecek midir?
Hanefi ve Şafii mezhebine göre, ticaret yapan bir kimsenin elinde ticaret malı yıllarca kalsa bile nisaba ulaştığı takdirde, mutlaka her sene hesaplanıp zekâtı verilir. (Fetava el-Kübra, 2/43)
Ziynet eşyasına zekât düşer mi?
Hanefi mezhebine göre, altından ve gümüşten yapılmış olan; nişan yüzüğü, küpe, bilezik gibi ziynet eşyaları nisab miktarına ulaştığında, üzerinden bir sene geçtiği zaman zekât vermek gerekir. (Fethu’l-Kadir, 1/574; Durrü’l-Muhtar, 2/41)
Şafii mezhebine göre, kadının sahip olduğu altın ve gümüşten olan ziynet eşyasının üzerinden bir sene geçmiş olsa bile, zekâta tabi olmaz. Çünkü bu mezhebe göre, kadının ziynet eşyası, insanın normal olarak kullandığı elbise gibidir.
Fıtır sadakasını (fitre) kimler ve ne zaman verirler?
Fıtır sadakası, Ramazan ayının sonuna yetişen ve asli ihtiyaçlarının dışında en az nisab miktarı bir mala sahip olan her hür Müslüman için verilmesi vacip olan bir sadakadır. Buna kısaca “fitre” de denir.
Bu sadaka; orucun kabulüne, ölüm sırasında sıkıntılardan ve kabir azabından kurtuluşa bir vesiledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye ve onların da bayram sevincine katılmalarına bir yardımdır.
Hanefi mezhebine göre, fitre, Ramazan bayramının birinci günü fecrin doğuşundan itibaren vacip olur. Ancak bu vakitten önce veya sonra da verilebilir. Önceden verilmesi ile fakirler bayramlık ihtiyaçlarını gidermiş olurlar. Bu nedenle, Ramazan ayı içinde verilmesi daha iyidir. Şafii mezhebine göre, fitre sadakası Ramazan ayının son akşamında güneşin batmasından itibaren vacip olur.
Bayramdan sonraya bırakılması ile sadaka düşmez, kaza edilmesi gerekir.
Kaynak: Seyda Muhammed Konyevi; Asrımız Meselelerine Fetvalar, Reyhanî Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Yazma Kuralları !
1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya
2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.
3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.
4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.
5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.
6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..
Dost Yurdu Radyo