.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:.
Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır.

Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır.

” Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Saygı, Sevgiyi Ayakta Tutan Harçtır

Bir ailede huzur, dirlik, düzen olması için ilk gereken husus, o aile fertlerinin birbirini yakından tanımalarıdır.

Aile bireylerinin birbirini tanımasında birinci zorunluluksa sevgi ve saygının bulunduğu bir ortamdır. Çünkü bir insanın kendisini gizlememesinin ilk şartı, hangi halde olursa olsun sevileceğine ve sayılacağına dair güven içinde olmasıdır.



İnsanlar, başkalarından belki çok farklı sebeplerle kendisine ait bazı şeyleri gizleyebilir: Mesela, dinini, milliyetini, dünya görüşünü, yaşam tarzını vs. Ancak kişi ailesi içinde bu durumda olmamalıdır. Bu da ancak kişinin nasıl olursa olsun o ailenin bireyi olarak kabul edileceğiyle ilgili güven duygusuna bağlıdır.

Allah-u Zülcelâl bile kulunu hiçbir şeye zorlamaz. Bir şey gönül rızasıyla yapılıyorsa anlamlıdır yoksa değildir. Hatta küfür ve iman bile. İnsanlar, eş ve çocuklardan başlamak üzere çevresindeki hiç kimseyi kendi düşüncelerine göre yaşama ve davranmaya zorlama hakkına sahip değildir. Bakalım o düşünceler ne kadar doğru? Bakalım kişi bu düşüncelerin ne kadarını on yıl sonra, yirmi yıl sonra hala doğru buluyor ve savunuyor olacak? Hepimizin gönül hoşnutluğuyla kabullenmesi gereken ilahi/evrensel ölçüleri kişinin kişisel görüşlerinden ayrı tutmak gerekir.

Önce şu bilinmelidir: Doğru davranış ancak doğru bilgiyle mümkündür. Ve bizler pek çok şeyi doğru bilmeyebiliriz.
Neyi bilmediğimiz bilsek, öğrenmek ihtiyacı da duyabiliriz fakat asıl sorun zaten insanın cahili olduğu konuyu tespit etmekte yatıyor. İyi bir gömlek dikmek için bile iyi bir terzi olmak gerekiyor. İyi bir terzi olmak içinse senelerce bir ustanın yanında çıraklık ve kalfalık ya da bir okulda eğitim gerekiyor. Hâlbuki insanlar, evliliğe ve çocuk yetiştirmeye epeyce acemi ve cahil olarak başlıyor. Bu sebeple sorunlar çok oluyor, kaynağı tespit edilemiyor, kaynak bilinemeyince sorun çözümlenemiyor.

Sonuçta ortaya öyle aileler çıkıyor ki ‘Dışından baktım bir yeşil türbe, içine girdim estağfur tövbe’ dedirtiyor. Sonra şaşkın şaşkın soruluyor: ‘Bu adam bunu nasıl yapar?’, ‘Bu kadın bunu nasıl yapar?’, ‘Bu çocuk bunu nasıl yapar?’ Ve insanlar, çaresizlik içinde, cevapsız sorular yumağına dolanıp kalıyorlar.

Doğru bilgiye sahip her kişi doğru davranışı ortaya koymasa bile, doğru davrananlar ancak doğru bilgiye sahip olanlardır.

Öyleyse önce bir durumla alakalı olarak doğrunun bulunması, bilinmesi gerekir. Herkesin kendisini bu doğrulara göre değerlendirmesi sorunların çözümüne katkıda bulunur. Bu süreçte herkes muhataplarına ‘saygı’ göstermesi gerektiğini de bilmelidir. İster ailede ister aile dışında, ister kendinden büyük ister küçük… Saygı, ilişkilerin kopmaması için yegâne çıkar yoldur. Çünkü kimse kendisine saygı göstermeyen kişinin/kişilerin görüşlerini nazarı itibara almayacaktır.

Elbette saygının ve saygısızlığın tanımının bir kere daha yapılması faydalı olacaktır:
Mesela:

‘Biz evlenince maaş kartın bende durmalı.’
‘Mademki evlendik artık maaş kartın bende olacak.’
‘Bundan sonra annenlere iki ayda bir gideceksin.’
‘Bundan sonra senin ailenden hiç kimseyi bu evde görmeyeceğim.’
‘Bu evde ben ne istersem o olacak.’
‘Senin ailenden hiç kimseyle görüşmek istemiyorum.’
‘Bundan sonra falanca arkadaşınla görüşmeyeceksin.’
‘Oyunu falanca partiye vereceksin.’
‘Benim cemaatime/tarikatıma mensup olacaksın.’gibi, istişare ve değerlendirme bulunmayan, sebep gösterilmeden görüş dikte ettirilen cümlelerinin gerisindeki tavır; kişinin karşısındakinin (Âlemlerin Rabbinin insana güvenip irade vermesine rağmen); aklına, fikrine, iradesine güvensizlik –yani en hafifiyle- saygısızlık değil midir? Bu tavır aile içinde kim tarafından gösterilirse gösterilsin sorunlara sebep olacak ve bu tavırlardan vaz geçilmedikçe sorunlar bitmeyecektir. Çünkü babalık, kocalık ya da annelik bu değildir, böyle yapılmaz.

“Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü’min) kardeşi için istemedikçe (gerçekten) iman etmiş olamaz.” (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71) “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız.” (Müslim, Îmân, 93) ölçülerini hayatımıza hâkim kılmalıyız.

Evdeki herkesin farklı tarihlerde yaratılan ve bazılarının yaratılmasına vesile kılındığımız kardeşlerimiz olduğunu unutmamak durumundayız. Kalubela’ya bakarsak hepimiz aynı yaştayız; yaş büyüklüğümüzü kimse üzerinde etken ve kahhar güç olarak kullanmaya hakkımız yok.

Enemizin kendimizden daha çok büyümesine izin ve imkân vermeden bu anlamda da kendimize gelmeliyiz. Hepimiz hesap günü gelmeden nefis muhasebemizi doğru yapmak durumundayız. Bilindiği gibi Efendimiz (sav) Veda Hutbesindeki bir cümlesinde: "Şeytan müminlerin Arap Yarımadasında kendisine kulluk etmelerinden ümidini iyice kesmiştir. Fakat onları birbirlerine düşürmeye, aralarını açmaya çalışacaktır."(Müslim, Münafıkîn: 65) buyurmuştur.

Yine bir başka sefer: ‘Oruç, namaz ve sadaka derecesinden daha üstün olanı size bildireyim mi? –Evet, dediler. –Aranın iyi olmasıdır. Çünkü aranın bozuk olması bir yülgüdür. İşte bu haslet bir yülgüdür ki saçı tıraş eder demiyorum fakat dini tıraş eder.’(Tirmizi, H.no: 2627) buyurmuştur. Çünkü sorunlu toplumlarda ve ailelerde inançlar da kolayca tırpanlanıyor, kökünden biçilen ekinler gibi…

Bu merhalede karı-kocadan başlamak üzere ailenin her ferdi kendisine şunları sormalıdır:

‘Ben aile bireylerime saygı gösteriyor muyum? Bu saygı onlar tarafından yeterli bulunuyor mu?’

‘Aile bireylerim bana saygı gösteriyor mu? Bu konuda eksik-fazla ne var, neden? Aile bireylerim bana sevgilerinden mi saygı gösteriyorlar, korkularından mı, töre gereği mi?’

Sorularını vererek yapılmasını istediğimiz nefis muhasebeleri esnasında, şeytan alehillanenin tuzağına düşmemeye dikkat edilmelidir. Aile fertleri ve onların dışında her kimle olursa olsun ilişkilerimizle ilgili durum değerlendirmesi yaparken: ‘Benim haklarım onun görevleri nedir?’diye başlayan bir değerlendirme, şeytanın tuzaklarına kapı aralar. Şeytan gelir, postu serer kurulur ve insanların arası bozulsun diye elinden geleni ardına koymaz. Muhataplarla ilişkileri düzeltebilecek doğru bir muhasebe: ‘Onun hakları, benim görev ve sorumluluklarım nedir?’şeklinde olmalıdır. Nefis muhasebelerinin böyle yapılması, korkunç bir hızla artan boşanmaların önünü alacak önemli bir yöntemdir.

Yaşanan örneklerin ortaya koyduğu gibi boşanmak ne bir çözümdür ne de sorunların bitirilmesi için öncelikli bir yöntemdir. Hele de boşanmış bazılarından: ‘Bazı geceler diyorum ki keşke yanımda olsaydı da kavga etseydik.’, ‘Evlendikten iki yıl sonra ayrıldık. O zaman hep onu suçluyordum, şimdi kendimi de suçluyorum. Şimdi olsa boşanmazdım.’, ‘Keşke az daha sabretseydim.’, ‘Başkalarının etkisinde çok kaldım, bana söylenen sözlerin bazıları kıskançlıkla söylenen sözlermiş.’gibi cümleleri duyduktan sonra.

Demek ki boşanırken sebepleri kendilerine çok geçerli gelen bazılarının, ilerleyen süreçte sebepleri anlamlarını kaybediyor. Ya da onlar, o sebeplerin boşanmaya değmeyeceğini anlayacak hale geliyorlar.

Bir süre önce, boşanmayla ilgili görüşmek isteyen biriyle konuşurken sordum:

- Bana boşanmanızı geçerli kılacak öyle bir sebep söyle ki Rabbimiz: ‘Bu sebeple bunların boşanması evli kalmalarından daha hayırlıdır.’ desin. Ekonomik, sözlü, cinsel, bedensel şiddet, yoksulluk, iktidarsızlık, çatışma, nefret, saygısızlık, sevginin tükenmesi gibi… ne var dedim. Düşündü ve:
- Bunlar yok, dedi.
- Öyleyse, dedim,
- Evlilikten beklediğim bu değildi, dedi. (Üç erkek çocuğu var)
- Ne bekliyordun?
- Tam olarak bilmiyorum ama bu değildi.
- Bazı şeyler vaktinde iyi değerlendirilmelidir. Şimdi sizin sudan sebeplerle bu çocukları annesiz veya babasız bırakmaya hakkınız yok. Hem siz bu çocukları tek başınıza dengeli ve düzgün birer insan olarak yetiştirebileceğinize nasıl inanabiliyorsunuz hele de hayatın bu hale geldiği bir zaman diliminde.’

Bir insanın eşinin kusurlarını daha az görüp ‘Onlarla iyi geçinin’(Nisa: 19) emri gereği ve çocuklarını ana-babalı yetim veya öksüz bırakmamak için boşanmayı gündeminden çıkarması, çocuklarına olan sevgisi ve saygısı arasındadır. Sevgi de saygı da biraz fedakârlık istemez mi? Hiçbir fedakârlığa yanaşmayanlar nasıl bir sevgi ve saygı iddiasındalar?

Hâlbuki sevgi, güzel bir koku gibidir, hissetmemek mümkün mü?

Şimdi boşanmış bulunan görüşme yaptığım kişi, bu görüşmeyi anlatırken şöyle değerlendirmiş: ‘Çok gelenekçi düşünüyor.’

Ben orada bu konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptım:

- Yanlışlara, çağdaş kılıflar bulmak kimseyi rahatlatmamalıdır. Gelenekte olan her şeyi reddetmek zorunda değiliz. Geleneğimiz doğruysa, hakka ve hakikate uygunsa, sosyal hayatımızın dokularıyla uyum içindeyse neden reddedecekmişiz? Evrensel/İlahî doğrular, üzerinden zaman geçmesi sebebiyle eğrilecek değil ki… Bir şeyi, a’dan z’ye gelenektir diye körü körünü sahiplenmek nasıl ki ‘atalar dini’ olarak sapmaların ilk ve en önemli sebebiyse; aynı şekilde bir şeyi sırf gelenektir diye reddetmek de köksüzlüğün ilk ve en önemli sebebidir. Ve her köksüzlük yok olmaya gider.

Selam ve dualarımla…

Ayten Durmuş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo

Popüler Yayınlar

Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)