Dünyada ve ülkemizde vitamin ve gıda takviyeleri büyük bir sektör olma yoluna girdi. Bilhassa batıda hemen herkesin kendi yaş grubuna veya ihtiyaçlarına göre vitamin hapları ve gıda takviyeleri kullandığından bahsediliyor.
Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz gibi, yemek yerine kapsüller yutarak beslenmiyoruz belki ama birçok kişi yediklerinin yeterli olmadığını düşünerek vitamin desteği alması gerektiğini düşünüyor.
Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz gibi, yemek yerine kapsüller yutarak beslenmiyoruz belki ama birçok kişi yediklerinin yeterli olmadığını düşünerek vitamin desteği alması gerektiğini düşünüyor.
Son zamanlarda ülkemizde de vitamin veya gıda takviyesi olarak satılan ürünler bir hayli çeşitlendi. Hiç kuşkusuz bunun birçok sebebi var. Eski zamanlarda insanlar gıdalarla karnını doyurmaya, hayatta kalmaya çalışırdı. Zamanımızda ise insanlar artık aldıkları gıda takviyeleriyle genç kalmaya, hastalıklardan korunmaya, zayıflamaya, vücut geliştirmeye veya cildinin güzelleşmesine çalışıyor.
Vitamin takviyesinin önemli bir sebebi de sanayileşmenin ve şehirleşmenin getirdiği değişim. Bugün batıda birçok insan evde yemek pişirmiyor. Sabah kahvaltısını marketten alınmış sandviç ekmekleriyle ve kavanozlardaki bazı sürülebilir sanayi ürünü gıda maddeleriyle yapıyor. Öğle saatlerinde iş yerine yakın bir yerde fast food denilen türde yiyecekler yiyor. Hamburger, pizza, kızarmış patates ve benzeri… Akşam da eve kolayca mikrodalgada ısıtabileceği hazır yemeklerle dönüyor.
Hafta içi günler bu şekilde geçerken hafta sonu da bir yerlere eğlenmeye giden insanlar yine hazır yiyeceklerle öğünlerini geçiriyorlar.
Aslında Allah'ın verdiği nimetler ile vücudumuzun ihtiyaçları uyum içerisindedir. İhtiyacımız ölçüsünde gıda aldığımız zaman vücudumuza yararlı birçok vitamini de almış oluyoruz.
Ancak ne yazık ki insanoğlu büyük şehirlere göçle birlikte tabiattan koptuğu için bu mükemmel düzeni bozmuş durumdadır. Bugün marketler rengarenk ambalajlar içinde, kolayca tüketilmek üzere hazırlanmış, hijyenik ve sıhhi görünen ve lezzetiyle de cezbeden gıdalarla doludur. Ama ne yazık ki bu sanayi tipi gıdalar vücudumuzun ihtiyacına pek uyumlu değildir.
Çünkü günümüzde sebze meyve gibi gıdalar bile sanayi mantığı içinde üretiliyor. Mesela yediğimiz çoğu gıdalar, raf ömrü uzun olsun diye olgunlaşmadan toplanıyor, tesislerde suni olarak olgunlaştırılıyor. Bu sebeple içinde vitaminler yeterince oluşmuyor.
Bunun yanında mevsimi dışında seralarda üretilen sebzeler, kimyasal gübrelerle ve hormonlarla yetiştirildiği için tabii olarak yetişenlerdeki kadar vitamin içermiyor.
Ayrıca sebze ve meyveler, taşıma, satış, buzdolabında saklama, pişirme ve tüketilme esnasından vitamin kaybına uğruyor.
Şehir hayatının stresi, yemek saatleri, yemek yanında tüketilen içecek ve diğer alışkanlıklar da vitaminlerin vücuda faydalı olmasını olumsuz yönde etkiliyor. Bilhassa alkol, sigara gibi alışkanlıklar vücudun yararlı maddelerden istifade etmesini engelliyor.
