“Aşk” dedi, “aşk tarif edilemez, tanımlanamaz, aşk şudur yahut aşk budur denilemez. Onu yaşamak gerek, onu hissetmek gerek, tüm benliğinle onu duymak, algılamak gerek…”
Onun için aşkı anlatmayacağım size, aşkı tanımlamayacağım. Tariften uzak olanı tanımlamaya çalışmanın adı tanımsızlık olsa gerek. Bu nedenle tanımlamaktan ziyade tanımayı, anlatmaktan ziyade anlamayı tercih edeceğim.
Aşk dediğin ya ALLAH’tan gelmeli, ya ALLAH için olmalı ya da ALLAH ‘a ulaştırmalı; yoksa yerle bir olmalı. Aşk “sevgi” boyutuna ulaşmıyorsa adı batmalı…
Sevgi ki, hakk‘ın varlıkları yaratmasındaki yegâne gayesi. Sevgi ki, Allahu Teâlâ’nın kullarına yerleştirdiği en güzel hediye. O’ndan gelen ve O’na dönecek olan en anlamlı duygu…
Mutlak bir varlık olan ALLAH’tan besleyemediklerinde sevgilerini, o sevgi yok olmaya mahkûm olacaktır. Kaynağı ALLAH’tan gelmeyen tüm aşklar yok olmaya, batmaya mecburdur çünkü.
Aşk nasıl sonsuz olur?
Aşkı sonsuza ulaştırabilecek en kısa yol sevgidir. ALLAH’tan gelen, için olan ve ALLAH’a ulaştıran bir sevgi. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in buyurduğu gibi:
“ALLAH’ım! Bana senin sevgini, seni sevenin sevgisini, senin sevgine ulaştıracak olan her sevgiyi nasip et.”
Sevgiyi anlamadan “aşk”ı anlayamayız. Her ailede bulunması gereken ve her aileyi “Örümcek ağları”ndan kurtaran yegâne güçtür sevgi…
Öyleyse sonsuz bir aşka kapılarımızı sonuna kadar açmak istiyorsak, önce sevginin ne demek olduğunu, kimin adına başladığını, kaynağını nereden aldığını ve bizi nereye ulaştırması gerektiğini bilmek zorundayız.
Kapılarınızı sevgiye açmak için hazır mısınız?
Sevgiye bir çağrıdır her varlık ve her güzellik: “Gel beni sev” der kendi hâlince. Sevgi kâinatın mayasında vardır. Sonsuzluk içinde sadece sevgi hayata bir mâna verir.
Sevgi olmaaydı insan yaşayamazdı bu dünyada öleceğini bile bile...
Bir şey ne olursa olsun, sevmeden ona inanamazsınız. İnanmadığınız şeyi ise kesinlikle yapamazsınız. İnsanın sevmediği, inanmadığı bir şeyi isteyerek, canı gönülden yaptığı görülmemiştir. Her şey sevgiyle başlar; şu anda bizim dünyada oluşumuz, yaşıyor oluşumuz, mücadelemiz, hatta hırs ve gururumuz bile. Sevmeyen çaba göstermez çünkü; sevmeyen bir şeyler yapmak, koşuşturmak, mücadele etmek istemez.
Sevgi, sevgi, sevgi…
Sevgisiz yürek cehennem, sevgisiz hayat zindan oluyor. Mevlânâ’yı döndüren, Yunus’u peşinde koşturan sevgi değil de neydi?
Büyük ve ünlü liderleri, lider yapan neydi? İnsan, önce sevmeyi öğrenmelidir.
Ya siz! Siz neresindesiniz sevginin? Hep başkasının sizi sevmesini bekleyemezsiniz; sevgiyi her zaman “başka”larında arayamazsınız, buna hakkınız da yok. Hiç düşündünüz mü dünya neden bu kadar güzeldir ya da öyle görünür? Niçin sevilir ve sevilmeye lâyıktır tüm güzeller? Niçin şu koca dünya küçücük bir kalbi dolduramayacak kadar küçük kalır?
Çünkü sonsuz bir sevgi barınır kalpte. Sonsuzun yanında dünya da küçük kalır, içindekiler de.
İnsan bir sevdi mi, ne dünya kalır, ne de içindekiler. Öyleyse bu sonsuz sevgiye lâyık olan kimdir?
Ya da sonsuz bir sevgi var mıdır gerçekten? Varsa kaynağı nereden gelmektedir? Hayat, sevgisiz de hayat olmaz mıydı?
Sevgiyi anlatmak için bir değil binlerce dil yetmez, hatta kâinat bile yetmez. Çünkü her sevgi O’nun sevgisinden bir iz taşır. O’nun kullarına olan muhabbetini dile getirir.O’nun nasıl bir sevgiyle sevilmeye layık olduğunu anlatmak ister.
Fuzuli’ye:
''Çekil önümdem Leyla ; ben,''LEYLA'ma gidiyorum'' dedirtecek bir sevgidir..
Fakat şunu iyi bilmeliyiz ki, Fuzuli’ye bunu dedirten önce insanı sevmesiydi. İşe bireyle, insanla başlamasıydı. İnsana, “insan” olduğu için değer vermesiydi.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e:
“Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız” dedirten şey de kim bilir belki bu derin ve anlamlı ayrıntıda gizliydi.
Bizler önce birbirimizi sevmeliyiz, daha sonra asıl sevgiliyi. Yaratılanı sevmeden, Yaratan’ı asla sevemeyiz. Basit, sıradan ve banallaşmış üç günlük sevgi değil benim anlatmak istediğim sevgi; ne olursa olsun sonuna kadar giden, gidilmeye lâyık olan sevgi.
Siz hiç sesiniz çıktığı kadar haykırdınız mı: “Seviyorum! Seviyorum!” diye.
Sevmediyseniz, sevemediyseniz diyemezsiniz.
Çünkü sevgi demek, coşku demektir, sınır tanımamaktır, gittiği yere kadardır yani. Ya hiç içine girmeyeceksiniz ya da girdiğiniz zaman geriye dönüp bakmayacaksınız, geriye dönmeyi aklınızdan bile geçirmeyeceksiniz.
Sevgiye sınır koyduğunuzda bitmiş, yok olmuş, hiçlik deryasına gömülmüş demektir.
Sevgi, sevgi, sevgi, yine sevgi, her zaman, her yerde yine sevgi…
Sevmeyen eleştiremez, yorumlayamaz, anlayamaz ve algılayamaz.
Çünkü o anlamsızlaşmıştır.
Anlam demek, sevgi demektir. Sevgi ne demektir öyleyse?
“Anlam” mı, dediniz?
Peki, anlam ne demek?
Öyle ya sevgi anlam demekse, anlam ne anlama geliyor?
Anlam demek, ALLAH demektir.
Sonuç, sevgi ALLAH demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Yazma Kuralları !
1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya
2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.
3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.
4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.
5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.
6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..
Dost Yurdu Radyo