.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:. Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
             
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

11 Şubat 2023 Cumartesi

Duanın Gücü

 


İnsanoğlu, tabiatı gereği darda kaldığında kendisine el uzatacak kimseleri arar. Yardımına başvurabileceği kimseleri tek tek zihninden geçirir. Eğer çok ciddi ve acil bir durum söz konusu ise, bu zihin işlemine bile gerek kalmadan haykırır; “İmdat! Yardım eden yok mu?” diye.

Varlığını sürdürebilmesi için dışındaki dünyaya yüzde yüz bağımlı olduğunun göstergesidir bu yönelişi. Havanın, suyun, rüzgârın, toprağın, ağacın, yaprağın, güneşin, sayılabilecek her şeyin yardımına muhtaçtır. Farkında olsun ya da olmasın, her nefes alp verişinde bir arayış, bir yardım ve destek arayışı içerisindedir. Soluk alırken havayı ciğerlerine çekişi de, aldığı havayı dışarıya çıkarması da bir çağrıdır. Birincisi oksijenin kanı temizlemesi, ikincisi ise, kirlenen oksijenden vücudun kurtulması yönünde bir çağrıdır. Bebeğin ağlaması bir çağrı, insanın dinlenme ihtiyacı bir çağrı, suya ihtiyaç duyması bir çağrı… İnsanın hayatı adeta bir çağrılar dizisinden ibaret!  Ve her çağrı, bir talebin karşılanmasına yönelik…

İnsan çağrı ve isteklerden oluşan bir hayat yaşar. Ancak bu istekler sadece bedeni ile madde dünyası arasında başlayıp biten bir ilişkinin değil, aynı zamanda ruhu ile mana âlemi arasındaki iletişimin de bir parçasıdır. Hatta işin maddî ve dünyevî boyutu, yalnızca kabuğu ve dış yüzüdür. Hâlbuki işin özünü, insanın hem kendisinin hem de sürekli çağrıda bulunduğu fizikî çevresinin, akla gelen-gelmeyen her şeyi “Var eden Kudret”le olan bağlantısı oluşturur. Her şeyi “Var eden Kudret” olduğu için hayatımızı oluşturan tüm çağrılar aslında O’na yönelik çağrılardır.

İnsan, yaratılışı itibarıyla bu Kudret’e aşina bir niteliğe sahiptir. İnsanlık tarihi boyunca çeşitli şekillerde isimlendirilen bu Kudret, kerim kitabımızda kendini “Allah” diye isimlendirir. Allah ile insan arasındaki ilişki, Allah’ın mutlak kudret sahibi, insanın ise mutlak ihtiyaç içinde olduğu esasına dayalıdır.

Dua Hakkında Bir Ayet

Dua, Kur’ân dili Arapçadan dilimize geçmiş bir kelimedir. Sözlük anlamı ile çağırmak, davet etmek, yardım istemek demektir. Dinî bir terim olarak ise, “kulun dileklerini Allah’a iletmesi, bir konuda O’nun yardımını istemesidir.”

Yüce Rabbimiz, kendisine dua edenlerin duâsına icâbet edeceğini şu âyet-i kerîmede bildirmiştir:

ARAPCA 1

“Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde duacının dileğine karşılık veririm. Şu halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulalar.” (Bakara, 186)

Bu âyet-i kerîmede dilsel ve anlamsal açıdan birçok incelik mevcuttur:

1- Âyetteki: “duâcının dileğine karşılık veririm” ifâdesi, çok latif bir mânâyı ihtivâ etmektedir.

Şöyle ki: “Kullarım sana beni sorduklarında, bilsinler ki şüphesiz ben yakınım” şeklinde başlayan âyetin: “Bana dua ettiklerinde ONLARIN dualarına karşılık veririm” şeklinde devam etmesi gerekirdi.

Çünkü “Kullarım sana Beni sorduklarında” denildikten sonra, Allah’ı soran kullar kast edilerek: “bilsinler ki” denilmiştir. Yani “Beni soran kullarım bilsinler ki” anlamında. Bu akışa göre âyetin devamında da soruyu soran kullara yönelik bir cevap verilmesi beklenirdi.

Ama verilen cevap böyle olmadı. Şayet cevap böyle olsaydı, sadece Allah’ı soran kulların kast edilmiş olduğu vehm edilecekti. Lâkin Yüce Rabbimiz: “dua ettiğinde DUÂCININ dileğine karşılık veririm” buyurarak, sadece Allah’ı soranların değil, “DUA EDEN HERKESİN DUASINA” icâbet edeceğini bildirmiştir.

Bunu bir örnekle izah edelim: Bir sınıftaki öğrenciler, okul müdürüne müracaat edip bir talepte bulunduklarında, okul müdürü onlara bir öğretmen aracılığıyla: “Onların isteğini yerine getireceğim” cevabını verse, bu cevaptan sadece bu öğrencilerin isteğini karşılayacağı anlaşılır. Ancak: “Talebi olanların talebini karşılayacağım” derse, sadece bu öğrencilerin değil, talepte bulunacak bütün öğrencilerin talebini karşılayacağını bildirmiş olur.

Yüce Rabbimiz de, sadece kendisini soranlara değil, “DUA EDEN HERKESİN DUASINA” icabet edecektir.

2- Bu âyette, duâ eden herkesin, duâsına icâbet edileceği bildirilmiştir. Evet, duâ edenin duâsına… Yani kendisine değil, duâsına…

Bu demektir ki; duâ eden kimse, ne isterse kendisine o verilecektir. Bu sebeple âyette “duâ edene icâbet ederim” değil; “DUÂ EDENİN DUÂSINA İCÂBET EDERİM” denilmiştir.

Biraz daha açacak olursak; duâ edene icâbet etmek, duâ edenin isteklerinden bir kısmına icâbet etmekle de mümkün olur. Lâkin duânın kendisine icâbet etmek, o duâda istenen isteklerin tamamına icâbet etmek demektir. Böylece iki ifâde arasındaki fark zâhir oldu.

3- Âyet-i kerîmede duâların kabulü, meşiete (dilemeye) bağlanmadan ifade edilmiştir. Yani Rabbimiz: “Dilersem kabul ederim” buyurmamış; meşiete bağlamaksızın “duacının dileğine karşılık veririm” buyurmuştur. Hâlbuki bazı âyetlerde isteklerin kabulünün meşîete bağlandığı görülmektedir:

De ki: “Ne dersiniz, size Allah’ın azabı gelse yahut kıyamet gelip çatsa size, Allah’tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım). Aksine, yalnız Allah’a yalvarırsınız. O da kendisine yalvarmanıza konu olan belâyı DİLERSE kaldırır, siz de ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz.” (En’am, 40-41)

4- “DİLERSE” şartı koşmadan Allah-u Zülcelâl’in dualara icabet edeceğini müjdeleyen bu âyet-i kerîme, oruçtan bahseden âyetlerin arasında vârid olmuştur. Yani bu âyetin öncesinde ve sonrasında oruçtan bahseden âyetler gelmiştir. Öncesinde, orucun farziyyeti anlatılmıştır:

“Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı.” (Bakara, 183)

Bu ayetin sonrasında ise oruçla alâkalı bazı hükümler açıklanmıştır:

“Oruç gecesinde kadınlarınızla birleşmek size helâl kılındı. Onlar sizin için elbisedir, siz de onlar için elbisesiniz. Sizin kendinize hıyanet etmekte olduğunuzu Allah bilmiş, tövbenizi kabul etmiş ve sizi bağışlamıştır. Şimdi artık onlarla birleşin ve Allah’ın sizin için yazdığını isteyin. Fecirden siyah ip beyaz ipten sizin için ayırt edilir hale gelinceye kadar yiyin ve için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın.” (Bakara, 187)

Görüldüğü üzere söz konusu duâ âyeti, oruçla alâkalı âyetlerin arasında vârid olmuştur. Bu durum göstermektedir ki; oruç, duâlara icâbetin vesilelerindendir. Hatta bu hususta Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’den rivâyet edilen hadisler mevcuttur:

Arapca 2

“Üç kişi var ki, duaları geri çevrilmez: Adaletli devlet idarecisi, iftar etmek üzere olan oruçlu ve zulme uğrayan mazlum.” (Tirmizî, Bir, 7)

Öyleyse oruçlu iken Allah’a çokça dua etmek gerekir.

5- Âyette cevap cümlesi, şart cümlesinin önüne alınmıştır. Yani أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ  cümlesinde إِذَا دَعَانِ kısmı, şart cümlesi, أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ  kısmı ise cevap cümlesidir. Normalde şart cümlesi, cevap cümlesinden önce gelir. Lâkin burada tam tersi olmuştur. Buna göre âyetin anlamı şöyledir: “duacının dileğine karşılık veririm bana dua ettiğinde.” Yani duaya icabet etmenin şartı zikredilmeden, dualara icabet edileceği zikredilmiştir. Bu durum, duâlara icâbetin kesinlikle hâsıl olacağını gösterir.

Kullarına rahmet kapılarını ardına kadar açan Rabbimiz, kullarının kendisine dua etmesinden hoşnut olur. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

Arapca 3

“Cenâb-ı Hak duâda fazla ısrar edenleri sever.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, no: 1876)

Öyleyse kul, dua etmekten vazgeçmemeli, kabulünü umarak dua etmeye devam etmelidir. Ettiği duaların karşılıksız kaldığını düşünerek şikâyet edenler, duada acele edenlerdir. Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem bu hususu şöyle beyan buyurmuştur:

“Allah dualarınızı kabul eder. Ancak kabul edilmesi için acele etmeyin; dua ettim de kabul edilmedi (demeyin).”(Buhârî, Da’vât, 22; Müslim, Zikir, 92)

Allah’a edilen dualar, er ya da geç mutlaka karşılığını bulacaktır. Şartlarına riayet edilerek edilen hiçbir dua boşa gitmeyecektir:

“Eğer bir kul, Cenâb-ı Hakk’a bir hususta duâ eder de icâbet olunmazsa onun yerine bir hasene, yani bir sevâb yazılır.” (Darekutnî)

Duanın gücünden habersiz olanlara İmâm Şâfiî hazretleri şöyle seslenmektedir:

Duayla alay eder, onu küçümser misin?

Dua nelere kâdir, nereden bileceksin?

Gecenin okları hedefi şaşmaz ama

Zamanı vardır

Ulaşır yerine saati dolduğunda.

Rabbim istemezse tutar okları,

Kaderin hükmü varsa, açar yolları.

Gülistan Dergisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo