.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:. Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
             
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

4 Haziran 2017 Pazar

Eşler Arasında Kul Hakkına Riayet Etmek

İslam dininde kul hakkına riayet etmenin önemini biliriz. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem kul hakkına dikkat etmeyip, zulmetmenin mahşer gününde iflasa sebep olduğunu bildirmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün ashab-ı kirama:

"Müflis kimdir, biliyor musunuz?" diye sordu. Ashab-ı kiram:
- Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnad ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları bitince de, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir" buyurdular. (Müslim, Birr 59)

Bir müslümana asla bir mümin kardeşinin canını yakmak veya malını almak gibi zulümler yakışmaz. Birçoğumuz bu gerçeği biliriz ve elimizden geldiği kadarıyla kimsenin kul hakkına girmemeye dikkat ederiz. Ancak ne yazık ki iş evliliğimize gelince eşimizin de bir kul olduğunu unuturuz ve onun hakkına da aynı şekilde riayet etmemiz gerektiğini düşünmeyiz.

Hâlbuki bu dünyada eşler birbirleriyle tek bir vücut gibi olsalar da ahiret gününde her bir insan tek tek hesaba çekilecektir. Dünyadayken bir insan eşinden gördüğü eziyetleri kimseye şikâyet etmese, hakkını aramasa da ahirette hakkını arayabilir. Bu sebeple eşlerimizin haklarını da öğrenmeli ve onlara riayet etmeliyiz.

Kur’an-ı kerimde Rabbimiz, “Kadınlar sizin için elbise, siz de onlar için elbisesiniz” (Bakara, 187) buyurarak, eşlerin birbirine ne kadar muhtaç olduğunu benzetme yoluyla işaret buyurmaktadır. Gerçekten de her insan eşine bazı hususlarda muhtaçtır. Bir adam dışarıda ne kadar güçlü olsa da evine geldiği zaman eşinin ona huzur vermesine, onun ihtiyaçlarını anlamasına muhtaçtır. Kadınlar ise duygulu ve hassas yaratılışlarının da bir neticesi olarak eşlerinin iyi muamelesine çok daha fazla muhtaçtır.

Bir kadın gerek maddi gerek manevi bütün ihtiyaçları için kocasına başvurmak durumundadır. Eğer kocasının onun ihtiyacını anlamaz, duyarsız davranırsa kadınların mağdur olması kaçınılmazdır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buna işaretle:

"Sakın ha, kadınlara da iyi muamele yapın. Çünkü onlar yanınızda, (size muhtaç olmak bakımından) sanki esir durumundadır. Onlara iyi muamelenin dışında bir başka şey yapmak hakkına sâhip değilsiniz..." (Tirmizî, Fiten 2, Müslim, Hacc, 194,) buyuruyor.

Hadiste geçen "avanün" kelimesi savaşta esir edilmiş köle manasında değildir. Kadının kocasına olan ihtiyacını ve ihtiyaçlarını kocasından başkasına arz edemeyecek durumda olmasını işaret eder. Bunun yanında kadın kocasının yanında kendini değerli hissetmeye, sevildiğini bilmeye de muhtaçtır.

Kadınlar yaratılış olarak sevilme ve beğenilme ihtiyacını daha çok hissedecek şekilde yaratılmıştır. Kadının fıtratına sevme, şefkat duyma ve sevilmeye, şefkate ihtiyaç hissetme duyguları daha fazla konulmuştur. Bu ihtiyacını kocasından göremeyen kadınların zamanla kendine akraba veya arkadaş çevresinden yarenler edindiğini, onların sevgi, beğeni ve desteklerini hedeflediğini görebiliyoruz. Oysa bu evlilikler için iyi bir gidişat değildir. Bir evlilikte karı koca iyi bir dost, arkadaş ve en yakın sırdaş olmalıdır.

Bir erkek, evlendikten sonra bekârlık zamanlarındaki alışkanlıklarını devam ettirir, eve geç gelir, arkadaş çevresiyle eğlenir, zamanını ve imkânlarını kendi nefsine harcar, hanımını ilgisiz bırakırsa hanım kendisini değersiz hisseder. Zamanla kocasının ona karşı bu bencilce hareketlerine kırgınlık duyar ve belki de kendi başının çaresine bakmaya başlar.

Zamanımızda birçok evde karıkocalar adeta aynı evde iki yabancı gibi olmaya başlamıştır. Biri elinde cep telefonu, birileriyle yazışıyor, gülüşüyor, konuşuyor; diğeri internet başında bir takım sitelere giriyor. Bunlar hem evliliğin devamı adına hem de eşlerin ahiret saadetleri adına hiç de iyi bir durum değildir.

Allah-u Zülcelâl insan ilişkilerine ölçüler getirmiştir. Her Müslüman bu ölçüleri bilmek zorundadır. Kadın erkek her Müslümanın ilmihalini, yani itikad, ibadet ve muamelat yani helal harama dair meseleleri öğrenmesi farzdır. Bu hükümlere göre Müslüman erkekler ve kadınların, namahrem kişilerle ihtiyaç haricinde konuşmaları, görüşmeleri ve bilhassa samimi olacak şekilde iletişim kurmaları haramdır.

Eşler Birbirine Duyarlı Olmalı 

Allah-u Zülcelâl mümin kadınlar ve erkeklerin birbirlerinin velisi, dostu, hayat arkadaşı olmasını istemiştir. Karı kocaların birbirlerine karşı hayırlı olmaları, birbirlerinin meşru ihtiyaçlarını karşılamaları ve hayırlı işlerde birbirlerini desteklemeleri, dini bir vazifedir.

İslam’da evliliğin en önemli hikmetlerinden biri, haramdan uzak durarak ihtiyaçlarını meşru çerçevede gidermektir. Peygamber Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem evliliğin bu yönünü şöyle ifade buyurur: “Gençler, evlenin! Çünkü evlenmek, sizi harama göz dikmekten alıkoyar. Durumu evlenmeye müsait olmayan, oruç tutsun. Çünkü oruç, onlar için kalkandır. Onları frenler ve zinâdan korur.” (Buhârî, Nikâh, 3; Ebû Dâvud, Nikâh, 1)

Bu hadis-i şeriften anladığımıza göre evlilik, insanların mutluluğu helal dairesi içinde aramaları içindir. İnsanın bedenî ve rûhî yapısını herkesten daha iyi bilen Yüce Rabbimiz, evlilikte eşlerin birbirinin sevgi ve yakınlık ihtiyacına duyarlı olmalarını emretmiştir. Bu hikmet gereği kadınların da meşru mâzereti dışında kocasını reddetmemesi ısrarlı bir şekilde emredilmiştir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda kadınları şöyle ikaz buyurmuştur:

“Bir erkek karısını yatağına çağırır da karısı gelmez ve erkek ona dargın olarak gecelerse, melekler o kadına sabaha kadar lânet ederler.” (Buhârî, Bed’u’l-halk 7; Müslim, Nikâh 122.)

Allah-u Zülcelâl bir kadının kocasına karşı olan görevini yerine getirmesine engel olacak şekilde nafile oruç tutmasını istememektedir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir kadın kocası yanındayken onun izni olmadan oruç tutamaz. Kocasının izni olmadan bir misafiri evine alamaz.” (Buhârî, Nikâh 84, 86; Müslim, Zekât 84) 

Elbette evlilikte eşlerin birbirine birçok açıdan ihtiyacı vardır. Eşler birbirlerine karşı her manada sadık ve dürüst olmalıdır. Bilhassa kadınlar eşlerinin razı olmayacağı şeyleri yapmaktan sakınmalı, ona emanet ettiği şeyleri muhafaza etmelidir. Mesela bir kadın kocasının parasını harcarken onun razı olmayacağı alışverişler yapmamalıdır. Misafirlerini ağırlarken, sevdiklerine hediye alırken kocasını sıkıntıya sokacak kadar büyük masraflar yapmamaya özen göstermelidir. Ev eşyaları ve kıyafet için yaptığı harcamalarda aşırıya kaçmak kadının hem kocasına karşı kul hakkına girmesi demektir, hem de Allah'ın sevmediği israf günahını işlemesi demektir.

Eğer bir kadın bu hususlara dikkat etmeyip kocasının geçim yükünü ağırlaştırırsa ona eziyet etmiş ve kul hakkına girmiş olur. Allah-u Zülcelâl hayat arkadaşına karşı böyle zalimce davranan bir kadından razı olmaz.

Aynı şekilde bir erkek de hanımının haklarına dikkat etmelidir. Eğer bir kadın kocasına karşı vazifelerini yapıyorsa artık erkeklerin de onlara karşı iyi davranması gerekir. Bir erkek “Nasıl olsa güçlüyüm, bu kadın da benim elime mahkûmdur, boşanıp baba evine dönmeyi göze alamaz” diye haksız davranışlarda bulunmamalıdır.

İyilik Eden Kendine Etmiştir 

Esasen eşine kötü davranan bir erkek kendi saadet yuvasını kendi eliyle yıkmış olur. Bir kadın mutlu olursa eşini de mutlu eder, çocuklarına da iyi davranır, aile şerefine uygun hareket eder ve böylece o ev adeta bir cennet yuvası olur.

Kadınlar yaratılış olarak hassas oldukları ve eşlerinin onları beğenmesine çok ihtiyaç hissettikleri için en ufak bir kötü davranıştan çok incinirler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kadınlara karşı kötü muameleyi yasaklamış, hatta kötü sözler ve lakaplarla incitilmesine dahi razı olmamıştır.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Muâviye İbni Hayde radıyallahu anh şöyle anlatmıştı:

– Yâ Resûlallah! Kadınlarımızın bizim üzerimizdeki hakkı nedir? diye sordum. Şöyle buyurdu:

“Yediğiniz ölçüde yedirmek, giydiğiniz seviyede giydirmek, yüzlerine vurmamak, yaptıkları işin ve kendilerinin çirkin olduğunu söylememek, onları yataklarında yalnız bırakmak gerekirse, bu işi sadece evde yapmaktır.” (Ebû Dâvûd, Radâ` 41. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 3)

Bu hadis-i şeriflerden anlıyoruz ki, ashab-ı kiram, kadınların haklarına riayet etmelerinin dini bir vazife olduğunu öğrenmeleri sebebiyle gelip bu hususta soru sorma ihtiyacı hissetmiştir. Demek ki İslam’da karı kocaların birbirlerine karşı hak ve görevleri, ahlaki bir vazifedir.

Bir kişi hanımını sevdiği sürece iyi davranıp, ilgisini kaybettiği, soğuduğu veya usandığı için ona kötü davranamaz. Evlilik uzun bir yolculuktur. Bu yolculuğa beraber çıkan iki yoldaşın, iyi günde de, kötü günde de birbirine destek olması gerekir. Yolun yarısında yol arkadaşını yüz üstü bırakmak yakışık almaz.

Bir kadının gençliğinden, güzelliğinden istifade edip de, yaşlanınca ona karşı kötü davranmak vefasızlıktır. İslam’a göre vefasızlık müslümana yakışan bir davranış değildir.

Kadınlar kocalarına güvenip karın tokluğuna onların evlatlarını yetiştirip, evlerinin işlerini görerek ömürlerini onlara heba etmektedirler. Bu sırada erkekler çalışıp para, makam, mevki, kariyer elde edebilmektedirler. Bu fırsatı bulunca hanımına hakaret nazarıyla bakan bir erkek onun emeklerine karşı nankörlük etmiş ve haksızlık yapmış olur.

Allah-u Zülcelâl, zayıflığı sebebiyle bir kuluna böyle zulmedilmesine razı olmaz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ashabından birini bir göreve tayin ederken şöyle nasihat etmiştir:

“…Mazlumun bedduasını almaktan kork. Zira Allah'la bu beddua arasında perde mevcut değildir.” (Buhari, Zekat 1, 41)

Uzun yıllar birbirleriyle evli kalan her çift birbirine karşı ufak tefek hatalar yapmış olabilir. Bunlara karşı kin tutmamalı, üzerinde fazla durmamalıdır. Asıl olan iki kişinin birbirine sadakatli olmasıdır. Birlikte yaşlanmış her çiftin geçmiş günlerdeki muhtemel hataları için helalleşmeleri iyi olur. Çünkü bunlar ahirete kalırsa halli zor olacaktır. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki:

“Kim bir kul hakkı yemişse derhal o kardeşi ile helalleşsin. Çünkü (kıyamet günü) dirhem de geçmez dinar da. Böyle olunca o (hak yiyen) kişinin sevapları alınır o adama yüklenir. Eğer sevapları yoksa o hakkını yediği adamın günahları buna yüklenir.” (Buhari, Rikak, 48)
Saliha Uyar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo