.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:. Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
             
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

2 Aralık 2023 Cumartesi

Maneviyatı Kalpler Akleder

 Bir topluluk, Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin huzurunda, bir adamı salih amellerini de söz konusu ederek aşırı derecede övdüler. Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam şöyle sordu:

“Bu adamın aklı nasıldır?”

Bu soruya Ashab-ı kiram hazeratı biraz şaşırarak:

“Ya Resulallah, biz sana bu adamın çokça ibadet ettiğini, çeşitli hayır faaliyetlerinde bulunduğunu anlatıyoruz, siz aklının nasıl olduğunu mu soruyorsunuz?” dediler. Bunun üzerine Efendimiz aleyhisselatu vesselam şöyle buyurdular:

“(Manevi bakımdan) Ahmak insan, ahmaklığı sebebi ile, günahkarların yaptığı hatalardan daha büyük hatalara düşer. İnsanların yarın, Allah katında yüksek derecelere çıkmaları, Allah’ın huzuruna yakın olmaları, ancak akılları nispetindedir.” (İbn Hacer el-Askalânî, Metâlibu’l-Âliye, 12/117)

Maverdi’nin eserinde şu ziyade vardır:

“İnsan aklı gibi, hidayete eriştiren ve felaketten kurtaran bir şey kazanmadı. İşitmediniz mi, facirler cehenneme atıldıklarında:

“Biz aklımızı kullanmış olsaydık bu cehenneme düşmezdik.” (Mülk, 10) diyerek pişmanlık göstereceklerdir.” buyurdular.” (Maverdi; Edebü’d-Din ve’d-Dünya; s.2)

Akıl kelimesi Arapçada “bağlamak, engellemek, alıkoymak,” gibi manalara gelen fiilin mastarı olarak kullanılmaya başlanmış daha sonra terim olarak “insanın düşünmesini, anlamasını, kavramlar arasında ilişki kurabilmesini ve kıyas yapabilmesini sağlayan manevi bir kabiliyet” manası kazanmıştır.

İslam alimleri aklı, insanın her türlü hal ve hareketlerinde doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ve güzeli çirkinden ayırmasını sağlayan güç olarak tarif etmişlerdir. “Bilgi edinmeye yarayan bir güç” ve “bu güç ile elde edilen bilgi” şeklinde de tarif edilmiştir. (Râgıb el-İsfahânî, “ʿakı” md.).

Genellikle akıl derken iki mefhum anlaşılır: birincisi, insanı insan yapan, ilâhî emirler karşısında insanın yükümlülük ve sorumluluk altına girmesinin dayanağı olan temel kabiliyettir.

Dinimizde kişinin akli dengesi yerinde olmadığı zaman dinin emir ve yasaklarından sorumlu olmaz. Kişinin mükellef olması akil baliğ olmasına bağlıdır.

Akıl insan evladına küçük yaştan itibaren verilir ve bu akıl büluğ çağında olgunluk noktasına ulaşır. Artık kişi yaptıklarını düşünüp taşınarak, karar vererek yapar hale gelmiştir. Doğru kararlar vermekten mesuldür. Bir yerde akıl, heva ve heveslere hoş gelse de yanlıştan uzak durmayı, nefse zor gelse de doğru olanı seçmeyi sağlayan kabiliyetin adıdır.

Aklın ikinci kullanılış biçimi ise kişinin ilim öğrenmesini kolaylaştıran, bilgide derinleşmeyi, fıkhetmeyi, ayırt etmeyi sağlayan zekâ seviyesidir. Bazı insanlara “zeki, akıllı” derken bu ikinci manayı kast ederiz.

İnsanlar akılları yönünden farklı derecelerdedir. Herkesin ilimde derinleşme kabiliyeti aynı değildir. Allah-u Zülcelâl herkesi farklı bir istidat ve kabiliyete sahip olarak yaratmıştır.

İnsan bu manada “daha akıllı” olmaktan sorumlu tutulamaz. Çünkü bu elinde olan bir şey değildir. Ancak insanın sorumlu olduğu konu, Allah’ın verdiği akıl ve muhakeme kabiliyetini kulluk sorumluluğu ile yerli yerince kullanmaktır.

Muhatap Kalptir

Aklı kulluk mesuliyeti çerçevesinde kullanmak, kalpte iman olmasıyla yakından alakalı olduğu içindir ki, Kur’ân-ı Kerim’de akletmek fiili daima kalb için kullanılmıştır:

“Akletmek için onlarda kalb yok mu?” (Hac; 46)

“Kalbleri var ama onunla bir şey anlamıyorlar” (A‘râf; 179)

İnsanın Rabbi karşısındaki durumunu idrak eden tarafı kalb olduğu için ilâhî hitaba muhatap olan da kalptir. Akletmek burada kalbin sorumluluğudur.

İnsan beyni ile birçok şey düşünebilir. Günlük işlerini, ihtiyaçlarını nasıl gidereceğini, problemlerini nasıl çözeceğini… bunlar İslam alimlerinin akl-ı meaş diye isimlendirdiği, dünya hayatının gerektirdiği akıldır. Bu akıl, eğitimle, tecrübelerle gelişir. Kişinin meslek edinmesi, çalışması, araştırma yapması, yeni bilgilere ulaşması… bu aklın maddi alem üzerindeki tecrübelerinin ve bu tecrübeden edindiği veriyi sistemleştirmesinin sonucudur. Bu bilgilere tecrübe, bilim, teknoloji, gibi isimler verilebilir.

Bu bilgiler insanın dünya hayatında ihtiyaçlarını gidermesini kolaylaştırıp, sorunları çözmesine yardımcı olur. Ancak insanın akl-ı mead denilen, yani dönüş yerimiz olan ahirete inancı yoksa, orada hesaba çekileceğimiz hususları bilmiyorsa, bir gayret göstermiyorsa o insanın “akleden bir kalbi” yok demektir.

Rabbimiz, kalbinin sorumluluk duygusunu susturan, vicdanının sesini duymazlıktan gelen ve ahireti düşünmeden yaşayıp gidenler hakkında: “O, aklını kullanmayanlara kötü bir azap verir” (Yûnus; 100) buyurmaktadır.

Akleden bir kalp, insana bu hayatın bir sonu olduğunu düşündürür. O son hakkında bilgi veren tek kaynak olan dine kulak vermesini sağlar. Dine kulak verip, her şeye ibret gözüyle bakıp, bunlardan aldığı öğütle kendi hayatına çeki düzen vermesini sağlayacak olan kalpteki o sorumluluk hissidir. Bu hissin yok olması, kalbin körleşmesi demektir. Rabbimiz buyuruyor ki:

“Kendisiyle akledecekleri bir kalplerinin ve işitecekleri bir kulaklarının olması için yeryüzünde dolaşmazlar mı? Çünkü gözler kör olmaz. Asıl kör olan sinelerdeki kalplerdir.” (Hac; 46)

Öğüt Alsınlar Diye…

Kur’an’da düşünüp ibret alma, ders çıkarma kabiliyetinin mahalli için, kalb (çoğulu kulûb), fuâd (çoğulu ef’ide) ve lübb, (çoğulu elbâb) kelimelerinin kullanıldığı dikkati çekmektedir. Bunlar dünya işlerini bilen, bir kısmı hayvanatta dahi bulunan aklı değil, manaları sezme, maksatları anlama ve manevi hususiyetleri kavrama gücünü işaret eder. Bu kelimeler, daha çok insanın derunî, vicdanî âlemine ve gönül dünyasına hitap etmek maksadıyla kullanılmıştır.

İslam terminolojisinde akletmek ve tefekkür etmek denilince asıl kast edilen kalbin ibret ve ders alma kabiliyetidir. Bu kabiliyete lübb, (çoğulu elbab) denilir. Rabbimiz kalbinde nasihatleri dinleyip ders alma kabiliyeti olanları şöyle vasfeder:

“O kullarım ki, söze kulak verip dinlerler sonra da onun en güzelini (en açığını ve kuvvetlisini) tatbik ederler. İşte bunlar Allah’ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir ve bunlar (Ulü’l-elbab) gerçek akıl sahibleridir.” (Zümer, 18)

Kur’ân-ı Kerim de iç aleminde böyle manevi duyuş olan, hikmetli sözleri, nasihatleri dinleyip ders alma kabiliyeti olan kimseler için nazil edilmiştir:

“Sana bu mübarek Kitab’ı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.” (Sad; 29)

İslam’a göre asıl insanı kurtuluşa götüren akıl, Allah’ın nazil ettiği hakikate iman edip, onun getirdiği hidayete tabi olup, kendisine lüzumlu olan ilimleri öğrenip, salih amel edenlerin aklıdır. Allah’ın indirdiklerine sırt çevirenler, dünya hırsları ve zevkleri uğruna ahireti inkar ederler. Güya ahiret mesuliyetini düşünerek bu dünyada kendini haramlardan alıkoyanlara “akılsız,” gözüyle bakarlar. Rabbimiz onların kafa yapısını şöyle ortaya koyar:

“Ve kendilerine: “İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin” denildiğinde: “Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?” derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler.” (Bakara; 13)

Rabbimiz, dünya arzularından ve hırsından başka bir şey düşünmeyip ahireti yok sayanların halini şöyle vasfeder:

“O kâfirlerle (onları İslam’a çağıran davetçinin) misali, bağırış çağırış işiten fakat hiçbir şey anlamayan hayvana seslenen (çobanın/davetçinin) misali gibidir. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar (bu özelliklerinden dolayı) akletmezler.” (Bakara; 171)

Bu ayetlerin bildirdiği gibi, inkarcı insanlar, dünya işlerindeki ne kadar kazançlı olsalar da aslında akıllı değillerdir. Maneviyat bakımından anlayışsız olan insanın Allah’ın katında hayvanlardan bir farkı yoktur. Rabbimiz onlara hiç değer vermediğini şöyle bildiriyor:

“Gerçek şu ki, Allah Katında, yerde debelenenlerin en kötüsü, (bir türlü) akıl erdirmez olan sağırlar ve dilsizlerdir.” (Enfal; 22)

Akıl Müminin Aletidir

Akıl, ancak bilgi sayesinde doğru düşünür. Ne kadar akıllı olsa da bilgisi olmadığı bir sahada insanın doğru kanaate ulaşması mümkün değildir. Mesela orta zekalı bir insan bir aleti kullanmayı biliyor olsa, kendisinden çok zeki ama bilgisi olmayan kişiye nazaran onunla daha faydalı işler yapabilir. Bunun gibi, kalbinin maneviyat zekasını dini ilimlerle, salih amellerle, güzel hallerle geliştiren bir insan, dine sırt çevirdiği için kalbi katılaşmış bir insana nazaran manevi yönden daha akıllıdır.

Akıl asıl imanlı insanın aletidir, bineğidir, kurtuluş aracıdır. İbni Abbas radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuşlardır:

“Her şeyin bir aleti ve bir hazırlık ve istidadı vardır. Müminin aleti aklıdır. Her şeyin bir biniti var. Kişinin biniti aklıdır. Her şeyin bir direği var. Dinin direği akıldır. Her toplumun bir dayanağı var. İbadetin dayanağı akıldır. Her toplumu bir yöneten var. Abidlerin yöneticisi de akıldır. Her tüccarın bir sermayesi var. Gayret içerisinde olanların sermayesi de akıldır. Her ailenin bir kıymeti var. Sıddîklar evinin kıymeti de akıldır. Her harap yerin bir imar edeni var. Ahireti imar eden akıldır. Her işin onunla anılacağı ve nispet edileceği bir sonu var. Sıddîklerin anılacağı ve varacakları sonları akıllarıdır. Her milletin sığınacakları bir toplumları var. Müminlerin sığınacakları toplumları da akıllarıdır.” (İbnu Hacer el-Askalanî, Metalibu’l-Aliye, 12/94)

Dinimizin ana kaynakları olan ayetler ve hadis-i şeriflerde insana ebedi hayatında faydalı olacak olan akletme fiili, maneviyatı idrak eden akıldır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyuruyor:

“Kişi, kendisini kötülüklerden alıkoyan ve hidayete götüren akıldan daha faziletli bir şey kazanmamıştır.” (Heysemî, Buğyetü’l-Bâhis an Zevâidi Müsnedi’l-Hâris, s. 801-802; Hadis no: 813)

Allah-u Zülcelâl kalbini iman nuruyla nurlandırdığı ve aklını iyiye kullanan kullarından eylesin. Amin.

Abdullah Sofuoğlu




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo