.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:. Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
             
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

25 Eylül 2016 Pazar

Sevap Fırsatı: Yaşlı Anne Babaya Bakmak

Aile saadetinin önemli bir konusu da eşlerin anne babalarına karşı olan vazifeleridir. Günümüzde bu ne yazık ki sancılı bir konu haline gelmiştir.
 Anne babalarımız bizim dünyaya gelişimizin sebebi olan kişilerdir. Hepimiz bu dünyaya aciz bir bebek olarak gözümüzü açtık.

 Onların bakımı, himayesi, koruması, sevgi ve şefkati sayesinde yetiştik, bugünlere ulaştık.

 Bizler bunlar için hiçbir karşılık vermedik, zaten veremezdik de. Uzun yıllar boyunca biz onlara muhtaç durumdaydık. Fakat aradan zaman geçti, şimdi biz kendi hayatımızı kurduk, güç ve imkân sahibi olduk. Onlar ise yaşlandı, hastalıklar kapıyı çaldı.

İşte şimdi geçmişte onların yaptığı fedakârlıklara karşı vefa borcumuzu ödeme zamanıdır. Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede anne babaya iyi davranmanın önemini hatırlatırken “onların küçükken gösterdiği şefkate” vurgu yapar:
“Rabb’in, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara ‘of ‘ bile deme; onlar azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.

 Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” (İsra; 23-24)
 Bu ayet-i kerimeye dikkat edersek, Allah-u Zülcelâl’in anne babaya iyiliği, kendisine kulluk etmekten hemen sonra zikrettiğini görüyoruz. Bu da bir insanın üzerindeki en büyük hakkın, Rabbinin hakkından hemen sonra gelen en önemli borcun, anne babaya karşı vefa borcu olduğunu gösteriyor.

 Ayet-i kerimenin devamında onların yaşlılık çağına işaret ediyor ve o dönemde ihtiyaç duydukları şefkati göstermeyi emrediyor. Ayette, “Onlara öf bile deme,” ikazı, muhtemelen öf dedirtecek, insanın zoruna giden halleri de olabileceğini vurguluyor. Demek ki anne babaya karşı vazifelerimizi yerine getirmenin bazı zorlukları da olacaktır, ama Rabbimiz şefkat göstermemizi istiyor.

İşte anne babalara karşı vazifenin zorlaştığı dönem, hastalık, bunama ve ileri derecede yaşlanma dönemidir. Bu dönemde karı kocanın birbirlerine destek vermesi çok önemlidir. Çünkü bir erkek anne babasına karşı görevlerini hanımının desteği olmadan yerine getiremez. Aynı şekilde bir hanım da anne babasına karşı görevlerini yaparken kocasının anlayışına muhtaçtır.

Dünya İmtihan Meydanı
Müslümanlar dünya hayatını bir imtihan meydanı olarak görürler. Ancak bu zorlu imtihanlar aynı zamanda Müslümanların kat kat sevap kazanmasına da vesile olan fırsatlardır. İşte mümin karı kocalar, bu fırsatları değerlendirmek için birbirleriyle işbirliği yaparlar. Böylece hayatlarını manevi açıdan kazançlı ve vicdanen huzurlu geçirirler.

 Yüreğinde birazcık olsun insanlık olan hiçbir insan, yaşlı anne babasını hasta ve bakıma muhtaç bir halde terk edip de vicdanen huzur bulamaz. Bu sebeple bir hanım, kocasının bu vicdani ihtiyacını anlamalı ve bu hususta beyine yardımcı olmalıdır. Gerekirse bu hususta biraz fedakârlık yapmaktan da kaçınmamalıdır. Böyle yapması, bir hanımın beyine karşı iyiliği ve ikramıdır. Elbette bu fedakârlık, beyinin gönlünde yer edinmesine vesile olacaktır.

 Bir erkek de hanımının anne babasının gidecek yeri yoksa yahut sık sık ziyarete, bakıma ihtiyaçları varsa bu hususta hanımına karşı anlayış göstermekle onun bir kat daha saygı ve sevgisini kazanmış olacaktır.

 Bir evlilikte hakiki muhabbet bağı, eşlerin birbirinin duygu ve ihtiyaçlarını anlamasıyla kurulur. Zaten sevgi bağlarının en kuvvetlisi aynı duyguları ve hassasiyetleri paylaşan insanlar arasındakidir.
 Manevi açıdan işbirliği yapan insanların kalbi, adeta iki ayrı bedende tek bir kalp gibi birlikte çarpar. Bu sebeple eşimizin anne babasının hastalandığı dönemlerde eşimizin duygularını anlamak ve ona yardımcı olmak bizim insanlık ve hayat arkadaşlığı vazifemizdir. Her şeyden önce bunu bir vicdan borcu olarak benimsememiz gerekir.

 Eşimizin anne babası, onun varlığına sebep olan insanlardır. Her ne kadar “Onların bizim üzerimizde bir hakkı yok,” gibi düşünsek de, eşimizin üzerinde hakkı olmaları bizi de ilgilendirir.
 Esasen herhangi bir yaşlı ve hasta insan, aramızda hiçbir akrabalık bağımız olmasa bile, bakıma muhtaç ise ona yapacağımız iyilikten bize sevap gelecektir.

Ancak birçok insan, yabancı bir yaşlıya karşı gösterdiği şefkati kendi eşinin anne babasından esirgeyebilmektedir. Çünkü böyle zamanlarda şeytan insana kayınvalide- kayınpederinin geçmişteki hatalarını hatırlatarak onu vicdansızlığa sevk etmeye çalışmaktadır. Öyleyse geçmişten kalan husumetler akla geldikçe bunların şeytanın vesvesesi olduğunu düşünerek içimizden gelmese de onlara şefkat göstermeye çalışmamız gerekir.

Sabır Şart
 Elbette hasta bir insanla hayatı paylaşmak, sağlıklı ve zinde bir insanla beraber yaşamaya benzemez. Hasta insan karamsar düşüncelere hatta depresyona eğilimli olur. Çünkü hastalıkla birlikte insanın hayattan tat aldığı şeyler bir bir elinden alınır. Kalp hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı gibi rahatsızlıklarda kişinin yemek alışkanlıkları değişir, perhiz uygulaması gerekir. Zaten yaşlılık ve hastalığa bağlı olarak kişinin ağzının tadı bozulur.

 Hastalığa bağlı olarak uyku düzeni bozulur. Genellikle yaş ilerledikçe daha az uykuya ihtiyaç hissedilir. Bunun yanında fiziksel veya ruhsal acılar da uyumayı zorlaştırır veya uyku kalitesinde bozulmalar ortaya çıkabilir. Mesela kişi gece uykuya dalamaz, gündüzünü ise dinlendirici olmayan uyuklamalarla geçirir. Bu durumda zamanının çoğunu yatakta ama ağrılı ve huzursuz bir şekilde geçirir. Hatta bazı hastalıklarda kişi sıhhatli bir nefes bile alamaz.

 Tedavinin netice vermemesi yüzünden geleceğe karşı ümitsizlik, bir daha iyileşemeyeceği düşünceleri insanda sabırsızlık ve öfke duygusunu tetikler. Bazen hastalar yanındaki kişileri suçlama eğiliminde olur. “Siz benim iyileşmem için gayret etmiyorsunuz, beni iyi bir doktora götürmüyorsunuz” gibi eleştiriler yapabilir. Bunlara pek aldırmamak gerekir. Elbette yaşlılık kolayca iyileşecek bir hastalık değildir. Bunlara kızıp da “Artık ona bakmayacağım, kıymet bilmiyor,” dememek lazımdır.

 Çoğu zaman hastalar yanındakilerle konuşmaya isteksiz veya halsizdir. Bu sebeple tatlı dilli olmayabilir. “Bu kadar zahmete katlanıyorum da bir kere bile teşekkür etmedi, bir Allah razı olsun demedi” diye kırgınlık duymamalıdır. Hele kırgınlık hissiyle azarlayıcı tonlarda konuşmaktan kaçınmalıdır.

 Bazen hastalar kendilerine gösterilen ilgiye teşekkür etmez, fedakârlıkların kıymetini bilmez, mecburmuşsun gibi davranır veya olur olmaz şeyleri bahane ederek eleştirir. Bunlar da yine şeytanın o hastaya verdiği vesveselerdir.

 Böyle zamanlarda şeytan hastanın yanındaki kişinin acelecilik duygusunu tahrik eder, “Artık ne olacaksa olsun! Ya iyileşsin veya ölsün de kurtulayım!” gibi fısıltılar telkin eder. Hastanın tuhaf hallerine karşı öfke hissini dürtükleyerek ona karşı sinirli olmaya sevk eder.

 Zaten hastalık ve tedavi süreci uzadıkça hastalarda tahammül azalır, şikâyetler artar. Bazen yersiz öfke, somurtkanlık veya başka olumsuz davranışlar görülür. Aslında bunlar size karşı sergilediği hareketler değil, kendi huzursuzluğu sebebiyle gösterdiği davranışlardır. Bunu düşünerek alınganlık göstermemelidir. Onları anlamaya gayret etmek gerekir.

 Unutmamak gerekir ki, hastaya bakmakla kazandığınız sevapları size kaybettirmek isteyen bir düşmanınız var. Bu sebeple daima kendimize, telkin vererek; “Hastaların gönlü ince olur. Zaten acı çekmekte, kendinde mücadele edecek gücü ancak bulabiliyor. O halin sıkıntıları içinde benim durumumu düşünememesi normaldir. ” demelidir.

 Unutmamalıdır ki o hastanın da bir sahibi var. O sizi takdir edebilecek durumda olmasa bile Rabbi elbette yaptıklarınızı görüyor. Sizin iyiliğinizin mükâfatını onun da Rabbi, sizin de Rabbiniz olan Allah-u Zülcelâl mutlaka verecek.

Hastaya Bakana da Acıyın
 Hasta anne babası olan eşlerin dikkat edeceği bir husus da, bu konuda kendisine yardımcı olan eşlerinin kıymetini takdir etmektir. Hasta insan bunu düşünememiş olabilir. Huy olarak da iyi geçimli bir insan olmayabilir. Onun eksiğini siz telafi edebilirsiniz.

“Hanım, Allah senden razı olsun. Benim yapamadığım vazifeyi sen yaptın, senin hakkını nasıl öderim. Allah mükâfatını çok versin.” diyerek gönlünü alabilirsiniz. Bir çift tatlı söz insana bir günün yorgunluğunu unutturur.

 Yahut beyinize, “Allah senden razı olsun. Bana karşı çok anlayışlı davrandın, senin sayende anne babamın imdadına yetiştim. Allah mükâfatını çok versin,” diyerek iyiliğini takdir ettiğinizi gösterebilirsiniz. Böylece bıkkınlık hissinin doğmasına engel olmuş olursunuz.

 Bununla beraber eşiniz bunu yapmıyor, sizi takdir etmiyor diye iyilik yapmaktan vazgeçmeyin. Onun teşekkürünü esirgemesinden dolayı hissettiğiniz üzüntü, belki de bir hatanıza kefaret olur yahut derecenizi yükseltir. Esasen iyiliklere teşekkür etmek insanın kendi kıymetini yükseltir, muhatabın değil. Zaten yapılan iyilikleri gören bir Rabbimiz var.

 Zamanımızda ömürler uzadı, insan hayatının önemli bir kısmı yaşlılık çağında geçiyor. Bilhassa beyin hastalıkları ve bunama kişinin akıl sağlığını olumsuz etkilediği zaman, yaşlı kişi tamamen bir bakıcının koruma ve gözetimine muhtaç hale düşüyor. Bu durum yıllar boyu devam ederse elbette biraz yardım gerekiyor. Çünkü kesintisiz bir şekilde devamlı böyle bir hastaya bakmak, hemen herkes için hayli yıpratıcı olacaktır. Böyle dönemlerde bir kişiye bütün yükü bırakmamalı, yardımcı olmalıdır.

 Anne babaların bakımı konusunda kardeşler birbirleriyle işbirliği yapmalıdır. Sırayla ve yardımlaşarak yapılan işler o kadar ağır gelmez. Bazen kardeşlerden biri, diğerlerini eleştirerek bunaltıyor ve sonunda tek başına kalıyor. Böyle de yapmamalıdır. Bu vazifenin ne kadar süreceği belli olmaz, geçimli ve uyumlu olmaya gayret etmelidir. Bu dönemde herkes diline sahip olmalı, kimseyi incitmemelidir.

 Çoğu zaman yetmiş seksen yaşındaki bir hasta ebeveyne bakan gelinin de yaşı elliye, altmışa gelmiştir. Onun da sağlık ve psikolojik problemleri vardır. Hastaya bakan kişiyi, çok yüksek beklentilerle bunaltmamalıdır. Hiçbirimiz evliya değiliz, bir an gelip yorgunluğa, bıkkınlığa mağlup olabiliriz. Biraz anlayışlı ve hoşgörülü olmak gerekir.

 Elbette şeytan müminleri hasta anne babaya hizmet gibi çok sevap kazandıracak bir salih amelden alıkoymaya veya sevaplarını kaybettirmeye çalışacaktır. Bu konuda bilinçli olmalıdır.
 Hastaya bakana yardımcı olacak başka kimse olmadığı zaman hiç değilse, haftada birkaç kere nöbeti devralıp, o kişinin biraz gezmeye çıkmasına, kendine zaman ayırmasına fırsat vermelidir. Ailenin maddi durumu müsaitse yardımcı tutmak da bir çözüm olabilir.

 Kısacası hasta anne babalara karşı vazifenin, dünya hayatının sabır isteyen imtihanlarından biri olduğunu bilip, kimseyi yıpratmadan bu süreci tamamlamaya çalışmalıdır.

 Saliha Uyar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo