Zaman zaman misafirliklerde, bazen yollarda veya çarşı pazar gibi yerlerde anne babasına istediği bir şey için tutturan, bağırıp çağıran, kendini yerlere atan çocuklar görürüz. Belki bizim çocuğumuz da böyle davranışlar yaparak isteklerini yaptırmaya çalışıyordur.
Böyle durumlarda genellikle anne babalar, “Etraftaki insanlar rahatsız oluyor,” diye endişe ederek çocuğun istediğini yaparlar. Çocuk ağlayıp bağırmakla isteklerini elde edebileceğini görünce bu yola başvurmaya devam eder. Bilhassa bazı çocuklar yapı olarak daha inatçıdır, anne babasını pes ettirir.
Böyle durumlarda genellikle anne babalar, “Etraftaki insanlar rahatsız oluyor,” diye endişe ederek çocuğun istediğini yaparlar. Çocuk ağlayıp bağırmakla isteklerini elde edebileceğini görünce bu yola başvurmaya devam eder. Bilhassa bazı çocuklar yapı olarak daha inatçıdır, anne babasını pes ettirir.
Çocuklarda inatlaşma çağı diye bilinen bir yaş dönemi vardır. Ekseriyetle 2 ila 3 yaş arasında çocuklar kendi benliklerinin farkına varırlar ve bazı yöntemlerle kendi isteklerini kabul ettirebildiklerini keşfederler. Bu yaşlarda çocuklara, kendi istekleriyle anne babasının kuralları arasında bir denge kurmak zorunda olduğunu öğretmek gerekir.
Bunun da en etkili yolu, çocuğa basit ve gerekli kurallar koymak ve onları kabul etmesini sağlamaktır. Mesela çocuğa, “Alışverişe gittiğimiz zaman dükkânların önünde ‘Bunu isterim,’ demeyeceksin. Misafirliklerde söz dinleyeceksin, güzel davranacaksın, bağırıp çağırmayacaksın” gibi kurallar koymalıdır. Bu kuralları dinlemezse bir daha gezmeye götürmeyeceğinizi söyleyerek bu davranışından vazgeçmesi istenmelidir.
Çocuklar elbette yaratılış olarak arzu ve isteklerine düşkündürler. Onların engellenmesi hoşlarına gitmez. Öte yandan yaşları küçük de olsa onların da benlikleri yani nefisleri gelişmeye başlamıştır. Öyle ki bazen çocuk ne istediğini bile bilmeden inatlaşır. Mesela yolda yürümez, elini tutturmaz.
Eğer çocuklar bu yaşlarda inatlaşmanın bir netice sağladığını görürse ayak diremeyi bir huy haline getirirler. Anne babaların çocukların bu hareketlerini sanki marifetmiş gibi başkalarına anlatması doğru değildir. Çocuklar ilgi çekmeyi marifet zannedebilirler. Bu davranışın kınandığını, insanları rahatsız ettiğini düşünemezler. Bunu onlara anne babaların öğretmesi gerekir.
Her Çocuk Ayrı Bir Dünya
Elbette her çocuğun dünyaya gelirken getirdiği bir mizaç, yani huylar ve özellikler de vardır. Çocukların bazısı benliğini kabul ettirmeye çok düşkündür. Anne babanın sevgisini kazanmaktan ziyade kendi istediğini yapmak veya yaptırmaktan zevk alır. Böyle bir mizaca sahip olan çocukların ileri yaşlara kadar inatçılık huyunu sürdürdüğü görülebilir. Böyle çocukların inadını kırmak için mücadeleye girmek yerine onun huyunu iyi yönde sevk etmek gerekir.
İnatçılık, ister doğru ister yanlış olsun, kendi istek ve düşüncelerinde ısrarcı olmak demektir. İnadın temeli, insanda bulunan benlik duygusudur.
Terbiye edilmemiş bir nefiste bulunan inatçılık, kötü bir huydur. Ekseriyetle nefisler daima arzu ve isteklerinde, hatalarında ve yanlış da olsa fikirlerinde inat etme temayülündedir. Allah-u Zülcelâl Kuran-ı kerim’de bu çeşit inatçılığı şeytanın ve kâfirlerin huyu olarak zikretmiştir.
İblis Hz. Âdem aleyhisselama secde etmediği zaman Allah-u Zülcelâl belki hatasından döner diye ona neden böyle yaptığını, sormuştu. O ise hatasında inat edip, kendisini savunmaya girişti. Ayette bu sebeple “ayak diretti, inatlaştı” buyrulmuştur:
“Ve meleklere: “Âdem’e secde edin” dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, ayak diredi ve kibirlendi, (böylece) kâfirlerden oldu.” (Bakara, 34)
İnatçılık, insanların hakkı kabul etmemesine sebep olur. Mesela Peygamberler Allah'ın ayetlerini getirdiği zaman bunları kabul etmek kâfirlerin nefsine hoş gelmedi. Sırf inatlarından dolayı, bir takım mucizeler gördükleri halde hakikati kabul etmediler. Hatta meydan okudular, “Haydi bahsettiğin azabı getir,” dediler. Allah-u Zülcelâl de böyle inatlaşmaları neticesinde onları helak ettiğini bildirmiştir:
“(Peygamberler) Fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı bozguna uğrayıp -yok oldu- gitti.” (İbrahim, 15)
İnsanın nefsi, yani benliği, terbiye edilmediği vakit hakikati kabul etmek istemez, kendi görüşü yanlış da olsa onda diretmek ister. Allah-u Zülcelâl nefsinin bu kötü huylarını düzeltmeyip inatla sahiplenen kişileri şöyle ihtar etmiştir:
“Siz ikiniz (ey melekler), her inatçı nankörü atın cehennemin içine. Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi,” (Kaf, 24-25)
İşte bu gibi ayet-i kerimeler müminleri, nefislerinin inatçılık huyunu terbiye etmeleri için uyarmaktadır. İslam ahlakı, kendi isteklerinde ve iddialarında inatçı olmamayı, isteklerine sabredebilmeyi, haklı olan uyarı ve nasihati kabul etmeyi, hatalı yoldan tevbe etmeyi ve yanlış fikirlerden vazgeçmeyi öğretmektedir. Anne babaların vazifesi hem kendi nefislerine hem çocuklarına bu yüksek ahlakı kazandırmaktır.
İnatçılıktan Nasıl Vazgeçirelim?
Çocuklardaki nefsanî inatçılığı terbiye etmenin bir yolu, ona ehemmiyet vermemektir. Çocukla inatlaşmaya girişmemelidir. Bu onun kendi inadını kabul ettirme isteğini daha da kuvvetlendirir.
Mesela çocuk kendi benliğini kabul ettirmek için bir şey istediğinde, eğer o istediği şey mümkün bir şey ise, “Pekala, olur yapalım. Ama sen de benim için bir şey yapacaksın,” gibi anlaşmalara girilebilir. Böylece çocuk her şeyin bir bedeli olduğunu öğrenir. Siz onunla anlaşma yapmak suretiyle onun benliğini kabullenince o da sizin taleplerinizi kabullenir.
Eğer çocuğun istediği veya tutturduğu şey, olmayacak bir şey ise yine o konuya fazla odaklanmadan, dikkatini başka bir şeye çekmeye çalışmalıdır. Mesela “Ah, ne yazık ki istediğin şeyi alamayız, o kadar paramız yok. Ama istersen gel sana şunu alayım,” gibi…
Çocuğa otoritemizi kabul ettireceğiz diye hırsa kapılmamalıyız. Onun yerine sakince, neden istediği şeyin olmayacağını izah etmeliyiz.
Çocuk anlamak istemeyebilir ama bunu onunla çatışmaya girmeden çözmeliyiz. Bunun en etkili yolu, sakin ama kararlı olmak, mesela kararlı bir ses tonuyla, “Hadi bakalım, bu konu kapanmıştır,” deyip, yürüyüp gitmektir.
Önce “Hayır,” dediğimiz bir şeye sonra pes edip de “Evet,” dememeliyiz. Ama bunu bir zıtlaşma haline de getirmemeliyiz. Onunla rekabete girercesine didişip durmanın faydası yoktur aksine bu davranış sizi de, onu da iyice gerginliğe sürükler.
İnatçılığı Azme Dönüştürmeli
Esasen inatçı çocuklar şahsiyetlerine düşkün, iradeli, sebatkâr, kararlı, güçlü duyguları olan kişiler olmaya namzettir. Eğer onlardaki inadı iyi yönlere sevk edebilirsek sağlam karakterli kişiler olurlar.
Unutmayalım ki çocuğumuzun hiçbir konuda fikri olmayan, kim nereye sürüklerse giden, hayatta bir gayesi olmayan, miskin ve umursamaz bir kişi olmasındansa doğru bildiği şeyde kararlı ve tutarlı olması daha iyidir. Esasen bir Müslümana yakışan ahlak da, doğru bildiği yolda sabitkadem olmak, kim ne derse desin doğru bildiğinden vazgeçmemek, hayatını kendi kararlarıyla şekillendirmektir.
İnadın iyi yönde kullanılan şekline azim ve sebat denir. Azim ve sebat, bir işe girişince zorluklarla karşılaşsa da yılmamak, sarsılmamak, kararlı adımlarla hedeflerine yürümek demektir. Hayatta başarılı olmak için hayırlı işlerde sebatkâr olmak gerekir. Bir atasözünde, ‘Sabit (kararlı) olanlar, nabit (başarılı) olurlar’ denmiştir.
Eğer çocuğumuz biraz inatçıysa bu onun ileride azimli biri olabileceğini gösteriyor. Yeter ki biz onun bu azmini, iradesini iyi yönde kullanmaya yönlendirebilelim. Bunun için de onunla fazla zıtlaşmamak, ilişkimizi sevgi ve şefkat üzerine kurmak en iyi yoldur.
Böyle şahsiyetine düşkün bir çocuk, ona karşı sergilenen haksız tutumlara karşı isyan edecektir. Bu sebeple istekleri konusunda insaflı olmalı, evet diyebileceğimiz bir şeye lüzumsuz yere “Hayır” dememeliyiz.
Çocuklarımızın düşünce ve isteklerini bastırmak, önlerine hemen engeller koymak, işi yokuşa sürmek, onların anne babalarına bakışını olumsuz etkileyecektir. “Zaten annem/babam her şeye karşı çıkar,” diye düşünecek, koyduğumuz kuralların bir anlamı olmadığını zannedecektir. Bu durumda da bizim inanç ve düşüncelerimizi içtenlikle kabul etmeyecektir.
İster inatçı olsunlar, ister uyumlu olsunlar çocuklarımızın istekleri karşısında tavrımız daima bir anne babaya yakışan, adil ve şefkatli bir tavır olmalıdır.
Eğer çocuğumuzun isteği, makul ve anlaşılır bir ihtiyaçtan kaynaklanıyorsa bunu anlayışla karşılamalıyız. İstediği şeyi yapamayacaksak bile bunun için üzgün olduğumuzu söylemeliyiz. Mesela “İstediğin oyuncağı şimdi alamayız, ama ilerde inşallah almaya çalışırız,” gibi sözlerle gönlünü almalıyız.
Sonuçta onun bir çocuk olduğunu unutmamalıyız. Olaylara onun gözüyle bakmalıyız. Mesela çocuktur, gördüğü şeylere özenir. Eğer onu vakit geçirmek için hep alışveriş yerlerine götürürsek elbette gördüğü oyuncaklara özenecektir. Bunu anlayışla karşılamamız gerekir. O bir yetişkin gibi değildir ki isteklerine sabretsin. Üstelik yetişkinlerin birçoğu da gördüğü şeylere özeniyor ve sabredemiyorken…
Eğer alışveriş yapmaya imkanımız yoksa çocuğumuzu bu gibi tüketimi körükleyen mekanlara götürmeyelim. Hatta imkanımız olsa da tüketimi bir iyi vakit geçirme anlayışı olarak öğretmeyelim. Onun yerine kendini geliştirebileceği spor alanlarına, oyun bahçesine, kütüphanelere götürelim. Önemli olan onun için para harcamak değil ona zaman ayırmak ve gerçek ihtiyaçlarını gidermektir.
Çocuğumuzu küçük görmeyelim, onun da duyguları düşünceleri olduğunu göz önüne alalım. Önceliğimiz çocuklarımızla ilişkilerimizin bozulmaması olmalıdır. Hatta çocuğumuz uysal olsa da haklı isteklerine karşı çıkmamalıyız. Ona hak verdiğimizi bilmesini sağlamalıyız.
Mesela “Parkta oynamak istemeni anlıyorum. Elbette oyun oynamaya ihtiyacın var. Şu anda bunun için vaktimiz yok ama bu konuda sana hak veriyorum. İlk fırsatta seni parka oynamaya getireceğime söz veriyorum,” gibi sözlerle ona değer verdiğimizi göstermeliyiz. Verdiğimiz sözleri de tutmalıyız.
Çocuğumuzla aramızdaki ilişkiye özen gösterirsek onu güzel amaçlara yönlendirmemiz kolay olur. O zaman yaratılışlarındaki inatçılık huyunu, güzel amaçlar için gayretli ve iradeli olmak şeklinde iyiye yönlendirebilme imkanımız olur.
Güçlü bir iradesi olan çocukları, örnek alabilecekleri şahsiyetlerle tanıştırmak uygun olur. Bu bizzat tanıştırmak şeklinde de olabilir, tarihi şahsiyetlere dair kitaplar almak şeklinde de olabilir. Eğer çocuğumuza böyle yüksek gayeler gösterir ve şevklendirirsek onlar da kendilerinde bu gücü hissedeceklerdir.
İslami Hayat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Yazma Kuralları !
1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya
2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.
3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.
4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.
5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.
6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..
Dost Yurdu Radyo