.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:. Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
             
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

28 Ekim 2019 Pazartesi

Çocuklarının Rol Modeli Bir Ebeveyn Olmak İçin

İsa aleyhisselam bir mezarlığın yanından geçiyordu. Havarileri neden ağladığını sorunca,

- Mezardaki ölünün çektiği azabı gördüğüm için ağlıyorum, dedi. Birlikte bir köye gittiler. Hz. İsa aleyhisselam köy halkına vaaz-u nasihat ettikten sonra aynı yoldan geri döndü. Dönüş yolunda yine aynı mezarlığın yanından geçti. Ama bu sefer daha önce ağladığı mezarın başında tebessüm ediyordu. Havariler sordular:



- Ey Allah’ın Peygamberi bu defa neden sevinçle tebessüm ediyorsun?

- Sabahleyin azap içinde gördüğüm adam, şimdi azaptan kurtulmuş. Kendisine nimetler verilmiş. Onun için seviniyorum.

-Nasıl olur Ya Nebiyallah, adam artık mezarda olduğuna göre tevbe istiğfar edemez, salih amel yapamaz. Amel defteri kapandı.

- Çünkü bu adam ölürken arkada bıraktığı bir çocuğu vardı. O çocuk şimdi yetişti, medreseye gitmeye başladı. Bugün hocası ona besmele öğretti. İşte o sebeple Allah-u Zülcelâl buyurdu ki:

“Bu kulumun evladı besmele çekmeyi öğrendi. Ben onun babasına azap etmem. Böyle çocuk yetiştirip ardında bıraktığı için onu affediyorum.”

Hepimiz biliyoruz ki bizler faniyiz; bu dünyada belli bir ömür sürdükten sonra ebedi aleme göçeceğiz. Yalnız arkamızda iyi bir müslüman olarak, İslam terbiyesiyle yetişmiş bir nesil bırakırsak onların sevaplarından birer hisse kazanmaya devam edebiliriz.
 Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin, bir Müslümanın amel defterinin kapanmamasına sebep olan üç şeyi sayarken, “ …İnsanlığa faydası devam edip giden eser. İnsanların faydalandığı ilim, Kendisine hayır dua eden iyi bir evlât." (Müslim, Vasıyye, 14) buyurduğunu görüyoruz.

 Bu çok büyük bir müjde olduğu gibi aynı zamanda büyük bir sorumluluk… Çünkü çocuğumuzu iyi yetiştirirsek kazandığı sevaptan hisse aldığımız gibi, çocuğu kötü yetiştirdiğimiz veya eğitimini ihmal ettiğimiz durumda, hatamız oranında günahlarından da bir kopyanın hesabımıza yazılacaktır.

 Ayet-i kerimede şöyle buyruluyor; "O gün kişi kardeşinden, annesinden babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar. O gün herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır" (Abese, 34-37)

İnsanoğlu mahşer gününde yakınlarından kaçıyor, çünkü onlar da yakasına sarılıp, “Neden beni iyi yetiştirmedin? Bu zor gün hakkında beni uyarmadın? Beni kulluk vazifelerime alıştırmadın?” diye hakkını isteyecek...

 Biraz düşünelim, bir insan güzel ahlaklı ise, herkes ondan iyilik görüyorsa o zaman, “Allah anne babasından razı olsun, ne kadar iyi bir evlat yetiştirmişler,” diye dua etmiyor mu?

 Aynı şekilde kötü ahlaklı ise, herkesi mağdur ediyorsa, “Ne kadar kötü bir insan! Nasıl bir ailede yetişmiş ki böyle kötü olmuş? Allah ıslah etsin!” demiyor mu?

 Evladımızın güzel ahlaklı olmasının faydası sadece başkalarına değil; asıl en çok bize… Dünyada nice evlatlar var ki, anne babanın başına gelen en büyük musibet olabiliyor, Allah korusun. Bilhassa şu ahir zamanda çocuklarımızı ifsad eden kötülükler o kadar çoğaldı ki, onların dini, ahlaki, manevi terbiyesi her zamankinden daha fazla önem kazandı.

Öyleyse evlatlarımızı yetiştirirken onların bizim terbiyemize teslim edilmiş, mahşer gününde hesabı sorulacak emanetlerden biri olduğunu unutmamamız gerekiyor.

Peki, evlatlarımızı güzel yetiştirmek için ne yapabiliriz?

 Maalesef çocuklara dini eğitim vermek deyince bir yanlış anlama var; o da çocuklara bazı bilgileri ezberlettirmenin yeterli olduğunun zannedilmesi. Halbuki çocukların maddeler halindeki birkaç bilgiyi ezberlemesi, onları hayatına tatbik etmesine yetmiyor. Peki çocuğun hayatına müslümanca yön vermesini nasıl sağlayacağız?

Örnek Almaya Değer Bir Ebeveyn

 Çocuk eğitimi kitaplarında sıkça rastladığımız bir cümle vardır: “Anne baba çocuklarına örnektir,” denilir.

 Evet, elbette doğrudur, ama bu zamanda belki de bu cümleyi şu şekilde kurmak daha doğru olabilir: “Anne babalar çocuklarının örnek almaya değer bulduğu kişiler olmaya çalışmalıdır!”

Evet, bir bakıma, çocuklar anne babayı taklit ederek birçok şey öğrenir. Bebeğin zihni ve kalbi boş bir sayfa gibi, tertemizdir. Hayatı boyunca her şeyi; ana dilini, temel şahsiyetini, davranış kalıplarını, alışkanlıklarını hep ailesinden alır.

 Psikolog ve pedagoglar çocukların adeta bir sünger gibi, içinde bulunduğu ailenin hayat tarzını, değerlerini taklit ettiğini, benimsediğini söylüyorlar. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buna işaretle:

“Her doğan fıtrat üzerine doğar, sonra anası ile babası onu ya Yahudi ya da Nasrânî yahut Mecûsî yaparlar.” buyurmuştur. (Buhârî, Cenâiz, 92.)

 Ancak çocuklar altı yedi yaşlarına kadar aile ortamından alabilecekleri bilgiler, ancak temel yaşam becerileri ve günlük alışkanlıklar gibi şeylerdir. Bundan sonra çocuklar okula başlayıp aileden uzaklaşmaya başlarlar. Okuldan eve döndükleri zamanlarda da sokakta, televizyon karşısında, internette zaman geçirmeye başlamışsa artık çocuk ailesinden çok farklı hayat tarzlarıyla, inanç ve düşünce şekilleriyle karşılaşmaya başlamaktadır.

İşte gitgide ailesinin inancıyla bunun tam zıddı modern zihniyet arasında kalmaya başlayan çocuklar, seçimlerini hangisinden yana yapacaklar? Günümüzde en büyük sorunumuz budur.

Çocuk, anne babasını örnek almaya değer görecek mi?

 Dışarıda karşılaştığı, nefse hoş gelen ve “Bu zamanın genci böyle olur, böyle yaşar” diye dayatılan modern hayat tarzından uzak durup, dinimizin emir ve hükümlerine uygun yaşayabilecek mi?

 Çocuklar belli bir yaşa kadar anne babasını olduğu gibi taklit eder, benimser, hiç sorgulamaz. Ama yedi sekiz yaşlarından ergenlik çağına kadar olan dönemde yavaş yavaş kendi kişiliğini oturtmaya çalışır. Bu dönemde anne babayı tenkit etmeye, inanç ve değerlerini sorgulamaya başlar.

 Aslında Allah-u Zülcelâl’in ergenlik çağındaki gençlere verdiği bu özellik çok da kötü değildir. Çünkü çocuk anne babada kötü örnekler görüyorsa bunları da eleştirme gücüne kavuşur. Onları körü körüne taklit etmeyip, daha iyisini aramayı öğrenir.

 Ergenlik çağı süresince gençler kendi kimliklerini oturturken artık anne babasının yanı sıra başka yetişkinleri de örnek alabilir. Belki anne babasından çok daha üstün örneklerden ilham alır ve tabiri caizse “boynuz kulağı geçer.” Ama tam tersi de mümkündür, eğer değer yargıları sağlam değilse bazen çok kötü örneklerin de peşine takılabilir.

Peki, bu konuda aileler ne yapmalı?

Hiç kuşkusuz her bir çocuk, anne babadan ayrı bir şahsiyettir. Hatta atasözü olmuştur; “Evlat doğurursun ama gönlünü doğuramazsın,” denir.

 Bazı peygamberlerin bile evladıyla imtihan edildiğini okuyoruz. Belli bir noktadan sonra çocuğun kendi hayat yolunu kendisinin çizmesine engel olmak mümkün değildir.

Şu zamanda anne babaların baskıyla, engellemeyle çocuklarına yönlendirme yapması da çok zordur. Çünkü batıdan empoze edilen özgürlük, bireysellik, farklı ve marjinal olma modaları çocuklarımızı da etkilemektedir. Bu etkinin altındayken nefret ettirici bir baskı uygulamak çocuğun ailesine ve ailesinin dini inançlarına karşı olan duygularına daha çok zarar verebilir.

İşte bu tehlikeye düşmemek için anne babaların en fazla dikkat etmesi gereken husus, aileyle çocuk arasındaki sevgi bağına zarar vermemektir. Hem çocuk anne babaya sevgi duyunca onların dini inançlarına ve hayat tarzlarına da sevgi duyacak, kendiliğinden benimseyecektir.

 Bunun için fırsat eldeyken, çocuklar henüz anne babasının yanında, onların terbiyesi altındayken çocukla çok kuvvetli bağlar kurmalıdır ki, çocuk anne babasının inancına, değerlerine saygı ve sevgi beslesin; sadakat duysun.

Şahsiyet Eğitimi

 Çocuklara kuru bilgi öğretmek o kadar önemli değildir. Asıl önemli olan çocuğun karakterini sağlam bir temele oturtmaktır.

 Bir insanın öğrendiği bilgiyi uygulaması, karakterine bağlıdır. Mesela bir çocuk orucun nasıl tutulduğunu bilse de bu onun oruç tutmasını sağlamaz. Bir kişi herkese oruçlu gibi görünürken aslında oruç tutmuyor olabilir. Yahut Ramazan günü gündüz vakti uluorta oruç yemekten hiç utanmıyor olabilir. Nitekim böyle örnekler çoğalmıştır.

 Bir gencin imanlı, dürüst, samimi olması, inancının gereği olan amelleri yerine getirmek için iradeli ve sabırlı olması, kalbindeki inancın güçlü ve şahsiyetinin sağlam olmasıyla mümkündür.

 Peki yeni yetişen nesillerimizi nasıl samimi inançlı ve iradeli olarak yetiştireceğiz? İşte bu sorunun cevabı, birkaç maddeyle kolayca açıklanamaz.

 Çağımızda çocuk eğitimi hakkında bir sürü kitaplar yazılmış olsa da, aslında çocuk eğitimi öyle yapmacık uygulamalarla gerçekleştirilemez. Çocuğu eğitebilmek için öncelikle onun saygısını, sevgisini, güvenini kazanmak lazımdır. Bu da ancak saygı uyandıran sağlam bir kişiliğe sahip olmakla mümkündür.

 Çocuk anne babasının dini hayatında ciddiyetsizlik, samimiyetsizlik, özensizlik, hilekarlık ve benzeri haller görüyorsa o zaman ne anne babaya güven duyar, ne de onların dini telkinlerine itibar eder.

İşte bunları düşünecek olursak iyi bir anne baba olmanın evlatlarımızı iyi beslemek, güzel giydirmek, iyi okullarda okutmak demek olmadığını anlarız. Onların bedenini nasıl ki vitaminli gıdalarla besliyorsak aynı şekilde ruhunu da samimi bir manevi hayat yaşamak suretiyle, manevi feyz ve ruhaniyetle beslemeliyiz. Biz imanımızı öyle bir şuurla, feyzle, maneviyatla yaşayalım ki onlara da aşılayabilelim.

 Bunun yanında çocuğu yetiştireceğimiz muhit yani çevre şartları da çok mühimdir. Çocuklarımızın bedenini hastalıklardan korumak için nasıl mikroplardan uzak tutuyorsak, kalbini korumak için de inkar, günah ve hayasızlık mikropları saçan, televizyon, internet ve benzeri ifsad araçlarından muhafaza etmeliyiz. En azından kalbini Allah sevgisiyle, Allah dostlarının feyz ve maneviyatıyla kuvvetli bir şekilde aşılamadan yabancı fikir ve moda akımlarla muhatap etmemeliyiz. Bunun için de çocuğumuzun okulunu, yaşadığı çevreyi mümkün olduğu kadar manevi endişelerle seçmeliyiz.

 Günümüzde insanların çoğu çocuklarının dünyevi istikbali hakkında o kadar endişeli ki, manevi eğitim alacağı medrese, Kuran kursu, İmam hatip gibi okullara kaydettirmeyi önemsemiyorlar. Hâlbuki İslam ahlakıyla yetiştirilmemiş bir çocuklara bol maddi imkan bırakmak onun azgınlığını daha da artırmaktan başka bir işe yaramaz. Bu sebeple bir anne babanın çocuğuna bırakacağı en faydalı miras İslam terbiyesidir. Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam “Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez.” (Tirmizî, Birr, 33) buyuruyor.

 Allah-u Zülcelâl hayatta sahip olduğumuz ve arkamızda bırakacağımız en değerli şeyimiz olan evlatlarımızı en güzel şekilde yetiştirmeyi nasip eylesin.

 Hatice Kübra Ergin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo