.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:. Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
             
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

5 Ağustos 2022 Cuma

Fitne Ölümden Beterdir

 


Fitne nedir?

Fitneye sıkça vurgu yaparak dikkat çeken Kur’an, onun katl’den, yani insan öldürmek’ten beter olduğunu bildirir. (bkz. Bakara, 191, 217)

Fitne yaygınlaşıp derinleştikçe, “Müminin ferasetinden sakınınız! Zira Allah’ın nuru ile bakar” hadisinde işaret edilen basiret ortadan kalkar. İnsanlar Kur’an ve sünneti bir kenara bırakarak nefis penceresinden bakmaya, şeytan ve şeytanlaşmış insanların fısıltılarını dinlemeye, doğru olup olmadığını araştırmaya gerek bile duymadığı işittiği her sözü diline dolayarak, ulaştırabildiği kadar çok insana ulaştırır.


Üstelik Allah, onu bu tavrından dolayı fasıklık ile suçlarken, o cihat ettiğini sanır: “Ey iman edenler! Bir fasık size bir haber getirdiğinde, doğru olup olmadığını tespit etmek için onu iyice araştırın. Aksi halde, hiçbir gerçeğe dayanmadan, bir topluluğa zararınız dokunur da sonra yaptığınıza pişman olursunuz.“ (Hucurat; 6)

Fitne arttıkça vicdanlar körelir, akıl devre dışı kalır. Allah ve Resulünün koyduğu hak ve hakikat ölçüleri yok sayılır. İnsanlar, -hafazanallah- hakka karşı kör, sağır ve dilsiz olurlar. Kur’an’ın, “Şüphesiz ki Allah katında canlıların en kötüsü, akletmeyen sağır ve dilsizlerdir.” (Enfâl; 22) şeklinde tanıttığı insanlar gibi hakka karşı kör, sağır ve dilsiz olurlar.

Fitne; şeytan ve şeytanlaşmış insanların fazla mesai yaptığı, kin ve nefret dolu kötü niyetli kişilerin sahaya indiği, ajan ve provokatörlere gün doğduğu, insanları gaza getirip oyuncak gibi kullandığı zaman ve ortamlardır.

Fitne; içine dalanı toplum psikolojisi ile selin önündeki çerçöp gibi sürükleyerek bir köşeye fırlatacağı, Efendimizin kendisinden sürekli Allah’a sığındığı içine girmeyenler için zor, girenler için hesabı ağır bir süreçtir.

Fitne ile yaşanan ‘akıl tutulması’

Fitne derinleştikçe inanılmaz bir akıl tutulması yaşanır. İnsanlar birbirlerini fitne, fesat, ihanet ve küfür ile suçlar. Yalan, iftira, zanna dayanan bilgiyi, bizzat yaşamış gibi abartarak anlatıp Kur’an’ın fısk olarak nitelendirdiği büyük günahlara dalar.

Nebevî terbiyeden geçen sahabilerin dahi ayağını kaydıran fitnenin, doğrudan Efendimizi hedef alan münafıkların kumpasına alet olması akıl tutulmasının boyutunu gösterir. Mustalık Savaşı dönüşünde, Hz. Âişe radıyallâhu anha minha validemize atılan iftiradan bahsettiğimiz aşikâr (İfk Hadisesi)…

İftira öncesinde enteresan gelişmeler olur. Müttefik Orduların Hendek Savaşı’nda herhangi bir başarı elde edemeden geri dönmesi ve ihanet eden Yahudilerin cezalandırılması, münafıkların fena halde canını sıkmış, sıranın kendilerine gelebileceği endişesine düşürmüştü. Müslümanların yeni bir sefere hazırlandığını duyunca detaylı bir fitne planı yaptılar. Planlarını uygulamak için çok kalabalık bir grupla orduya katıldılar. Mustalıkoğulları üzerine giden ordu ile savaşa katıldılar.

Savaşın zafer ile bitmesi Abdullah b. Übey ve adamlarını çılgına çevirip harekete geçirdi. Kuyudan su çekme sırasında yaşanan küçük bir tartışmaya müdahale ederek, büyük bir sorun haline getirdiler. Büyük sahabilerin araya girmesiyle sorun çözüldü. Hamleleri boşa giden münafıklar, acilen bir araya geldiler. Efendimiz ve sahabilerine ağır hakaretler savuran münafıklar, hepsini Medine’den çıkaracaklarına dair tehditler savurdular. Bir nevi yeminleştiler.

Çok sevildiğini ve sayıldığını düşünen Abdullah b. Übey, genç sahabelerden Abdullah b. Erkâm’ın yanlarında olmasını önemsemedi. Düşündüğü gibi olmadı. Abdullah b. Erkâm konuşmaları Efendimize bildirdi. Planları suya düşen münafıklar konuşmalarını inkâr ettiler.

Fitne karşısında Efendimizin tavrı

Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, Medine’ye ayak bastığı günden itibaren, kendisine tavır aldığını, Uhud’a giderken Yahudi ve Mekkeli Müşriklerle kumpas kurduğunu, Efendimiz oyunlarını bozunca da açıkça ihanet ederek, ordunun üçte birini alarak geri döndüğünü bilen Hz. Ömer ileri atıldı:

– İzin verin, gidip şu münafığın başını vurayım? Dedi.

Sizce Efendimiz ne yaptı? İhaneti defalarca tescillendiği halde, her seferinde hiç bir şey olmamış gibi davranan münafığı, fırsatını yakalamışken hemen orada cezalandırmış mıdır? Hayır! Bilakis bunun yerine Abdullah b. Erkam’a defalarca:

– Gerçekten böyle söylediklerini duydun mu? Yanılmayasın? Gibi sorular sordu. “Kesinlikle duydum” cevabını aldıktan sonra, Abdullah b. Übey ve arkadaşlarını çağırıp bu şekilde sözler söyleyip söylemediklerini sordu.

Münafıklar, her zaman olduğu gibi yemin billah ederek inkâr ettiler. Gerçeğin ne olduğunu tahmin eden Efendimiz, buna rağmen sözlerini kabul etti. Bunun üzerine, dayısı dâhil pek çok sahabi, Abdullah b. Erkam’a suçlu gözü ile baktılar. Gençlik heyecanı ile söylediğini düşündüler.

Hikmetle hareket eden Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem, münafıkları cezalandırmadı. Cezalandırsaydı sevenleri ve kabilesinden birçok kişi, “Bir çocuğun sözü ile kabile büyüklerini cezalandırdı” gibi sözlerle Efendimizi suçlayacaktı. Böylece fitnecilerin istediği olacak, Efendimizi suçlu göstererek, itibarsızlaştırma fırsatı yakalayacaklardı.

Olayın diğer boyutu sonraki nesiller ile ilgiliydi. Bu şekilde davransaydı, sonradan gelen zalim krallar, en küçük bir duyumda hoşlanmadıkları kişileri cezalandırır, yaşanan bu olayı, yaptığı zulme delil olarak gösterirdi.

Fitne burada bitmedi. Abdullah b. Übey ve adamları, nifak girişimlerini devam ettirdi. Durumun ciddiyetini fark eden Efendimiz, yola devam emrini verdi. Günün kalanı ve gece boyunca mola vermeden yola devam edildi. Fitneye devam eden münafıklar, bu kez 20 kişilik bir grupla gece bir tarafı uçurum olan, dar bir yolda Efendimizi sıkıştırdılar. Gece olmasına rağmen yüzlerini örten suikastçılar, emellerine ulaşamadılar. Başarısızlığa uğradıkça daha da hırçınlaşan münafıklar, sürekli saldırıyorlardı.

Sonunda, düşürdüğü gerdanını ararken gecikerek ordudan geri kalan Hz. Aişe’ye zina iftirası attılar. İhtiyaç için ordudan uzaklaşan Hz. Âişe validemiz, düşürdüğü gerdanlığını, uzun süre aradığı halde bulamadı. Aradan uzun süre geçtiği için görevliler, annemizin geri dönüp devenin üzerindeki ‘hevdec’e girdiğini sandılar. Yola devam emri verilince, her şey yolundaymış gibi deveyi sürüp gittiler.

Hz. Âişe anamız geldiğinde, ordu çoktan gitmişti. Yapacak bir şey yoktu. Gözyaşları içinde, dua dua Allah’a yalvaran annemiz, örtüsüne bürünerek bir yere çöktü. Ordunun arkasından unutulanları toplamakla görevli sahabiyi beklemeye başladı. O zat gelip Hz. Âişe’yi görünce kemal-i edeb ile annemizi devesine bindirerek, İslam ordusuna yetiştirdi.

Önceleri her şey normal karşılanmışken, şeytan kulaklara üfleyince, münafıklar harekete geçtiler. Kendilerince Efendimizi itibarsızlaştırıp gözden düşürmek için annemizi zina ile suçladılar. Gece boyunca durmadan yol aldıktan sonra, tam olarak dinlenmeden, saatlerce çöl ortasında, kaygı ve endişe ile beklediği için hastalanan annemiz, yatağa düştü.

Müminden beklenen tavır

Medine’nin altını üstüne getirerek zina iftirasını kulaklara üfleyen münafıkların yaydığı fitne, Mistah ve Hassân b. Sâbit gibi Müslümanların da konuşulanlardan etkilenip münafıkların dedikodularına alet olmasıyla alevlendikçe alevlendi. Müslümanların büyük bir çoğunluğunun Ebû Eyyûb’un tavrını takınması bile fitneye engel olmadı.

Ebû Eyyûb dedikoduların ayyuka çıktığı günlerde evinde otururken eşi:

– Ey Ebû Eyyûb! Halkın Hz. Âişe hakkında neler söylediğini duydun mu? Diye sordu. Sorunun ne anlama geldiğini ve konuşmanın nereye doğru gideceğini tahmin eden sahabi:

– Evet, duydum, dedi. Ardından:

– Ey Ümmü Eyyûb! Sen hayatında böyle bir kötülük yaptın mı? Diye sordu. Böyle bir soru ile karşılaşmak, aklının ucundan geçmeyen Ümmü Eyyûb şaşırdı:

– Asla! Diye bağırdı. Soruya devam eden Ebû Eyyûb:

– Peki, yapar mısın? Diye sordu. Ümmü Eyyûb:

– Hayır vallahi! Ben asla ne öyle bir kötülük yaparım ne de yapmayı aklımdan geçiririm, dedi. İstediği cevabı alan Ebû Eyyûb:

– Öyle ise Hz. Âişe’nin böyle bir şeyi yapabileceğini nasıl düşünürsün? Vallahi sen de bilirsin ki, Âişe senden daha hayırlı bir hanımdır, diyerek hatasını görmesini sağladı. (es-Sîretü’n-Nebeviyye, İbn Kesîr)

Bu, Allah’ın müminlerden istediği tavırdı. Konu hakkında inen ayetlerde Rabbimiz, bunu açıkça ifade buyurur: “Erkek ve kadın müminlerin, bu iftirayı işittiklerinde, kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulunup da ‘Bu apaçık bir iftiradır’ demeleri gerekmez miydi?” (Nûr; 12)

Çok sevdiği eşi ve can yoldaşı Hz. Ebû Bekir’in kızı Hz. Âişe’ye iftira atılarak, bu olay üzerinden itibarsızlaştırılmak istenen Efendimiz ne yaptı dersiniz?

Art arda çıkarılan fitnenin sonundan yapılan bu dedikodunun iftira olduğu, hedefin Efendimiz olduğu açıkça belliydi. Dedikodu yapanları yakalatıp delilsiz konuşup iftira attıkları için cezalandırabilirdi. Bunu yapsaydı. Suç, kıyamete kadar Hz. Âişe anamızın üzerinde kalırdı. Annemizden en küçük bir şüphesi olmayan Efendimiz, canı da yansa işe münafıkları suçlamak yerine, böyle bir şey yapılıp yapılmadığını araştırmakla başladı. Hz. Ömer’den Hz. Ali’ye, annelerimizden hizmetlilere, pek çok insanla bire bir görüştü.

Her biri Hz. Âişe’nin tertemiz olduğunu söylediler. Tam kırk gün, münafıkların ve onlara uyarak dedikodu yapanların sözlerini duydukça üzüntüden perişan olan Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, sabırla bekledi. Hz. Âişe’nin tertemiz olduğunu bildiren ayet inince derin bir nefes aldı. Sonra ne yaptı dersiniz? Elbette ki yeni bir fitneye sebebiyet verecek şekilde davranmadı. Mescid-i Nebevi’ye gitti. Bir konuşma yaparak, yapılan iftirayı dile getirdi. Açıktan açığa iftira atanlara iftira cezası uygulayıp olayı kapadı.

Ardından iki gelişme yaşandı. Dedikoduya karışanlardan Mistah, Hz. Ebû Bekir’in akrabasıydı. Fakir olan bu sahabi, Hz. Ebû Bekir’in yardımı ile geçimini sağlıyordu. Gerçek ortaya çıkınca kızan Hz. Ebû Bekir, bundan böyle kendisine yardımı etmeyeceğini söyledi. Bunun üzerine bir ayet indi. Allah Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyordu:

“İçinizden fazilet ve imkân sahibi olanlar, akrabaya, geçimini sağlayamayan düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere bir daha yardım eli uzatmayacaklarına dair yemin etmesinler. Affetsin ve müsamaha yolunu tutsunlar. Allah’ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Allah, çok bağışlayandır, (bilhassa mü’min kullarına) hususî rahmeti pek boldur.” (Nur, 23)

Olaydan bir iki yıl sonra, Mısır hükümdarı Efendimize çeşitli hediyeler ve birbirinden güzel iki cariye gönderdi. Efendimiz, cariyelerden Sirîn’i dedikoduya karışan Hassân b. Sâbit’e verdi.

Fitne zamanında ne yapılmalıdır?

Müslüman, elbette kin, nefret ve düşmanlık tohumlarının ekildiği, birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhunun yok edildiği, yalan, iftira, dedikodu, suçlama, suizan, ayıpları araştırma ve ortaya serme, kalp kırma, toplumu huzursuzluk ve ümitsizliğe sevk etme… Gibi pek çok günahın işlendiği ortamdan uzak durmalıdır.

Bu ortamlar kalpleri katılaştırır, sevgi, saygı, şefkat ve merhamet duygularını yok eder. Asli görevlerini unutturur, güzel alışkanlıklarını terk etmesine sebep olur. Bu nedenle, aslında neler olduğunu çok iyi bilmeyen veya fitnenin ortadan kalkması noktasında etkisi olmayacak Müslümanların, kendini koruması ve bilmeden başkalarını zarar vermemesi için olayları en fazla uzaktan izlemelidir. İçine asla dalmamalı, bunun için münakaşa edip yapamayacağı gönlü yıkmamalıdır.

Bilinçli olarak işin parçası olanlara ve bunu bir cihat meselesi olarak yapanlara ise Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellemin hadislerini hatırlatmakla yetiniyoruz.

“Birbirinize kin gütmeyin, haset etmeyin, buğzetmeyin, sırt çevirmeyin! Ey Allah’ın kulları kardeş olun! Bir Müslüman’a kardeşinden üç günden fazla küs kalması helal değildir. Karşılaştıklarında biri bir tarafa, diğeri öbür tarafa gitmemelidir. İkisinden hayırlısı, selamı ilk olarak verendir.” (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Müsned)

“… Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, sorunları /düşmanı ile başbaşa bırakmaz, tahkir edip küçük düşürmez. Kişiye kötülük olarak Müslüman kardeşini tahkir etmesi yeter. Her müminin diğer müminlere malı, canı, namus (ve şerefi) haramdır.” (Müslim, İbn Mâce, Beyhakî, Begavî,)

Rabbim bizi her türlü fitneden korusun! Hakkı hak olarak gösterip hakka uymayı, batılı batıl olarak gösterip ondan sakınmayı nasip etsin! Müslüman olarak öldürsün, salihlerle birlikte haşr etsin! (Amin)

Kaynak: Gülistan Dergisi 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo