.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:. Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
             
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır.

Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır.

” Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

27 Aralık 2013 Cuma

Ailenin Yeniden Keşfi İçin

Batıda ailenin çöküşü, yalnızca Batıya has bir durumun habercisi değil... Küreselleşen bir dünyada, Batıdaki bu çöküş diğer medeniyet havzalarını da kapsayabilir bir istidat taşıyor.

Nitekim, bütün dünyada boşanmalar arttığı gibi, istatistikler İslâm dünyasında da boşanma oranlarının yükseldiğini gösteriyor. Bu, Müslüman ülkelerin yalnızca seküler kesimleri için değil, dindar kesimleri için de geçerli bir durum.



Böyle bir zeminde, mü’minlerin vermeleri gereken bir karar söz konusu: Zihinlerine modernitenin zihniyet dünyası mı hükmedecek, yoksa Rabbimizin zamanlar-üstü Ezelî Kelamı mı? Mü’minler ‘zamanın çocuğu’ olarak mı kalacaklar, yoksa ‘zamanın içinde Kelam-ı Ezelî’nin muhatabı’ olarak mı?

Ailede çözülmenin seküler dünyayla birlikte ehl-i dini de kuşatan genel yapısı, bugünün mü’minlerinin kendilik, benlik, insan, aile, kadın, erkek, anne, baba, eş, karı-koca ve toplum algılarının giderek daha fazla seküler modern zihniyet tarafından biçimlendiriliyor olduğunu fısıldıyor.

Nitekim, bugün dindar ağızlarda dahi ‘erkek-egemen,’ ‘ataerkil’ gibi söylemlerin revaç buluyor olduğu; J.P. Sartre gibi düşünürlerin “Öteki, cehennemdir” dediği bir modern dünyada ‘eş’leri ‘öteki’leştiren bir anlayışın mütedeyyin ailelerde bile giderek yayılıyor olduğu görülüyor.

En garibi ise, Yaratıcıya, vahye ve fıtrata başkaldıran duruşuyla yol açtığı ekolojik felaketler, dünya savaşları, ulus-devlet savaşları, sınıf çatışmaları, sosyal problemler ve ailede çözülme ortada iken, şımarık seküler modern zihniyetin kendisini hâlâ dünyanın efendisi olarak konumlandırma arsızlığıdır.

Modern zihniyet, ‘yanılma’larla sona eren bunca iddialı ‘deneme’den sonra, hâlâ daha doğruyu en iyi kendisinin bildiği ve en doğruyu da kendisinin bulacağı iddiasındadır. Hâlâ daha vahye, hele Kur’ân’a karşı muarazasını sürdürmektedir.
Üstelik, aile ve kadın gibi konularda, kendisine ‘Müslümanları terbiye etme’ gibi bir misyonu hâlâ biçebilmektedir. Nitekim, ‘İslâm’la ilgili bir tartışma sözkonusu olduğunda, hâlâ daha, ‘İslâm’da kadın’ en temel saldırı konuları arasındadır.

İstenmektedir ki, mü’minler Kelam-ı Ezelî’nin aileye dair hükümlerine sırtını dönsün ve modernitenin ‘ailenin ölümü’ sonucuna yol açan zihniyet ve icraatı karşısında selam dursun.

İstenmektedir ki, Kur’ân’ın aileye dair âyetlerinin ‘tarihselliği’ vurgulanarak, bugün uyulması gereken ölçüyü mü’minler için dahi modern zihniyetin veriyor olması şartı kabul, teslim ve ilan olunsun.

Ya da en azından, özür dileyici bir üslup duyulsun mü’minlerden. “İnandığımız dinin hükümleri bu, ama siz haklısınız” kabilinden utangaç sözler duyulsun. “Hayır, siz böyle diyorsunuz ama, Kur’ân’da Allah böyle diyor. Size değil, O’na ittiba ediyoruz” gibi sözler ise zinhar duyulmasın.

Modernitenin taşları yerinden oynattığı bir dünyadayız; ve kendi benlik algımızdan başlayarak, aile hayatını ‘tedvinî şeriat’ olarak vahyin ve ‘tekvinî şeriat’ olarak fıtratın bize gösterdiği şekilde yeniden kurmak zorundayız.
Bunun yolu, hangi yelpazeden olursa olsun modern zihniyetin mensuplarınca ‘erkek-egemen’ yorumlandığı, hatta ‘erkek-egemen’ olduğu iddia edilen Kur’ân’ın ‘feminist bir gözle’ yeniden yorumlanması değildir. Kur’ân, kâinatı ve kâinat içinde insanı yaratan Rabbü’l-âlemîn’in ezelî kelamıdır.

İnsan için neyin hayırlı olduğunu en iyi bilen Zât-ı Zülcelâli ve’l-ikram’ın kelamıdır. Ve bize, modern hayatın öğrettiğinden farklı bir insan, aile, kadın ve erkek tasviri sunmaktadır.

Kur’ân, modern dünyanın komünal ideolojileri gibi, insanı yalnızca ‘sosyal bir varlık’ olarak tanımlamadığı gibi, modern dünyanın bireyci ideolojileri gibi sadece ‘birey’ olarak da tanımlamaz.

Bilakis, bu iki kuru, yetersiz ve soğuk tanıma karşılık, en başta, insanın ‘yaratılmışlığı’nı sürekli bize hatırlatır. “Biz insanı bir erkek ile bir dişiden yarattık” buyurarak da, daha hayatının başlangıcında insanın bir ‘aile’ye doğuşuna dikkat çeker. İnsan, daha doğmadan bir ‘aile’ içindedir ve sonraki ömür dilimlerinde de aile onun hayatının merkezindedir.

İnsan, modern komünal ideolojilerin iddia ettiği şekilde öncelikle topluma karşı sorumlu veya modern bireyci ideolojilerin iddia ettiği şekilde herkese karşı sorumsuz değildir. İnsan, yaratılmışlığı itibarıyla, öncelikle ve her daim, Yaratıcısına karşı sorumludur. ‘Bir erkek ve bir dişiden yaratılmışlığı’ dolayısıyla da, ailesine, anne-babasına karşı sorumludur.

Kur’ân’ın, en büyük günah olarak ‘şirk’i, yani Allah’a ortak koşmayı tarif ederken, ikinci en büyük günahın anne-babanın hakkına hürmetsizlik olarak tarif etmesi, bu sebepledir. Lokman ve İsrâ sûrelerinin ilgili âyetleri bunun apaçık bir örneğidir.

Kur’ân’da anne ve baba hukukuna dair o muazzam vurgu son derece dikkat çekici olduğu gibi, kadın ve erkeği ‘rakip’ değil ‘eş’ olarak tanımlayan Kur’ânî talim de dikkat çekicidir.

“Kadınlarınız sizin için bir örtüdür, siz de onlar için bir örtüsünüz” âyetinin dikkat çektiği gibi, aile, celâli temsil eden erkeğin ve cemali temsil eden kadının beraberce ‘kemal’e erdiği buluşma zeminidir. Ve bu kemal hali, ancak erkeğin erkek, kadının kadın olarak kendi üzerine düşeni idrak etmesiyle gerçekleşmektedir: erkeğin kadınla rekabeti, kadının erkekle rekabeti yoluyla değil. Yahut, erkeğin kadınlaşması, kadının erkekleşmesi yoluyla değil.

Adil olan Yaratıcı, kadına da, erkeğe de yaptıklarının karşılığını bitamamihâ verecek, kimsenin zerrece hakkı yenmeyecektir. Müslim erkeğe de eşit mükâfat vardır, müslime kadına da; mü’min erkeğe de eşit mükafat vardır, mü’mine kadına da. Sabreden erkek ve sabreden kadın, iffetini koruyan erkek ve iffetini koruyan kadın, infak eden erkek ve infak eden kadın sabrı karşılığında aynı şekilde mükafat alacaktır (Nisâ, 124, Ahzâb, 35).

Bununla birlikte, Kur’ân’ın Hesap Günü açısından da vurguladığı bu ‘hukukta eşitlik,’ sorumlulukta ve dolayısıyla yetkide eşitlik anlamına da gelmemektedir. Hukukta eşitliği açıkça vurgulayan Kur’ân, söz aile içinde sorumluluk ve dolayısıyla yetki paylaşımına geldiğinde, “Erkekler kadınlar üzerinde kavvâmdırlar” hükmünü koyar ve “bu onların mallarından ailenin geçimi için harcamakla yükümlü olmalarından dolayıdır” buyurur (Nisâ, 34).

“Erkeğin kadına karşı hakları olduğu gibi, kadının erkeğe karşı hakları vardır. Fakat erkeklerin hakları [yine bu sebepten] bir derece daha fazladır” (Bakara, 228) Nitekim, mirastaki pay farklılığı da, yine bundandır.
Sözün kısası, Kur’ân, kadın ile erkeği birbirinin ‘rakibi’ olarak değil, birbirini tamamlayan ‘eş’ler olarak tanımlarken, bu beraberlikte ailenin geçimini sağlama sorumluluğunu erkeğe yüklemekte, ona bu sorumluluğa dayalı bir yetki de vermektedir.

Ama bu, erkeğin ‘zâtî’ bir üstünlük sahibi olduğu anlamına gelmez. Allah, farklı donanımlarda yarattığı erkek ile kadın arasından, erkeği geçimle yükümlü kılmıştır; hepsi bu. Erkeğin fıtratına, kadının fıtratına dikkat eden herkes, bu yükümlülüğün erkeğe verilmesinin ardındaki hikmeti kavrayabilir durumdadır.

Bu noktada mü’min erkeğe düşen, kadına karşı üstünlük halet-i ruhiyesine girmemesi; mü’min kadına düşen ise, erkeğe karşı rekabete girişmemesidir. Aile, celâl timsali erkeğin ve cemal timsali kadının, ‘farklılık’ gerçeğini görerek, celâl-cemal birlikteliği içinde birbirlerini tamamlayarak kendi kemallerine ulaştıkları yerdir.
“Erkeklere çalışmalarından bir nasip vardır, kadınlara da çalışmalarından bir nasip vardır” (Nisa, 32).

Dolayısıyla aslolan, erkeğin de, kadının da kendi üzerine düşene bakmasıdır.
“Çalışın da Allah’ın fazlını isteyin. Muhakkak ki, Allah herşeyi bilendir” (Nisa, 32). “Allah bilir, siz ise bilmezsiniz” (Bakara, 232).

Dolayısıyla, bir kez daha tekrarlarsak, kadın ve erkek, herkes kendi kemaliyle meşgul olmalıdır; yekdiğerine rekabet ile değil.

Bu bağlamda, meselâ, “Neden kadınlar arasından bir peygamber çıkmamış?” gibi soruların modern zamanlara has bir soru olması; binlerce yıldır akıl edilmediği halde bu çağda sıklıkla soruluyor olması manidardır.
Böyle bir soru, binlerce yıldır akıllara gelmemiştir; çünkü erkek ile kadının farklılığına da, Yaratıcının iradesine de itibar söz konusudur.

Modern zamanlarda bu soru sorulur; çünkü modern zamanlar kadın ile erkeği yarıştırmaktadır. Ve bunu ‘kadın’ı ‘erkek’lere ait vazife, sorumluluk ve rollere ortak etmeye çalışarak yapmaktadır. (Ki bu açıdan bakıldığında, erkeğin yaptığı herşeyi kadının da yapabileceği iddiasıyla öne çıkan yerleşik feminist ideoloji, gerçekte bir erkek ideolojisidir. Çünkü, son tahlilde, erkeği merkeze alan bir yarışma psikolojisi içinde, kadını erkeksileştirmektedir.)
Oysa kadınlar için aslolan, “Neden İbrahim aleyhisselam gibi bir peygamberin içlerinden çıkmadığını” sormak değil, İmran’ın kızı Meryem gibi, ‘erkek’ kâfir Firavun’un mü’mine hanımı Asiye gibi olabilmek; Lût’un veya Nuh’un karısı gibi olmaktan sakınmaktır (Tahrim, 10-12).

Tıpkı erkekler için aslolanın, İbrahim aleyhisselamın yolunda olmaya çalışırken Nemrud’un durumuna düşmekten sakınmakla, Musa aleyhisselamın yolunda yürürken Firavun’un durumuna düşmekten sakınmakla yükümlü olması gibi...

Velhasıl, erkekler erkektir, kadınlar da kadın. Her ikisi, kendisi olarak değerlidir. Kadınsılaşmak erkeğe yakışmadığı gibi, erkeksileşmek kadını yüceltmemektedir. Erkek ve kadın, modern hayatta olduğu gibi, kendisi olmaktan çıktığında taşlar yerinden oynamakta ve herkes kaybetmektedir.

Metin Karabaşoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo

Popüler Yayınlar

Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)