.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:. Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
             
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

15 Temmuz 2017 Cumartesi

Vitamin ve Gıda Takviyeleri Faydalı mı?

Dünyada ve ülkemizde vitamin ve gıda takviyeleri büyük bir sektör olma yoluna girdi. Bilhassa batıda hemen herkesin kendi yaş grubuna veya ihtiyaçlarına göre vitamin hapları ve gıda takviyeleri kullandığından bahsediliyor.

Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz gibi, yemek yerine kapsüller yutarak beslenmiyoruz belki ama birçok kişi yediklerinin yeterli olmadığını düşünerek vitamin desteği alması gerektiğini düşünüyor.

Son zamanlarda ülkemizde de vitamin veya gıda takviyesi olarak satılan ürünler bir hayli çeşitlendi. Hiç kuşkusuz bunun birçok sebebi var. Eski zamanlarda insanlar gıdalarla karnını doyurmaya, hayatta kalmaya çalışırdı. Zamanımızda ise insanlar artık aldıkları gıda takviyeleriyle genç kalmaya, hastalıklardan korunmaya, zayıflamaya, vücut geliştirmeye veya cildinin güzelleşmesine çalışıyor.

Vitamin takviyesinin önemli bir sebebi de sanayileşmenin ve şehirleşmenin getirdiği değişim. Bugün batıda birçok insan evde yemek pişirmiyor. Sabah kahvaltısını marketten alınmış sandviç ekmekleriyle ve kavanozlardaki bazı sürülebilir sanayi ürünü gıda maddeleriyle yapıyor. Öğle saatlerinde iş yerine yakın bir yerde fast food denilen türde yiyecekler yiyor. Hamburger, pizza, kızarmış patates ve benzeri… Akşam da eve kolayca mikrodalgada ısıtabileceği hazır yemeklerle dönüyor.

Hafta içi günler bu şekilde geçerken hafta sonu da bir yerlere eğlenmeye giden insanlar yine hazır yiyeceklerle öğünlerini geçiriyorlar.

Aslında Allah'ın verdiği nimetler ile vücudumuzun ihtiyaçları uyum içerisindedir. İhtiyacımız ölçüsünde gıda aldığımız zaman vücudumuza yararlı birçok vitamini de almış oluyoruz.

Ancak ne yazık ki insanoğlu büyük şehirlere göçle birlikte tabiattan koptuğu için bu mükemmel düzeni bozmuş durumdadır. Bugün marketler rengarenk ambalajlar içinde, kolayca tüketilmek üzere hazırlanmış, hijyenik ve sıhhi görünen ve lezzetiyle de cezbeden gıdalarla doludur. Ama ne yazık ki bu sanayi tipi gıdalar vücudumuzun ihtiyacına pek uyumlu değildir.

Çünkü günümüzde sebze meyve gibi gıdalar bile sanayi mantığı içinde üretiliyor. Mesela yediğimiz çoğu gıdalar, raf ömrü uzun olsun diye olgunlaşmadan toplanıyor, tesislerde suni olarak olgunlaştırılıyor. Bu sebeple içinde vitaminler yeterince oluşmuyor.

Bunun yanında mevsimi dışında seralarda üretilen sebzeler, kimyasal gübrelerle ve hormonlarla yetiştirildiği için tabii olarak yetişenlerdeki kadar vitamin içermiyor.

Ayrıca sebze ve meyveler, taşıma, satış, buzdolabında saklama, pişirme ve tüketilme esnasından vitamin kaybına uğruyor.

Şehir hayatının stresi, yemek saatleri, yemek yanında tüketilen içecek ve diğer alışkanlıklar da vitaminlerin vücuda faydalı olmasını olumsuz yönde etkiliyor. Bilhassa alkol, sigara gibi alışkanlıklar vücudun yararlı maddelerden istifade etmesini engelliyor.

Şehir hayatında insanlar dış görünüşlerine aşırı önem veriyor. İnce ve genç görünmek için aşırı diyetler yaparak vücudun ihtiyaç duyduğu en temel maddeleri bile almıyorlar. Bilhassa genç kız ve kadınlar bir taraftan böyle aşırı diyetler yaparken bir yandan da regl, hamilelik ve emzirme sebebiyle vitamin ve mineral kaybı yaşıyorlar.

İleri yaşlarda yakalanılan bazı rahatsızlık ve hastalıklar da vitaminlerin vücudumuzda yararlı oluşunu engelleyebiliyor. Hatta gereksiz yere kullanılan antibiyotiklerin bağırsak floramıza zarar vermesi bazı vitaminlerin sentezlenmesine engel oluşturuyor.

Kısacası bildiğimiz veya bilmediğimiz birçok sebepten dolayı günümüz insanı yiyor, içiyor ama vücudunun ihtiyacı olan faydalı mikrobesinleri tam olarak alamıyor.

Bu gidişatın sonunda vücutta vitamin değerleri düşüyor. Bunun belirtileri stres, enerji düşüklüğü, konsantre olamama, tırnaklarda kırılma, ciltte kuruluk, hastalıklara dirençsizlik, kansızlık gibi sorunlarla ortaya çıkıyor.

Yapılan tahlillerde de vitamin eksikliği olduğu görülüyor. Çare olarak kimyasal vitaminlerin kullanılması gündeme geliyor. Peki bu doğru mu?

Kimyasal Vitaminler Faydalı mı?

Vitamin kelimesinin isim babası Polonyalı bilim adamı Casimir Funk’tır. Funk, B vitamini eksikliğinin Beriberi hastalığına sebep olduğuna inanıyordu. O günden bu yana A ve B grubu vitaminler ile C,D, E ve K vitaminleri diye bilinen on dört çeşit vitamin tespit edildi.

Vitaminler, vücudumuzu meydana getiren hücrelerin içinde gerçekleşen kimyasal değişikliklerde rol oynuyor. Eksikliği de elbette vücudumuzun sağlıklı çalışmamasına sebep oluyor. Mesela yediğimiz ekmek gibi nişastalı gıdalardaki enerjinin yakılıp bize zindelik, güç kuvvet vermesi için B1 vitamini diye bildiğimiz thiamine ihtiyaç duyarız. Rabbimiz zaten B vitaminini buğdayın kabuğuna koymuş ama biz kepeğini ayırdığımız için B vitamini eksikliği yüzünden enerji düşüklüğü, sinir yorgunluğu gibi sorunlar yaşayabiliyoruz.

Peki vitaminleri kimyasal olarak yani vitamin ilacı ile almamız sorunu çözer mi?

Günümüzde bu konuda farklı görüşler ileri sürülüyor. Bazı hekimler ve fitoterapistler, yani bitki ile tedavi uzmanları, vücudumuzun kimyasal vitaminlerden yarar sağlayamadığını, çünkü vücudun bunları kullanamadığını ileri sürüyorlar.

Bazı hekimler ve eczacılar ise bu vitaminlerin gerekli durumlarda ve gerektiği kadar kullanılırsa fayda verdiğini, elbette hekime danışarak kullanılması gerektiğini bildiriyorlar. Vitaminleri doktor tavsiyesine uygun şekilde, uygun dozda fazla kullanmanın önemine işaret ediyorlar. Çünkü vitamin ilaçlarını yüksek dozda almak, böbrek ve karaciğer başta olmak üzere çeşitli organlarda zararlara sebep oluyor.

Vitaminlerin keşfedildiği günlerden bu yana vücudumuzun ihtiyaç duyduğu çok sayıda bioaktif madde tespit edildi. Bazen de bu konular popüler bilim kitaplarına ve medyaya abartılı bir şekilde yansıtıldı. Öyle ki insanlar ne kadar çok E vitamini takviyesi kullanırsa o kadar gençleşecek, sağlığına tekrar kavuşacak zannetti.

Oysa yüksek dozda kullanılan vitaminler, kanı süzmekle görevli böbreklerde hasara yol açıyor. Ayrıca karaciğer tarafından depolanan vitaminler, yüksek doza ulaşınca toksik etki yapıyor.
Vitaminleri Tabii Gıdalardan Alalım

Aslında vücudumuzun vitamin, mineral ve mikrobesin diye bahsedilen tüm maddelere olan ihtiyacını Allah'ın yarattığı çeşit çeşit meyvelerden, sebzelerden, kuruyemişlerden, et ve süt gibi besin kaynaklarından rahatlıkla alabiliriz.

Hem bu tabii kaynaklardan faydasını bildiğimiz vitaminlerden başka, henüz faydası keşfedilmemiş türlü türlü enzimler ve biyoaktif maddeler de alırız. Biz bir şeyin yararını henüz bilmesek de vücudumuz onu tanır ve nerede kullanacağını bilir. Çünkü bizim vücudumuzu Yaratan Rabbimiz, o vücudun iyi çalışması, kendini koruması ve tamir etmesi için gerekli olan bütün maddeleri de yaratıp tabiat eczanesinin içine yerleştirmiştir.

Mümkün olduğu kadar her türlü gıdadan gerektiği kadar yararlanırsak ve gıdaları mevsiminde tüketirsek ihtiyacımız olan vitaminleri de almış oluruz.

Eğer imkanımız varsa memleketimizden getirilen geleneksel şekilde yetiştirilmiş ve hazırlanmış gıdaları tercih edelim. Organik gıdalar bulabiliyorsak bunlardan faydalanalım.

Rafine edilmiş, içine katkı maddeleri katılmış hazır yemeklerden uzak duralım. Yemeklerimizi evimizde hazırlayıp, taze olarak ailemizle birlikte, huzurla, sevgiyle yiyelim.

Aşırı diyetlerden kaçınalım, dengeli beslenerek vücut kitlemizi sağlıklı bir seviyede sabit tutalım.

Stresten ve bilhassa kötü alışkanlıklardan uzak duralım. Açık havada yeterince güneş alarak D vitamini sentezlenmesine yardımcı olalım.

Bunlara dikkat edersek ek olarak kimyasal vitamin kullanmamıza gerek kalmayacaktır.

Kimler Vitamin ve Gıda Takviyesi Kullanır?

Vitaminler ve bioaktif maddeleri bilhassa vücut geliştirme, zayıflama ve benzeri amaçlarla kafamıza göre kullanmamalıyız.

Çocuklarımıza da boy uzatıcı, iştah açıcı gibi isimlerle satılan gıda takviyelerini hekime danışmadan vermemeliyiz.

Doktora danışmadan ilaç veya tedaviyi kesip kulaktan dolma yöntemlerle vitamin veya gıda takviyesi almamalıyız.

Kullanmak istediğimiz bir gıda takviyesi varsa bunun tesir ve etkileşimi konusunda doktora danışmalıyız.

Ancak bazı kişilerin vitamin veya gıda takviyesi kullanması gerekebilir. Bunlar;

* Sindirim sistemindeki bir hastalık sebebiyle bazı gıda maddelerinden yiyemeyen veya hazmedemeyenler,

* Psikolojik veya sosyal bir durum sebebiyle yeterli ve dengeli beslenememiş, vücut bakımından çöküntüye girmiş olanlar,

* Demir, folat, B12 vitamini vb madde eksikliği yaşayan hamile ve emziren kadınlar,

* Menopoz sonrası kemik kaybı fazla olan kadınlar ve yaşlılar,

* Uzun süre ilaç kullanımına bağlı olarak vitaminlerden yararlanamayanlar,

* Bazı besinlere alerjisi olan hastalar

* Diyaliz tedavisi gören hastalar, vb.

Bu ve benzer durumdaki kişiler hekimlerinin önerisi ile vitamin ve besin destekleri; mineral, posa, aminoasitler ve fitokimyasallar alabilirler.

Bunların dozu, ilaçlarla etkileşimi ve yan tesirleri konusunda hekime danışılmalıdır. Ne kadar süreyle kullanılacağı konusunda da doktorunuzdan bilgi almalısınız.

İslami Hayat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo