.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:. Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
             
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır.

Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır.

” Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

25 Ağustos 2013 Pazar

Her İnsan Karar, Plan, Program Sahibi Olmalıdır

‘Akılsız kişiler, bilgiyi tahrif eder
Bilgisiz kişiler, halkı harap eder.’
(Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig, 4076)

İnsanlar, evlilikleriyle ilgili sorunlar yaşadıklarında, iki ellerini başlarının arasına alarak biraz düşünmeli ve şu soruyu kendilerine sormalıdırlar:



‘Ben bu evliliğin devamını istiyor muyum, istemiyor muyum?’

Bu iki seçeneğin, uzun ve kısa vadede, ne getirip ne götüreceğini iyice düşünmelidirler.

Kişi, bu değerlendirmeleri aile bireylerinin her biri adına yapmaya dikkat etmelidir. Kendisinden başlamak üzere her ferdin üç sene, beş sene, on sene, yirmi sene sonrasını hayal etmeye ve yaşanabilecek durumları zihninde canlandırmaya çalışmalıdır. -Sorunlu dönemdeki kararların çoğu, genellikle yaşanan bazı durumların sıkıntısıyla alındığından- mevcut sorunları hayattan çıkaracak bir çözüm, başka ve yeni hangi sorunların ortaya çıkmasına kaynaklık edecektir? Özellikle bu husus üzerinde iyice düşünülmelidir.
Çünkü çoğu kere sorun olan bir şey ortadan kaldırıldığında, onun yerine bir sürü yeni ve beklenilmeyen sorunla karşılaşılır. Çocuklarla ilgili olarak ilerleyen yılların tefekkürü, daha bir titizce yapılmalıdır. Çünkü aile kurumunun öncelikli gayesi nesil yetiştirmektir ve unutulmamalıdır; ağaç kökünden sulanır. O kök, öncelikle anne-babadır.

İşte bu değerlendirmelerden sonra şunlar da düşünülmelidir:

Ben, mevcut halimde hiçbir değişmeye gitmeden devam edersem hayatım nasıl olur?

Eğer tavır, davranış olarak kendimi ve ailemi rahatlatacak bazı değişiklikler yaparsam hayatım nasıl olur?

Beni bunaltan durumların kaç tanesi, üç veya beş sene sonra hala hayatımda beni bunaltan unsurlar olarak bulunmaya devam edecek?

Mevcut sorunları ortadan kaldırmanın veya etkisini en aza indirmenin başka bir yolu var mı?

Bir örnekle anlatmak gerekirse,
‘Kadın üç çocuk annesi, evlenmek için ortaokul üçüncü sınıftan ayrılmış. Evliliğinde aşılması zor sorunlar var. Sorunlarla uğraşmaktan yorulduğu bir anda boşanma kararı aldı ve yola çıktı. Giderken son olarak bir arkadaşına uğradı ve durumu en açık şekliyle konuştular. O gün orada bazı kararlar aldılar. Bu hanım bu kararların hepsini uyguladı.
Şöyle ki: Kısa süre sonra Halk Eğitimin açtığı meslek edindirme kursuna başladı. Öğrendiği bir sanat dalında bir usta yanında staja başladı. Aynı anda yarım kalan tahsilini dışarıdan bitirip İmam Hatip Lisesine devam etti. Sonrasında açık İlahiyat okuyarak mezun oldu. Bu sırada bir yandan da kendi işini kurdu, bu arada el sanatları eğitmenliği teklifi aldı, kabul etti. Bu süre içerisinde de sınavlara girdi ve şimdi en çok istediği işi yapıyor. Bir kursta Kuran öğretmenliği… Şimdi İlahiyatın dört yıllık olanına dikey geçiş yaparak onu tamamlamayı planlıyor.’

Benzer planlar yaparak uygulamaya koyanların yapmaları gereken tek şey var: Karı-koca olarak birbirine engel olmamak, kendi arzu, istek ve ihtiyaçları adına onun yolunu kesmemek, onun gelişimi karşısında kendi adına korkmamak; dahası mümkün olduğunca her şekilde yardımcı olmak.

Neden mi?

Bunun cevabı çok önemli: Çünkü mutlu ve huzurlu olmayan insan, çevresine mutluluk ve huzur veremez. İnsanlar ancak kendi iç âlemlerinde bir huzura, dinginliğe ve mutluluğa ulaşmışlarsa bundan çevredekiler de hissedar olur, yoksa hisse alınacak şeyin ne olduğunu herkes biliyor.
Şimdi herkes kendi adına düşünsün: Acaba kendisinin geleceğe yönelik olarak kendi adına yapmayı tasarladığı ne gibi planları var?

Var mı?

Yoksa yok mu?

Eğer hiçbir plan ve programınız yoksa huzursuzluğunuz ve mutsuzluğunuz için asla başkalarını suçlamayın. Suçlu sizsiniz. Kimse size yönelip yabancı filmlerde olduğu gibi ‘Suçlu ayağa kalk.’demese de bu böyle. Kendi durumunuzun farkına varıp gerekeni yapma kararını alın ve bu kararınızı ev halkınızla paylaşıp onların yardımlarını isteyin. Elbette çevrenin böyle durumlarda yardımı gerekebilir ancak;
Önce siz kendi kendiniz için bir şey yapın.

Elinize Bir Kalem Alın…

İnsan, her şeyi herkesle konuşamayabilir ve çevresinde her zaman kendisiyle konuşarak doğru tavsiye ve değerlendirmeler alacak kişiler de bulamayabilir. Bu sebeple insanı yorgun düşüren ve genellikle de bir sonuca ulaştırmayan sessiz/iç konuşmaların, ele kalem alınarak yapılmasında fayda vardır. Bu yöntemle kişi adeta bir başka kişi ile konuşuyormuş gibi olacaktır.

‘Ben neden evlendim? Evlilikten beklentim nedir? Bunların ne kadarı doğru ve gerçekçidir? Evlenmesem ne olurdu?’ gibi sorular yazılarak cevaplandığında kişi daha doğru bir süreçte ilerleyebilecektir. Bu sorulara cevap verilmeye çalışılırken uygun, olgun ve tarafsız, sorunları da bilen en az bir kişi daha olursa bu daha güzel olur.
Çıkmaz sokak sanılarak kalınan ve çıkış için bir yol olmadığı sanılan pek çok durumun gerçekten de çok kolay çözüm yolları vardır. Ancak nedense insanlar çözümü aramak yerine, sorunlarını önüne gelene şikâyet etmeyi, ağlamayı, sızlanmayı seçiyorlar.
Peki, bir ömür şikâyet ederek, ağlayıp sızlanarak devam ettiniz diyelim, yaşadıklarınızdan ne değişir?

Burası Cennet Değil

Bizim toplumumuzda sorunların epeycesi sanal olduğundan ve epeycesi de büyütüldüğünden büyümektedir. İnsanlar, yaşadıkları sorunların ebadı hakkında karar verecekleri zaman dünyada ve toplumda yaşanan gerçek sorunlara bakarak kendisini üzen şeyin büyüklüğü ve önemi hakkında karar vermelidir.

Eğer sorun gerçekten büyük değilse böyle bir durumda da soruna takılıp kalmak yerine, üstüne basarak halline yönelmelidir. Halli söz konusu değilse hayatın tuzu, biberi olarak görülmelidir. ‘Küçük musibetleri büyütenlere, Allah büyüklerini verir.’(Hz. Ali r.a.) sözünün idraki, kişinin ruh halinin değişmesi için faydalı olur. Burası cennet değildir, kimse cennetin nimetlerini burada beklememelidir.

İnsanlardaki tüm şikâyetler, cennet hasretiyle yapılır ancak burada ne cennet eşi vardır ne de cennet hayatı. Burası dünya, unutulmamalıdır burada yaratılan her şey sınanma ve kimin nasıl yaşayacağının, kimin hangi durumlar karşısında nasıl tavırlar ortaya koyacağının görülmesi içindir. İşte mesele budur. Ayrıca bilinmelidir ki: ‘Sevilenin kusurlarını hoş görmeyen, sevmiyor demektir.’(Goethe)

Bu bilince sahip olan kişinin;
‘Ben bu gidişi değiştirmek için ne yapabilirim?’ sorusunu gündemine alması ve üzerinde düşünmesi gerekir. Çünkü düşünülmeyen şey yapılamaz da.
Elbette insanların da devletler gibi ‘bir yıllık, iki yıllık, beş yıllık, on … yıllık’ planları olmalı ve her insan bu planlar doğrultusunda çabalamalıdır. Ne kadarını gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği ayrı bir konu ama böyle bir plan bulunmalıdır.

Hatta evliliklerinde huzursuzluklar yaşayan eşler, böyle bir planı kişisel ve ailevi olarak birlikte yapabildikleri takdirde, hayatlarında çok şeyin değiştiğini göreceklerdir.
Çünkü elbette eşler, birbirlerine dünyayı zindan etmek, birbirlerine ellerinden gelen her şeyi yasaklayarak ve buna itaat ettirerek kendilerini güçlü-iyi hissetmek ve birbirinin başının belası olmak için değil, birbirine hayat yoldaşı olmak için evlenmişlerdir. Türkçemizin o güzel tabirleriyle ‘hayat arkadaşı’, ‘can yoldaşı’, ‘eşi’ olmak için yani…
‘Mümin sever ve sevilir. Sevmeyen ve sevilmeyen müminde hayır yoktur.’(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/400) ihtarını her kişi kendi adına da düşünmelidir.

Her Şeyi Eşinizden Beklemeyin

İnsanlar evlilikleriyle birlikte, hayatı ve kendi adlarına yapacakları şeyleri tatile çıkarma gibi bir yanlışı yapmamaya dikkat etmelidirler. Bu yanlışı çoğunlukla kadınlar yapmaktadırlar.
Evlenince kendinizi geliştirmekten vazgeçmek zorunda değilsiniz. Hayatınızı güzelleştirecek ve anlamlandıracak her şeyi eşinizden beklememelisiniz. Siz de bir şeyler yapmalısınız. İhtiyacınız olan tek şey karar vermek ve uygulamak.

Ancak elbette bu karar sürecinde, doğru isteklerle ihtirasları birbirinden ayırmalıdırlar. ‘Fazilet, kişinin ihtiraslarını gemlemesini yani nefsinin heveslerinden vaz geçmesini içerir.’(Tolstoy, Din Nedir?, s.49)

Çünkü ihtiraslar, kişiyi, ‘iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, faydalı-zararlı, helal-haram’ demeden, istenilen şeye zorlar. Hâlbuki önerdiğimiz tespitler, ‘iyi, doğru, güzel, faydalı, helal’ şartlarına ilave olarak ‘yerinde ve zamanında’ olmayı da zorunlu kılar. Çünkü bazı durumlarda, diğer tüm şartlar olabildiği halde ‘yeri ve zamanı’ uygun olamayabilir. Bu konudaki ana çerçeve ise elbette ‘helâl’ olmadır. Çünkü ‘Dünyanın ıslahı için dininden fedakârlık eden hiç kimse yoktur ki Allah onu zarara sokmasın.’(Hz. Ali ra.)
Kişi güzel bir niyetle yola çıkarsa Allah' yardım eder.

Yine yaşanmış bir örnek: ‘İmam-hatip Lisesinden sonra eğitimine devam edemeyen bir hanım, çocuklarının hafızlık eğitimi sırasında, onlara imrenerek o da bu işe soyundu. Çocuklara göre uzun sürdü; yaş, yılların getirdiği yorgunluk ve sorumluluklar vs. ama sonunda bitirdi. Sevgili dostum demişti ki: ‘Kırk yaşıma hafız olarak girmeyi planlıyorum.’ Öyle de oldu. Şimdi İlahiyat okuyor; tefsir sahasında kariyer yapma kararı aldı ve tüm çalışmalarını ona göre ilerletiyor.’

‘Kişiye ancak çalıştığı vardır.’ (Necm Sr: 39) ayeti, Müslümanların düşünce ve eylem dünyasına hâkim olmalıdır. ‘Ve çalışması da ileride görülecektir.’(Necm Sr: 40) ölçüsü iki dünya için de kabul edilmelidir.

Herkes bilir ki insanı insan eden yani tüm diğer varlıklardan ayıran özelliği iradesidir. İrade denilen vasfı kullan(a)mayan ya da kullandırılmayan kişi için bu özelliğin var olmasının anlamı nedir?

Hayatımızın Değerini Bilelim

Erkek, kadın, çocuk olarak bir ailede bulunan herkes ancak bu özelliklerini doğru şekilde kullandıklarında, onların kişilikleri dengeli olarak gelişebilecektir. Yoksa yaşları büyüyüp kendileri bir türlü büyümeyen kadınlar, erkekler, çocuklar ortaya çıkıyor. Yıllar büyük bir hızla geçiyor ve hiçbir ciddi ilerleme, anlamlı gelişme, değerli değişme olmadan bir hayat yaşanıp gidiyor. Acaba bir kez yaşanacağı için gerçekten iyi yaşanması gereken ve gerçekten değerli olan bu hayat, böylece yaşanmış mı oluyor?

Siz, size bir kez yaşamak üzere verilen bu hayatı, gerçekten layıkıyla yaşadığınızı düşünüyor musunuz? Bunun için ne yapıyorsunuz?

Herkes gelmesini istediği güzel günler için gereken ön hazırlığı yapmalıdır. Kişi, kendini ve eylemlerini ‘Safa ile Merve arasında koşan Hacer annemiz gibi’, Allah’ın rahmet ve merhametini celbedecek hale getirirse istediğinin verileceği günü bekleme hakkına sahip olur. Allah bu kişilere, arzuladıkları ‘zemzemi’ Zatının dilediği yerden, onun çabasına merhamet ve sevgisinden verecektir. İşte bu hale gelindiğinde, -yalnızca ahirette değil- daha dünyadayken şu müjdeleri yaşamak mümkün olacaktır: ‘O gün müminler de Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir.’ (Rum Sr: 4); ‘Onların yüzünde nimetlerin sevincini görürsün.’ (Mutaffifin Sr: 24); ‘Ve (o mümin) sevinçli olarak AİLESİNE DÖNECEKTİR.’ (İnşikak Sr: 9)

Ayten Durmuş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo

Popüler Yayınlar

Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)