Bu zihniyetin tezâhürleri, bazen kendi ırkını, soyunu, kabilesini, rengini üstün görme şeklinde şeklinde görülmektedir. Bazen de kendi mezhebini, meşrebini, ideolojisini üstün görme şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Bu anlayış, dostluk ve kardeşliğin yerine kin ve nefreti, adalet ve merhametin yerine zulüm ve haksızlığı, birlik ve beraberliğin yerine tefrika ve ayrımcılığı getirir. Unutmayalım ki ilk defa üstünlük iddiasında bulunan; “Ben ondan (Adem’den) daha hayırlıyım. Beni bir ateşten yarattın; onu ise bir çamurdan yarattın” [1] diyen ve Allah’ın emrine karşı gelen şeytandır.
Kardeşlerinizin Arasını Düzeltin!
Cenâb-ı Hakk Hucurât sûresinin 10. âyet-i kerimesinde bizlere şöyle buyurmaktadır: “Mü’minler ancak kardeştirler; öyle ise o iki kardeşinizin arasını düzeltin ve Allah’tan sakının ki merhamet olunasınız!” Bu âyet-i kerîme âdetâ, ümmetin bölünmesindeki müessirlerden biri olan kavmiyetçiliğin ve ırkçılığın karşısına kale gibi dikilip “ilacınız bende, bana kulak verin!” diye haykırmaktadır.
Mü’minler sadece birbirlerinin kardeşleridir. İman bağı onları birleştirmiştir. Dolayısıyla mü’minlerin aralarında düşmanlık, kin, buğz ve savaş olması onlara yakışmaz. Müfessirler bu âyet-i kerimede bulunan “innemâ” edatının hasr ifade etmek için olduğunu, dolayısıyla Cenâb-ı Hakk’ın sanki “Kardeşlik sadece mü’minler arasındadır: Bir mü’min ile bir kâfir arasında kardeşlik olmaz.” demek istediğini ifade etmişlerdir.
Ayette İslam kardeşliğinin, soy kardeşliğinden daha kuvvetli olduğuna da işaret vardır. Öyle ki İslam kardeşliği olmayınca, soy kardeşliğine itibar edilmez. Ayrıca neseb kardeşliği din ayrılığı halinde kesintiye uğrar, din kardeşliği ise neseblerin farklılığı dolayısıyla kesintiye uğramaz. Diğer bir vurgulanan nokta da mü’minler olarak aramızda ayrılık çıkmasına ve kinin etkili olmasına fırsat vermememiz gerektiğidir.
Tüm Mü’minlere Ülfet ve Muhabbet Gerekir
Şunu da ifade etmemiz gerekir ki bu âyet-i kerimede sadece iki kardeşin arasını düzeltmekten bahsedilmemektedir. Kardeşlerin arasını düzeltme emri iki kardeş özelinde tüm mü’min kardeşlerimize şâmildir. Çünkü îmân, müminler arasında muhabbeti gerektirir. Mü’minler birbirlerine karşı ülfet ve muhabbete davet edilmişlerdir. Ülfet ve muhabbet aynı zamanda Cenâb-ı Hakk’ın bize olan lütfudur. Çünkü Cenâb-ı Hakk bizlere “Dünyanın bütün servetini harcasaydın onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını düzeltti”[2] buyurmaktadır.
Başka bir âyet-i kerîmede de şöyle buyurmaktadır: “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz”[3] Allah Teâlâ gönülleri birleştirmeyi ve birlik olmayı emretmekte, bölünüp parçalanmayı yasaklamaktadır. Aralarında ihtilaf, tartışma ve kavga çıkan müminlerin arasını düzeltmeyi de bütün müminlere emretmektedir.
Kardeşliğin Tesisi ve Devâmı İçin Rasûlüllah’ın Tavsiyeleri
Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) îmân kardeşliğinin ehemmiyetine dair bizlere şöyle buyurmuştur: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” [4] Kardeşliğimizin devamı ve bekâsı için ise bizlere şöylece emretmektedir: “Birbirinize haset etmeyin.
Birbirinizin aleyhine alışverişi kızıştırmayın. Birbirinize buğz etmeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Birinizin alışverişi üzerine alışveriş yapmayın. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun! Müslüman Müslüman’ın kardeşidir, ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu küçük görmez.” Bundan sonra üç defa göğsüne işaret ederek “Takvâ buradadır” buyurdular. Kişiye kötülük olarak Müslüman kardeşini küçük görmesi yeter. Her Müslüman’ın diğerine kanı, malı ve namusu haramdır.” [5]
Irkçılık Yasaklanmıştır
İslâm biz mü’minlerin birbirlerini bu kadar sevmesini ve merhametli olmasını öğütlemektedir. Şu âyet-i kerîme ve hadîs-i şeriflere îmân eden bir Müslümanın dilinden ırkçı ve kavmiyetçi bir kelimenin çıkması düşünülebilir mi? İslâm asabiyeti engelleyecek yegâne ilâhî kanundur. Dinimizde hiçbir ırkın birbirinden üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece Allah’tan korkmakta yani takvâdadır. Bu hakikati Cenâb-ı Hakk bizlere şöyle beyan etmiştir: “Hiç kuşkusuz, Allah katında en üstün olanınız, takva yönünden en ileride olanınızdır.” [6]
Mü’min kimseye yakışan zihin ve gönül dünyasını İslâm’ın mukaddes hakikatleriyle tezyin etmektir. Kendisini İslâm’ın onay vermediği asabiyet ve ırkçılığa kaptırmamaktır. Mü’min kimse ırkçılığın, Kur’an-ı Hakîm’e ve Hazret-i Peygamber’e (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e gönül veren müminlere yakışmadığını bilen kimsedir.
Aynı şekilde insanların kavimler ve kabileler halinde yaratılmasının, dillerinin ve renklerinin farklı farklı oluşunun hikmetini kavramaya çalışandır. Rasûlüllah Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şu hadîs-i şerifini asla unutmayalım: “Irkçılığa çağıran bizden değildir. Irkçılık davası uğruna savaşan bizden değildir. Irkçılık davası uğruna ölen de bizden değildir.” [7]
Dipnotlar
[1] Sâd Sûresi, 76.
[2] Enfâl Sûresi, 63.
[3] Âl-i İmrân Sûresi, 103.
[4] Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66.
[5] Müslim, Birr, 32.
[6] Hucurât Sûresi, 13.
[7] Ebû Dâvûd, Edeb, 111.
Kaynak: ismailaga.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Yazma Kuralları !
1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya
2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.
3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.
4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.
5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.
6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..
Dost Yurdu Radyo