.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:. Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
             
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

25 Eylül 2016 Pazar

Şeytan İnsanı Ateşe Davet Ediyor

Mümin olan her insanın kıyamet gününde Allah'ın huzurunda neyle karşılaşacağını bilmesi ve ona hazırlıklı olması lazımdır. Nasıl ki bir talebe sene sonundaki imtihan için kendini hazırlamazsa sınıfta kalıyor, perişan oluyorsa; kıyamet gününü düşünüp hazırlanmayanların hali de aynen öyledir. Eğer kıyamet gününde Allah'ın huzuruna çıkacağımızı düşünmezsek, salih amel yapmazsak, Allah'ın rızasını kazanmak için uğraşmazsak, o şekilde kıyamet gününde perişan olacağız.

 Allah-u Zülcelâl bu konuda bir ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:
“O gün (hesap için Allah'a) arz olunursunuz, öyle ki gizli bir haliniz kalmaz.” (Hakka, 18)
 Allah-u Zülcelâl’den, ne kadar gizli yaparsak yapalım, hiçbir amelimizi saklayamayız. Ne kadar amelimiz, niyetimiz varsa Allah-u Zülcelâl onları biliyor, hepsini kıyamet gününde yüzümüze vuracaktır. Bu ayet-i kerimede çok büyük bir zecir, yani kötüleme ve yasaklama vardır.

 Allah-u Zülcelâl o gün günahkârlara diyecek ki:
“Ey suçlular! Sizler bu gün ayrılın bakalım!” (Yasin, 59)
 O gün Allah-u Zülcelâl diyecek ki, ey kafirler, ey günahkarlar, ey münafıklar, salih kişilerden ayrılın bakalım. İşte o kişilerden olmamak için bu dünyada gayret göstermemiz lazımdır.

 Allah-u Zülcelal buyuruyor ki:
“De ki: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem yakınlarını hüsrana uğratanlardır. Haberiniz olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir.” (Zümer, 15)
 Yani diyor ki onlara, “Onlar kendi nefislerine çok zarar yaptılar. Kim Allah'a itaat ederse kar yapıyor, kim amel yapmazsa kendi nefsine zarar yapıyor.

 Allah razı olsun, buraya Allah'ın rızasını kazanmak için geldiniz. “Allah-u Zülcelâl benden ne istiyor,” diye öğrenmek için geldiniz. Her zaman diyorum bu ilim öğrenmek için bir ziyarettir. Nasıl ki bir kişi evinden ilim öğrenmek için çıkarsa, ne kadar toprak ve taş üzerinde geçerse onların hepsi onun için istiğfar yaparsa, bizim için de öyledir. Kendisi hiçbir günah yapmayan taşlar, topraklar bizim için istiğfarda bulunuyorlar, bu bize yeter. Dergâhlara gittiğiniz zaman da öyledir.

İman Ağacını Zikirle Sulayalım
 Çok kısa bir zaman sonra, göz açıp kapayıncaya kadar ömür bitecek. O zaman çok huzurlu bir hayat başlayacak inşaallah. Tabi bu gibi sırf Allah için yaptığımız şeyler bizim için çok kıymetli olacak. Bu gibi manzarayı çoğaltalım. Dünyada bu manzaraları çoğaltırsak ahiret gününde huzura kavuşacağız inşaallah.

 Bir kişiyi Allah'ın emirlerini yerine getirirken görüyorsak bu Allah'a yönelmiş bir kişinin alametidir. Ve Allah-u Zülcelâl onu sevecektir. Çünkü ayet-i kerimede buyruluyor:
“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler…” (Maide, 54)

 Allah-u Zülcelâl’i seveni Allah da onu sever. Eğer sevmeseydik, Allah-u Zülcelâl’in rızası için maddi manevi sıkıntılara katlanmazdık. Ama Allah'ı sevdiğimiz için inşaallah bunları yapıyoruz, işte bunlara devam edelim. Ama bilmiyoruz ne zaman öleceğimizi. Çok görüyoruz, sapa sağlamdı, bir trafik kazası geçiriyor birden gidiyor.

 Hepimiz gideceğiz, bak Hz. Musa aleyhisselam da gitti, firavun da gitti. Ama nasıl gittiler? Aynı zamanda yaşıyorlardı, Hz. Musa aleyhisselam, Allah'ın Resulü, Allah'ı seven, Allah'ın emirlerini yerine getiren bir kul olarak gitti. Firavun ise Allah'a düşman olarak gitti.
 Bu dünyadan gittiğimiz zaman yeni bir hayat başlıyor bizim için. Ama bu dünya hayatı gibi değil, bitmiyor. Bu dünya hayatı çok kısa bir hayattır, ahiret ise ebed’l ebed, baki bir hayattır. Ona daha fazla gayret göstermemiz lazım. Böyle yaptığımız zaman Allah-u Zülcelal razı oluyor o insanlardan ve o insanlar da Allah'tan razı oluyorlar.

İnsanın kalbi bir ağaç gibidir. Bir ağacın dibine daima su verdiğin zaman, yemyeşil oluyor, zahiri olarak görüyorsun. Su vermediğin zaman gitgide kuruyor. Bizim kalbimiz de öyledir. Bahusus bu ahir zamanda, sıcaklık sanki Arabistan’ın sıcağı gibidir. Çünkü günahların sıcağı kalbimizi kurutuyor. İşte görüyoruz sokaklarda her çeşit günah var. İşte bu kalbimize ibadet yaparak, zikir yaparak, Allah'ın rızası için amel-i salih yaparak su vermezsek kalbimizdeki iman ağacı kuruyor. Neuzubillah sekerat zamanında imansız olarak dünyadan ayrılmaya sebep oluyor.

 Onun için elimizden geldiği kadar, ibadet, zikir, İslam hizmeti, Allah'ın dostluğu için ne varsa onu yapmak için gayret gösterirsek, imanımız kuvvetli olur, sekerat esnasında yıkılmaz. Nasıl ki kuvvetli bir ağaç, ne kadar rüzgâr, fırtına esse ona zarar vermez ama çok ince, çok nazik bir ağaç olduğu zaman rüzgar onu yıkıp götürüyorsa iman zayıf olduğu zaman da böyle tehlikededir. İmanımızı daima ibadetle, hizmetle, salih kimselerle oturmak suretiyle kuvvetlendirelim inşaallah.

Tevbe Şeytanı Öfkelendirir
Şeytan lain hiçbir zaman tevbe yapmamakla ferahlandırmayalım. Çünkü o tevbeden çok rahatsız oluyor. Hatta bazı diyor ki; “Keşke ben buna günah yaptırmasaydım. Günah yaptırdım, eziyetle cefayla çok uğraştım, günaha soktum. O ise öyle samimiyetle tevbe etti ki, günahı silindi yerine sevap yazıldı. Keşke ona günah yaptırmasaydım.”

Tevbe bizim için çok kıymetlidir. Hiçbir zaman ondan gafil olmayalım. Bazen görüyorum, çok muhabbetli bir sofi, ara veriyor, sonra gafil oluyor, namazı da bırakıyor. Öyle olmayalım.
İnsan günah işleyip de tevbe etmezse şeytan ferahlanıyor. Günah işlemekten sakınırsa veya günahlarına tevbe ettiğinde de Allah-u Zülcelâl ferahlanıyor, melaikeler ferahlanıyor, Peygamberler ferahlanıyor, müminler ferahlanıyor. Tevbe etmek İslam'da çok mühimdir. Onun için o Allah'ın düşmanı ve bizim de düşmanımızı ferahlandırmamak lazımdır.

 Allah-u Zülcelâl buyuruyor ki:
“Şeytan, taraftarlarını Ashâb-ı Sa'îr'-den (ateş halkından) olmaya çağırır.” (Fâtır, 6)
Şeytan, ateşe çağırıyor, bizi cehenneme davet ediyor. Ama Allah-u Zülcelâl bizi selamet yurduna davet ediyor, cennet-i alaya çağıyor. Nasıl ki bir insan dünyada sevdiği bir arkadaşını yemeğe çağırıyor, sofra hazırlıyorsa, onun gibi bizim için cennet-i alayı hazırlamış bizi davet ediyor, Allah azze ve celle. Arkadaşın davet ettiği zaman gitmediğin zaman üzülmüyor mu?
 Allah-u Zülcelal ise cennet-i alada öyle nimetler hazırlamış ki, aklına gelmeyecek şeyler var orada. Peki gitmezsek kendimize yazık etmiş olmuyor muyuz? Öyleyse biz Allah-u Zülcelâl’in davetine icabet edelim inşallah.

 Allah-u Zülcelâl’in yarattığı mahlûkatların bazılarında insandan daha fazla şuur sahibi oluyor. Mesela kurban bayramında bir arkadaşı kesildiği zaman, onu görünce böyle mahzun oluyor, sanki ölmüş vaziyette, kıpırdamıyor. Peki, bizim annemiz, babamız, akrabalarımız bizim yanımızda ölüyor, biz neden ibret almıyoruz? Böyle gafiliz işte. Bunların üzerinde düşünmek lazımdır.
Oyun Eğlence İçin Yaratılmadık

 Yahya aleyhisselam, nebi Zekeriyya aleyhisselamın oğluydu. Daha yedi yaşındayken ona akranları diyordu ki “Haydi gel, oynayalım.” O da dedi ki, “Bizi Allah-u Zülcelal oyun için yaratmadı.”
Hani bir mesel vardır, “İyi horoz daha yumurtadayken öter,” diye. İşte o da daha çocukluğundan beri böyleydi. Allah'a ibadet etmemiz lazım, Allah'ın dinine hizmet etmek lazım diye daha yedi yaşındayken böyle diyordu.

 Peki, Allah'a kulluk etmek, ahirete hazırlanmak ona lazımdı da, bize lazım değil mi? Biz de Allah'ın kuluyuz. Ona cennet lazım da, cehennemde muhafaza olmak lazım da bize lazım değil mi? Öyleyse oyun oynamak değilse de, boşu boşuna vaktimizi geçirmeyelim, elimizden geldiği kadar.
 Dünya işlerimizi yapalım, başka insanlara yük olmayalım ama işimizi bitince boş zamanlarımızı boşa geçirmeyelim. İbadetle, zikirle, devamlı Allah-u Zülcelâl’den bahsetmekle zamanımızı değerlendirelim.

 Ömür devamlı gidiyor, öyleyse ömrümüzden payımızı dünyada unutmayalım. Nasıl ki buğdayı elekten geçirirler, samanı, çöpü kalıyor, buğdayı aşağıya iniyor. İşte zamanımızı boş şeylere harcadığımız zaman onlar da o çöp gibi, saman gibi şeylere harcamış oluyoruz. Bize lazım olan ibadetler, sevaplar ise temiz buğday gibidir. İşte biz de bu ömürden hissemizi unutmayalım, bize lazım olan sevaplar için çalışalım. Ömrümüz çok kıymetli bir sermayedir, elimizden geldiği kadar onu değerlendirelim inşaallah.

 Kendi kendimizi imtihan edebiliriz. Nefsimiz için gayretli olur, onun istekleri için çaba gösterir, onun hakkı için öfkelenirsek ama Rabbimizin hakkı olan ibadetler için böyle gayret etmezsek o zaman hainlik yapıyoruz demektir. Nefsimizi seviyoruz demektir.

 Bakın, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hiçbir zaman kendi nefsi için kızmıyordu ama Allah-u Zülcelâl’in emrettiği bir şey olduğu zaman kızıyordu. Eğer sen de nefsin için kızıyor ama Allah için kızmıyorsan o zaman Allah'a karşı hainlik ediyorsun, demektir.

 Bir örnek vermek gerekirse, mesela çarşıya gidiyorsun, karşıdan bir kadın geliyor, ona bakıyorsun. Kadına bakmanı Allah-u Zülcelâl istemiyor. Haramlar, Allah-u Zülcelâl’in bahçesidir, haram işlemekle Allah-u Zülcelâl’in bahçesini baltayla kesmiş oluyorsun.

 Ama nefsinin hoşuna gidiyor. Eğer sen nefsini Allah için azarlarsan, “Ey nefsim, ben senin isteğini Rabbimin rızasıyla değiştirmem,” dersen Allah-u Zülcelâl’i seviyorsun demektir. Nasıl ki ashab-ı kiram, kendi nefislerini feda edip Allah yolunda şehit oluyorlardı, Allah'ın rızasını nefislerine tercih ediyorlardı, sen de “Rabbimin rızasını tercih ederim, senin arzuna uymam,” dersen, o zaman Allah'ı seviyorsun.

 Bir evliya, kurban bayramında baktı ki herkes bir kurbanlık hayvan almış kesiyor. Dedi ki, “Ya Rabbi, ben hayvan kurban etmekle rahat etmiyorum, eğer helal olsaydı kendimi sana kurban etmek isterdim.”
İşte samimi olanın böyle olması lazımdır. Bunlar Allah-u Zülcelal için azdır bile. Yüzbin tane başın olsa, hepsini Allah için versen yine azdır.
 Biz ellerimizi Allah'a açıp, “Ya Latif, Ya rahim,” dediğimiz zaman, Allah-u Zülcelal de “Gel ey kulum, ben sana lütfumla, merhametimle muamele edeceğim.”
Çünkü Allah-u Zülcelâl istiyor ki, kulları ondan istesinler.

 Ne kadar Allah-u Zülcelâl’i anlatırsak, Allah'a tevbe etmenin menfaatini anlatsak da bitmiyor. Bu sebeple memleketlerimize döndüğümüz zaman mümin kardeşlerimize, bahusus akrabalarımıza komşularımıza, arkadaşlarımıza anlatın. Bu Allah-u Zülcelâl’in hoşuna gidiyor. Daima Allah-u Zülcelâl’in razı olacağı şeylerle meşgul olalım, razı olmayacağı şeylerle meşgul olmayalım.

 Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem demiştir ki:
“Hiç kimse kendi ameliyle cennete girmez.”
 “Sen de mi ya Resulallah!” dediklerinde de,
“Evet ben de; eğer ki Rabbim beni deniz gibi rahmetinin içine almış olmazsa ben de.”(Buharî, Rikak,18; Müslim, Münafikîn, 71-73)
 Hiçbir zaman amelimize güvenmeyelim. Ben ahirete gittiğim zaman diyeceğim ki, “Allahım, ben senin rahmetine güveniyorum.”

Elimizden geldiği kadar amel yapacağız, yapmazsak, Allah bize merhamet edecek dersek o da aldanıştır. Amel yapacağız ama amelimize güvenmeyeceğiz, Allah'ın rahmetini isteyeceğiz.
 Allah-u Zülcelâl hepimize; razı olacağı amel-i salih nasip etsin, nefsimize teslim etmesin ve fazlı keremiyle af ve mağfiret etsin.

 Seyda Muhammed Konyevi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo