23 Eylül Çarşamba günü, Zilhicce ayının 9. Günü yani Arefe günüdür. O gün hac için Mekke’de toplanmış Müslümanlar Arafat’ta vakfeye dururlar.
Hz. Âdem ile Havva’nın yeryüzüne indirildikten sonra bir araya geldikleri yer olan Cebel-i Rahme tepesi ve etrafındaki alan; haccın yerine gelmesi için mutlaka vakfeye durulması gereken yerdir. Hacılar Arefe günü, Arafat'ta bulundukları sürece ibadetle meşgul olur, telbiye, tekbir, tehlil, salavât getirip, istiğfar ederler. Hem kendileri hem bütün müminler için dua ederler. Dünyanın diğer yerindeki Müslümanlar da bu vakitleri gafletle geçirmeyip onların dualarına iştirak ederlerse bu çok güzel olur.
Arefe günü oruç tutmak faziletli görülmüştür:
“Arefe günü tutulacak orucun önceki ve sonraki senenin günahlarına kefaret olacağını Allah’tan ümit ediyorum.” (Tirmizî, Savm, 46 (749); İbn Mâce, Sıyâm, 40)
Tutabilenler, Zilhicce ayının ilk dokuz gününü oruçlu geçirebilirler.
Teşrik Tekbirleri
Müslümanların hac için mukaddes beldelerde toplandıkları bu günlerde, hem oradaki Müslümanlar hem de onlara iştirak etmek için dünyanın her yerindeki Müslümanlar farz namazlardan sonra tekbir getirirler. Buna teşrik tekbirleri denir.
Hanefî mezhebine göre, teşrik tekbirleri Arefe Günü sabah vaktinde başlar ve bayram günü ikindi vaktine kadar devam eder.
Teşrik Tekbirinin Lafzı
Hanefî mezhebine göre, teşrik tekbirin lafzı ikişer ikişer olmak üzere şöyledir:
“Allah-u ekber, Allah-u ekber, La ilahe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber ve lillahi’l-hamd.’’
Şafiî mezhebine göre, Hacılar, bayramın birinci günü öğlen namazından itibaren tekbir almaya başlar ve bayramın son günü sabah namazında buna son verirler.
Hacıların dışındakilerin ise Arefe Gününün sabahından son gününün ikindisine kadar teşrik tekbirleri getirmek sünnettir.
Şafiî mezhebine göre, teşrik tekbirlerinin sözleri hafif değişikle şöyledir:
‘’Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber, La ilahe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber ve lillahi’l –hamd.’’
Şafiî mezhebine göre, üçüncü tekbirden sonra “Allahu ekber kebira, vel hamdü lillahi kesira ve subhanallahi bükraten ve esıla” sözlerini de ilave etmek müstehaptır.
Kurban Kesmenin Fazileti
24 Eylül 2015 Kurban Bayramına kavuşacağız. Kurban; yakınlık, yakınlaşmak demektir. Allah'a yaklaştıran bir ibadet işlemek niyetiyle, Peygamberimizin sünnetine uyarak yerine getirdiğimiz bir görevdir.
Allah-u Teâlâ emrimize verdiği nimetlerden bir kısmını O’nun rızasını arayarak feda etmemizi istemektedir. Bu fedakârlık nimeti verene şükretmek, Onun üzerimizdeki hakkını tanımak ve emrine itaat etmek manasına gelir.
Kurban kesmek, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail aleyhimüsselamın teslimiyetlerinin güzel bir hatırasıdır. Kestiği kurbanla insan, onların teslimiyetinin hatırasını tazeler. Gerekirse onlar gibi, canını, malını ve en sevdiğini Allah için feda edebileceğini ifade eder.
Her nimetin bir şükrü vardır. Ömür nimetinin şükrü ömrümüz devam ettiği sürece her gün beş vakit namazımızı kılmaktır. Sağlıklı olmanın şükrü oruç tutmaktır. Malın şükrü de zekât, fitre vermek ve kurban kesmek gibi mali ibadetlerle malımızın bir kısmını yoksulla paylaşmaktır.
Kurban ibadeti, Allah-u Zülcelal’in Peygamberimize ve dolayısıyla ümmetine nasip ettiği nimetlerin bir şükrüdür. Enes radıyallahu anhudan gelen bir rivayet şöyledir: “Resulullah bir keresinde, hafif bir uykuya yattı. Sonra uykudan kalktı, tebessüm ederek başını kaldırdı. Soruldu: ‘Ya Rasulallah, sizi gülümseten nedir?’ Şöyle buyurdu: ‘Az önce bana bir sure geldi.’ Bundan sonra bize, Kevser suresini okudu:
“Sana Kevser'i karşılıksız verdik. O halde, Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Sana buğz eden var ya işte soyu kesik onun ta kendisidir.” (Kevser; 13)
Kevser, sözlükte çok, arkası kesilmeyen manasına geldiği gibi, Peygamberimize ahiret günü verilecek olan Kevser ırmağı veya havuzunun da adıdır. O gün Peygamberimizin yolundan ayrılmayanlar havuzunun başında toplanıp, Kevser suyundan içecekler ve bir daha hiç susamayacaklar.
Kevser havuzu Peygamberimizin bize getirdiği hidayet ve bağışlanma nimetinin ahiretteki karşılığı gibidir. Bu dünyada Peygamberimize verilen hidayete uyup bu nimete güzelce şükredenler ahirette Kevser havuzuyla mükâfatlandırılacaklar. Kevser havuzundan içmek demek, ahiret meşakkatleri kolay geçecek, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin yardımı ve şefaati hep yanında olacak demektir.
Rabbimiz, bu müjdeyi verdiği zaman hem Habibine hem de onun şahsında bütün ümmetine, “Namaz kıl ve kurban kes” diye emrediyor. Bu emirle müjdeli anlaşmayı tasdik ediyor. Müjdeyi kabul edenler, hemen o mükâfata talip olduklarını ispat etmek için emri yerine getirmeye koşuyorlar.
Bir Müslüman “Kurban kes,” emrini ne kadar içtenlikle ve güzelce yerine getirirse o kurbanla Allah'a o kadar yaklaşmış oluyor. Bu sebeple Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor; “Âdemoğlu Kurban bayramı günü kan akıtmaktan başka Allah’a daha sevimli bir amel yapamaz. O, kıyamet gününde kurbanın boynuzu, tırnakları, tüyleri ile gelir. Kurbanın kanı yere düşmeden Allah katındaki yerine varır. Öyle ise gönül hoşluğuyla güzelinden kesin.” (İbn-i Mace, Edahi, 3126)
Betül Yıldız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Yazma Kuralları !
1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya
2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.
3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.
4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.
5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.
6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..
Dost Yurdu Radyo