Yani hemen hemen her insan hastalıktan bahsedildiği zaman kendisini dinlemeye başlar. Genellikle de bahsedilen belirtiyi kendisinde hisseder.
Ayrıca insanın bir yakınını hastalıktan kaybetmesi gibi hallerde “Acaba o hastalık bende de var mı?” diye endişelenmesi normaldir. Ani bir kalp krizinden veya kanserden yakınını kaybeden kişilerde aynı belirtilere karşı duyarlılık artar. Bu da yine yaşanan bir hadisenin tetiklediği bir korkudur ve anlaşılabilir bir durumdur. Bunlara hastalık hastalığı denmez. Çoğu zaman geçicidir.
Ancak bazı kişiler vardır ki, kendilerini dinlemeyi abartmışlardır. Öyle ki hastalıklarını tarif edip durmaktan başka bir şey konuşmaz olmuşlardır. Etraflarındakiler onlardan bıkar. Doktorlar laf anlatamaz, başından kovar. Onlar da evhamlarıyla baş başa kalırlar.
İşin kötüsü herkes onları “dikkat çekmek için numara yapıyor” zanneder. Aslında hastalık hastası kişiler numara yapmaz, gerçekten de bazı ağrılar ve sıkıntılar hissederler.
Kendiniz veya yakınınızın hastalık hastası olup olmadığını nasıl anlayabilirsiniz? Asıl teşhisi doktorların koyması şartıyla, hastalık hastalığını (Hipokondriazis) tanımak için birkaç ip ucu…
Aşağıdaki soruları okuyup dürüstçe cevaplayın.
1- Sohbetlerinizde mevzuyu sık sık hastalıklarınıza getiriyor musunuz? Sizi dinlemeyen veya anlattıklarınızı önemsemeyenlere kırgınlık duyuyor musunuz?
a- Evet, bahsediyorum. Belki bir çare bulurlar diye anlatıyorum.
b- Bazen konu açılınca bahsediyoruz. Ama insanları bıktırırsam konuyu değiştiriyorum.
Cevap: Herkes zaman zaman hastalığından söz eder. Ancak hastalık hastaları neredeyse hastalıktan başka hiçbir şeyden söz etmez. Birisi hastalığından bahsedince hemen sözünü kesip kendi hastalığını anlatır. Mevzu değiştiği halde yine konuyu yine kendi hastalığına getirir. Kendisini dinleyen biri bulursa detaylara dalar. Kendisini dinlemekten usananlara kırgınlık hisseder. İlgisi sadece kendisine ve bedenine yoğunlaşmıştır. Hastalıklarına inananları “onu seviyor” inanmayanları “onu sevmiyor” diye görür. Bazılarında “yalnız kendini düşünmek, kimseyi önemsememek” şeklinde bir kişilik bozukluğu vardır. Bazılarında da “başkaları hakkında haksız ve aşırı kuşkucu olmak” şeklinde kuruntular vardır.
2- Doktora giderken şikayetlerinizi liste halinde yazar mısınız?
a- Evet yazarım. Unutmamak için. Doktor sorunca hepsi birden aklıma gelmezse diye liste yaparım.
b- Yazmam. Aklıma geldiği kadarıyla söylerim.
Cevap: Doktorlar hastalık hastalarını, elinde şikayet listeleriyle dolaşmalarından tanıyorlar. Listede en sık rastlanan belirtiler de: Ayağa kalkınca başım dönüyor, yemeklerden sonra kalp çarpıntısı oluyor, sabahları kalktığımda her yerim ağrıyor, uyku
tutmuyor… gibi belirtilerdir. Ama kişi adı konmuş bir hastalıktan şüphe ediyorsa o hastalığın belirtilerini inceleyip kendisinde bulabilir ve listeleyebilir. Bu durumda ayırt etmek daha zor olur.
3- Gittiğiniz doktor size “Gerekli bütün tetkikleri yaptık. Şüphelendiğimiz hiçbir hastalık teşhis edemedik. Sizin bir şeyiniz yok. İsterseniz bir de psikiyatra görünün” derse ne düşünürsünüz?
a- “Bu doktor benim derdimi anlamadı. Ben daha iyi bir doktora gideyim” diye düşünürüm.
b- Çok şükür bir şeyim yokmuş. Demek ki geçici bir rahatsızlıkmış, diye sevinirim. Kendimi kötü hissediyorsam psikiyatra da gidebilirim. Sonuçta onlar da doktor. İnsanın beyni de bir organdır, o da hastalanabilir.
Cevap: Hastalık hastalarının tipik özelliği “Sizde korkulacak bir hastalık yok” denilmesine sevinmemeleri, aksine hemen daha iyi bir doktor aramalarıdır. Bazıları elinde raporlarla doktor doktor dolaşır. Aldığı cevapları hiçbir zaman inandırıcı bulmaz. Hatta bazıları doktor onda basit bir hastalık teşhis etse inanmaz, asıl hastalığı bulamadığını düşünür. Garip bir şekilde gerçek hastalığıyla hiç ilgilenmez.
4- Hissettiğiniz ağrıyı hangi tür deyimlerle tarif edersiniz?
a- “Bazen öyle ağrıyor ki sanki birisi testereyle kesiyor. Adeta bıçaklar saplanıyor. Bir kova kaynar su dökmüşler gibi ateşler içinde kalıyorum” şeklinde tanımlarım.
b- “Sinsi sinsi sızlıyor. Uykumdan uyandıracak kadar ağrıyor. Sancı halinde girip girip çıkıyor” şeklinde tanımlarım.
Cevap: Hastalık hastaları hakkında bir teori de “Bu kişilerin acı duyumlarının çok düşük eşikli olduğu” yönünde. Yani bir başkasının hafif bir sızı gibi hissettiği acıyı, onlar şiddetli bir ağrı olarak duyuyor olabilirler. Bunun sebebi, sinir sistemleri ve ağrıyı baskılayan beyin merkezlerindeki onlara mahsus bir değişiklik olabilir. Bundan dolayı da hafif bir rahatsızlığın belirtisini, tehlikeli bir hastalık belirtisi gibi algılıyor olabilirler.
5- Ölümle ilgili düşünceleriniz nasıldır?
a- Ölmek için daha çok gencim. Yazık değil mi bana? Ne diye ben ölüyorum ki?
b- Ölüm bir gün hepimizin başına gelecek. Hangi yaşta geleceği de belli değil. Aslında hangi yaşta gelirse gelsin asıl düşünmemiz geren ölüm ötesine hazırlanmak.
Cevap: Hastalık hastalığının önemli bir nedeni de ölüm korkusudur. Hatta hissedilen rahatsızlıkların bizzat kendisi bile korkunun biçim değiştirmiş hali olduğu düşünülmektedir. Kişi korku, öfke ve benzeri hoş olmayan duygularını baskılayınca o duygular ağrıya veya rahatsızlıklara sebep olabilmektedir. Kişi rahatsızlık hissettikçe daha çok korkmakta, korktukça daha çok rahatsız hissetmektedir. Hastalığa kafayı taktıkça etrafından herkes kaçmakta ve o da kendisini daha fazla dinlemektedir. Çare: ölüm ve hastalık korkusunu bir yana bırakıp kendine hayırlı meşgaleler bulmaktır.
İslami Hayat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Yazma Kuralları !
1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya
2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.
3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.
4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.
5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.
6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..
Dost Yurdu Radyo