Şehir hayatında insanlar dış görünüşlerine aşırı önem veriyor. İnce ve genç görünmek için aşırı diyetler yaparak vücudun ihtiyaç duyduğu en temel maddeleri bile almıyorlar. Bilhassa genç kız ve kadınlar bir taraftan böyle aşırı diyetler yaparken bir yandan da regl, hamilelik ve emzirme sebebiyle vitamin ve mineral kaybı yaşıyorlar.
İleri yaşlarda yakalanılan bazı rahatsızlık ve hastalıklar da vitaminlerin vücudumuzda yararlı oluşunu engelleyebiliyor. Hatta gereksiz yere kullanılan antibiyotiklerin bağırsak floramıza zarar vermesi bazı vitaminlerin sentezlenmesine engel oluşturuyor.
Kısacası bildiğimiz veya bilmediğimiz birçok sebepten dolayı günümüz insanı yiyor, içiyor ama vücudunun ihtiyacı olan faydalı mikrobesinleri tam olarak alamıyor.
Bu gidişatın sonunda vücutta vitamin değerleri düşüyor. Bunun belirtileri stres, enerji düşüklüğü, konsantre olamama, tırnaklarda kırılma, ciltte kuruluk, hastalıklara dirençsizlik, kansızlık gibi sorunlarla ortaya çıkıyor.
Yapılan tahlillerde de vitamin eksikliği olduğu görülüyor. Çare olarak kimyasal vitaminlerin kullanılması gündeme geliyor. Peki bu doğru mu?
Kimyasal Vitaminler Faydalı mı?
Vitamin kelimesinin isim babası Polonyalı bilim adamı Casimir Funk’tır. Funk, B vitamini eksikliğinin Beriberi hastalığına sebep olduğuna inanıyordu. O günden bu yana A ve B grubu vitaminler ile C,D, E ve K vitaminleri diye bilinen on dört çeşit vitamin tespit edildi.
Vitaminler, vücudumuzu meydana getiren hücrelerin içinde gerçekleşen kimyasal değişikliklerde rol oynuyor. Eksikliği de elbette vücudumuzun sağlıklı çalışmamasına sebep oluyor. Mesela yediğimiz ekmek gibi nişastalı gıdalardaki enerjinin yakılıp bize zindelik, güç kuvvet vermesi için B1 vitamini diye bildiğimiz thiamine ihtiyaç duyarız. Rabbimiz zaten B vitaminini buğdayın kabuğuna koymuş ama biz kepeğini ayırdığımız için B vitamini eksikliği yüzünden enerji düşüklüğü, sinir yorgunluğu gibi sorunlar yaşayabiliyoruz.
Peki vitaminleri kimyasal olarak yani vitamin ilacı ile almamız sorunu çözer mi?
Günümüzde bu konuda farklı görüşler ileri sürülüyor. Bazı hekimler ve fitoterapistler, yani bitki ile tedavi uzmanları, vücudumuzun kimyasal vitaminlerden yarar sağlayamadığını, çünkü vücudun bunları kullanamadığını ileri sürüyorlar.
Bazı hekimler ve eczacılar ise bu vitaminlerin gerekli durumlarda ve gerektiği kadar kullanılırsa fayda verdiğini, elbette hekime danışarak kullanılması gerektiğini bildiriyorlar. Vitaminleri doktor tavsiyesine uygun şekilde, uygun dozda fazla kullanmanın önemine işaret ediyorlar. Çünkü vitamin ilaçlarını yüksek dozda almak, böbrek ve karaciğer başta olmak üzere çeşitli organlarda zararlara sebep oluyor.
Vitaminlerin keşfedildiği günlerden bu yana vücudumuzun ihtiyaç duyduğu çok sayıda bioaktif madde tespit edildi. Bazen de bu konular popüler bilim kitaplarına ve medyaya abartılı bir şekilde yansıtıldı. Öyle ki insanlar ne kadar çok E vitamini takviyesi kullanırsa o kadar gençleşecek, sağlığına tekrar kavuşacak zannetti.
Oysa yüksek dozda kullanılan vitaminler, kanı süzmekle görevli böbreklerde hasara yol açıyor. Ayrıca karaciğer tarafından depolanan vitaminler, yüksek doza ulaşınca toksik etki yapıyor.
Vitaminleri Tabii Gıdalardan Alalım
Aslında vücudumuzun vitamin, mineral ve mikrobesin diye bahsedilen tüm maddelere olan ihtiyacını Allah'ın yarattığı çeşit çeşit meyvelerden, sebzelerden, kuruyemişlerden, et ve süt gibi besin kaynaklarından rahatlıkla alabiliriz.
Hem bu tabii kaynaklardan faydasını bildiğimiz vitaminlerden başka, henüz faydası keşfedilmemiş türlü türlü enzimler ve biyoaktif maddeler de alırız. Biz bir şeyin yararını henüz bilmesek de vücudumuz onu tanır ve nerede kullanacağını bilir. Çünkü bizim vücudumuzu Yaratan Rabbimiz, o vücudun iyi çalışması, kendini koruması ve tamir etmesi için gerekli olan bütün maddeleri de yaratıp tabiat eczanesinin içine yerleştirmiştir.
Mümkün olduğu kadar her türlü gıdadan gerektiği kadar yararlanırsak ve gıdaları mevsiminde tüketirsek ihtiyacımız olan vitaminleri de almış oluruz.
Eğer imkanımız varsa memleketimizden getirilen geleneksel şekilde yetiştirilmiş ve hazırlanmış gıdaları tercih edelim. Organik gıdalar bulabiliyorsak bunlardan faydalanalım.
Rafine edilmiş, içine katkı maddeleri katılmış hazır yemeklerden uzak duralım. Yemeklerimizi evimizde hazırlayıp, taze olarak ailemizle birlikte, huzurla, sevgiyle yiyelim.
Aşırı diyetlerden kaçınalım, dengeli beslenerek vücut kitlemizi sağlıklı bir seviyede sabit tutalım.
Stresten ve bilhassa kötü alışkanlıklardan uzak duralım. Açık havada yeterince güneş alarak D vitamini sentezlenmesine yardımcı olalım.
Bunlara dikkat edersek ek olarak kimyasal vitamin kullanmamıza gerek kalmayacaktır.
Kimler Vitamin ve Gıda Takviyesi Kullanır?
Vitaminler ve bioaktif maddeleri bilhassa vücut geliştirme, zayıflama ve benzeri amaçlarla kafamıza göre kullanmamalıyız.
Çocuklarımıza da boy uzatıcı, iştah açıcı gibi isimlerle satılan gıda takviyelerini hekime danışmadan vermemeliyiz.
Doktora danışmadan ilaç veya tedaviyi kesip kulaktan dolma yöntemlerle vitamin veya gıda takviyesi almamalıyız.
Kullanmak istediğimiz bir gıda takviyesi varsa bunun tesir ve etkileşimi konusunda doktora danışmalıyız.
Ancak bazı kişilerin vitamin veya gıda takviyesi kullanması gerekebilir. Bunlar;
* Sindirim sistemindeki bir hastalık sebebiyle bazı gıda maddelerinden yiyemeyen veya hazmedemeyenler,
* Psikolojik veya sosyal bir durum sebebiyle yeterli ve dengeli beslenememiş, vücut bakımından çöküntüye girmiş olanlar,
* Demir, folat, B12 vitamini vb madde eksikliği yaşayan hamile ve emziren kadınlar,
* Menopoz sonrası kemik kaybı fazla olan kadınlar ve yaşlılar,
* Uzun süre ilaç kullanımına bağlı olarak vitaminlerden yararlanamayanlar,
* Bazı besinlere alerjisi olan hastalar
* Diyaliz tedavisi gören hastalar, vb.
Bu ve benzer durumdaki kişiler hekimlerinin önerisi ile vitamin ve besin destekleri; mineral, posa, aminoasitler ve fitokimyasallar alabilirler.
Bunların dozu, ilaçlarla etkileşimi ve yan tesirleri konusunda hekime danışılmalıdır. Ne kadar süreyle kullanılacağı konusunda da doktorunuzdan bilgi almalısınız.
İslami Hayat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Yazma Kuralları !
1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya
2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.
3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.
4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.
5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.
6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..
Dost Yurdu Radyo