.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:. Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
             
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır.

Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır.

” Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

18 Eylül 2013 Çarşamba

Kördüğüm Gibi Sevebilir misiniz?

Peygamberler kendilerini takip eden insanlar adına örnek davranış sergileyen mümtaz şahsiyetlerdir. Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim de bizlere "Resûlüllah'da sizin için güzel örnekler vardır…" (Ahzab, 21) buyurulur. Bu sözleriyle Kur’an onun hayatından kendi problemlerimize uygun reçeteler bulabileceğimizi bizlere haber vermektedir. Bu konuda Peygamberimizin sahip olduğu potansiyelin büyüklüğü dünyaya malum olmuş, ona inanmayan insanlar bile ortaya koyduğu çözüm yollarının netice veriyor olduğunu görüp kendisinden övgüyle bahsetmişlerdir. İrlandalı yazar ve düşünür Bernard Shaw bunlardan birisidir.



Peygamberimizden bahsederken problem çözebilme becerisine atfen "Sorunların üst üste yığılarak nerdeyse çözülmez hal aldığı günümüzde Hz. Muhammed’e her zamankinden daha fazla muhtacız. Eğer O aramızda olsaydı bütün bunları oturup bir fincan kahve içme rahatlığı ile çözerdi” demiştir. Bernard Shaw yaşadığımız zamanı ve bu zamanın problemlerini göremedi.

Eğer görseydi kendi dönemindeki sıkıntıları belki mesele olarak bile nitelendiremeyebilirdi. Onun zamanında Efendimiz aleyhisselatu vesselam, hasta olan insanlık adına nasıl ihtiyaçsa, günümüzde yaşadığı problemlerle cinnet geçirme mesabesine inen ve artık yoğun bakımda ihtimamla tedavi görmesi gerekiyor dediğimiz insanlık adına Resülullah çok daha fazla ihtiyaçtır.

İnsanlığı bunaltan problemlerden aile içi iletişim, özellikle eşler arası geçim problemleri neredeyse asrımızın hastalığı halini almıştır. Bu husustan öyle veya böyle neredeyse mustarip olmayan aile kalmamıştır. Her hususta olduğu gibi aile içerisinde iletişimi olması gereken düzeyde sağlama ve ailemizi mutlu insanların birlikteliği haline getirebilme adına, sadece, biz İslam kültürüyle yoğrulmuş doğu milletlerinin değil, bütün insanlığın takip etmesi geren prensipler fazlasıyla Hz Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin hayatında mevcuttur.

Bu mevzuda Efendimizin başından geçen ve duyduğumda bana oldukça tesir eden, içerisinde de günümüz çekirdek ailesinin ana fertleri olan eşlere büyük dersler olduğunu düşündüğüm bir hadiseyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Hz. Ayşe, Peygamberimizle yeni evlenmişti. Eşinin kendisini sevip sevmediğini merak etmekteydi, ya da kendisini ne kadar ve nasıl sevdiğini bilmek istiyordu. Hz. Ayşe bu düşüncesini Peygamber Efendimize sormadan edemedi.

- Ey Allah’ın Resulü, beni seviyor musun?
- Evet, ya Ayşe tabi seviyorum.
Hz Ayşe daha fazlasını merak ediyordu. Acaba nasıl ve ne şekilde seviyordu? Hemen sordu:
- Beni nasıl seviyorsun? Peygamberimiz sevgi şeklini tanımladı eşine;
- Kördüğüm gibi.
Hz Ayşe Efendimizle o kutsi çatının altında geçirdiği o müstesna günlerde sık sık kendisine:
-Ey Allah’ın Resulü, kördüğüm ne âlemde? diye sorardı.
Peygamberimiz, Hz. Ayşe’yi memnun eden şu cevabı her defasında verirlerdi:
- İlk günkü gibi…

Peygamberlerin az kelimeyle derin manaları olan cümleler kurmaları sahip olmuş oldukları sıfatın ve dehanın gereğidir. Sadece eşleriyle değil muhatap oldukları her insanla böyle kısa ve anlamlı konuşurlar. Ama anlamak isteyene bu kısa cümleler fazlasıyla ders olabilecek pek çok derin manaları muhtevasında taşırlar.

Diyalogun içerinde bizlere ders mahiyetinde var olan eşler arası iletişim kodlarını teker teker gözden geçirelim. Diyalogun analizini yapmadan önce ilk olarak taraflardan birisinin bir Peygamber, bir diğerinin de Peygamberin en yakın arkadaşının kızı, kadınlık âleminin sultanı, ilim ve irfanda ümmetin ulemalarına taş çıkaracak birikime sahip olan annemiz Hz Ayşe olduğunu zihnimizin bir köşesinde sürekli hazır tutalım.

Sıradan olmayan bu insanların sanki kendi aralarında sıradan konuşmalar havasında olan diyaloglar bunlar. Ama katiyetle cümle aralarında sıradanlığı bozan kasıtlar var. İlk söz Hz Ayşe annemizden “Ey Allah’ın Resulü, beni seviyor musun?’ diye soruyla başlıyor söze.

 Ama arkadan gelen cevap, “Bu da sorulur mu?” “Ne biçim bir soru,” şeklinde olmuyor. Ya da “Lütfen! Ben bir Peygamberim, aynı zamanda bir devlet başkanıyım, benden yaşça da küçük olan eşimle böyle birbirimizin sevgi düzeyini sorgulayan gereksiz diyaloglara giremem!” şekliyle de gerçekleşmiyor.

Gene sözde bir kısım aile reislerinin “Erkek sevgisini söyleyemez, söylemesi kendisini değersizleştirir” prensibiyle de hareket etmiyor. Soruya bütün sevecenliğiyle ve sıcak bir “Evet, ya Ayşe tabi seviyorum” cevabı geliyor. Cevap “evet,” “tabi,” “hı hı” şekliyle kısa ve gönülsüz değil de, soru sorana verilen değeri ve sorguladığı hususun önemini bildiğini hissettiren, sorunun uzunluğuyla eşdeğer uzunlukta oluyor.

Verilen cevabın samimiyeti ikinci soruyu peşinden getiriyor. “Beni nasıl seviyorsun?”

İkinci soru var olanın neye benzediğini öğrenme adına sorulmuştur. Belki de kendi sevgisine referans olacak sevginin, çapının ve şeklinin bilinmesi gerektiği düşüncesi ikinci sorunun cevabıyla alakalı merak oluşturmuştur. Bu soruya verilmesi gereken cevap bir üçüncü soruyu doğurmamalıdır. Kısa ve muhatabın çok iyi anlayabileceği şekilde olmalıdır.

Soruyu cevaplarken uzun ve karmaşık konuşmak ancak kafa karışıklığı oluşturacaktır. Bu sebeple Efendimizin cevabı kısa ve net olmuştur ama Hz Ayşe’de hiçbir tereddüde mahal bırakmamıştır: ”Kördüğüm gibi”

Hz Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, Allah’ın bütün isim ve bir kısım sıfatlarının hal ve davranışlarında en derin tecelli ettiği kişidir. Öyle ki bu isimlerden Vedud ismi Rabbimizin mahlûkatın tamamına olan sevgisini gösterir. Aynı zamanda bu sevgi kâinatın mayası hükmündedir.

Bu sevgiden nasibini almamış varlık yoktur kâinatta. Onu bize yansıtan en büyük ayna olan Efendimiz aleyhisselatu vesselam da tam bir sevgi insanıdır.

O’nun gönlü o kadar geniştir ki o derin sinede kendisine yer bulamayan bir mahluk yoktur dünyada. Bitki, hayvan, çocuk, büyük, müslim gayri müslim, efendi, köle herkes hak ettiğinden fazlasıyla karşılaşmıştır onu tanıyınca.

O’nun eşine karşı olan sevgisi de işte böyledir: “Kördüğüm gibi”

Cevabın içeriği, Hz Ayşe’ye beklentisinin çok üzerinde bir sevgiyle karşılaştığı intibaını vermiş ve mesrur etmiştir.

Kördüğüm ifadesi, tesir olarak, beslenen sevginin derinliğini o ana kadar anlatan bütün sevgi terimlerini geride bırakmıştır. Zira bütün terimler, sevgide nicelik ve nitelik olarak o anki durumu tasvir etse de, kördüğüm terimi sevenin sevgisinin hem şimdisini hem de sonrasını, üstelik net bir biçimde derinlemesine ifade etmektedir. Etmiştir ki, bu yüzden Hz Ayşe annemiz bir üçüncü soruyu sorma ihtiyacı duymamıştır.

Çünkü bu cevap Hz. Ayşe’nin zihninde bitmeyecek bir sevginin habercisiydi. Zira kördüğüm açılamazdı. Açılmayan kördüğüm, bitmeyen sırlı bir sevgiyi haber veriyordu.

Alacağı cevap onu her defasında kendisini çok mutlu ettiği için, Hz. Ayşe diğer zamanlarda da, belki de aile ortamında yaşandığı, belli sıkıntıların akabinde ne denileceğini iyi bildiği halde o soruyu sormaktan kendisini alamazdı: “Kördüğüm ne âlemde?” Cevap ise ilk verildiği kadar, hatta daha orijinal bir benzetmeyle verilirdi: “İlk günkü gibi”

Modern zamanı idrak eden insanın önemli problemlerinden birisi gerçekle takliti, nitelikli ile niteliksizi birbirinden ayıramamasıdır. Kalite simgesi olan markalar taklit edilebilmekte bazen de kalitesinden şüphe etmediği firmalar ürünün kalite seviyesini düşürebilmektedir. Aynı zamanda insanların tanımadığı duymadığı markalarda ürün kalitesi olarak en iyilerle yarışabilmektedir.

Dolayısıyla insanlık severek sahip olduğu şeylerin her dönem kıymetinden şüphe etmekte, şüphesinde haklı çıkacağı emareler gördüğünde de elinden çok kolaylıkla çıkarabilmektedir. Günümüzde evliliklerin çabuk yıkılmasında bu anlayışın tesiri çok büyüktür.

 Evlendikten sonra seçmiş olduğu eş adayının kalitesinden şüphe oluşmuşsa bu evlilik zayıf darbelerle bile kendisini yerle bir edebilmektedir. Daha en başta yuva kurulduğunda eşi ve evliliği ile alakalı kişinin sarsılmaz kanaatlere sahip olması çok önemlidir.

Bütün değerli olan şeyler ilk sahip olunduğunda güzel görünür ama önemli olan bu kıymetlerin aynı güzelliği sürekli koruyabilmesidir. Bu evimiz, arabamız, dostlarımız için geçerli olduğu gibi eş adayımız için de geçerlidir. Eş adayımızı bulduğumuzda kaliteli bir insanı bulmuş olmanın heyecanı ile dünya evine gireriz. Bizim nazarımızda o an dünyadaki bütün insanlar ayrı, eş adayımız ayrıdır. Bu duygu evlilikle beraber belli bir süre daha kendisini zihnimizde ve his dünyamızda hissettirir. Ama ya sonra?

Birbirine kıymet veren ve delicesine sevdiğini düşünen insanlar yok yere kavga etmeye, olmayacak şeylerle birbirinin kalbini kırmaya başlarlar. Ya evlilik biter ya da niteliksizleşir. Her ikisi de kişiyi kaliteli diye düşündüğü kendisine göre marka olarak gördüğü bir insanın umduğu gibi çıkmamasının hayal kırıklığı içerisine iter. Zira her ikisinde de başta iyi ve güzel olan, sonrasında çekilmez bir hal almıştır.

Efendimiz aleyhisselatu vesselamın verdiği muazzam cevap günümüz insanının bu problemine parmak basar. Ve der ki: Sevgi sürekli canlılığını koruyabilirse sevgidir. Zamana ve zemine yenik düşen, şartların daha iyi veya daha kötü olmasıyla kan kaybeden sevgi sevgi değildir. Bu sevgiyle birbirine bağlanan insanların evliliği yürütmeye yetecek becerileri yok demektir. Eğer eşine olan sevgin ona bağlanma, üstelik çözülmeyecek şekilde bağlanmaya dönüşebilmişse, o kaliteli, hakiki, marka bir sevgidir.

Bu sevginin çözülmeyecek bir bağlılığa dönüşebilmesi, içerisinde saygı ve sadakati barındırmasıyla mümkün olabilir. Daha en başta eşlerin birbirlerine karşı duymuş oldukları saygının devamı, sadakatle takviye etmeleriyle evlilikte huzur mümkün olabilecektir. Saygı sadece eşine güzel sözlerle hitap etmek olmadığı gibi sadakatsizlik de sadece bir başkasıyla yaşanan duygusal ve bedensel birlikteliğe ilişkinin kurban edilmesi demek değildir. Sevgide kördüğüm olma eşine karşı duymuş olduğu saygı ve sadakatle aynı zamanda eşini öfkeye, kıskançlığa, gurura ve kibre de mahkûm etmeme dolayısıyla onu asla incitmeme, hırpalamama, tartaklamama ve kırmama demektir.

Ben bu diyalogdan ekstra şunu da anlıyorum ki erkek kadına nispetle daha güçlü bir yapıdadır. Bu gücünü evliliğini ilk günkü kalitesinde hatta çok daha ötesinde tutabilecek düzeyde kullanabilir. Kadın ise erkeğin ortaya koyduğu bu gayreti fark edecek ve mutlaka önemseyecektir.

Evliliği her şeye rağmen ilk günkü tazeliğinde muhafaza etmek elbette takdir edilmesi gerekli bir meziyettir. Beraber geçirilen zamanın uzunluğu ve yaşanan hadiselerin yıpratıcılığı evliliğimizde dezavantaj teşkil edecek diye bir kaide yoktur. Bu unsurlar eşleri birbirine aynı zamanda daha çok bağlayıp yaklaştırabilir de.

Kördüğüm gibi sevildiğini bilen eşin bu sevginin karşılığı olan davranışları ağır olsa bile sergilemesi, anlamlı bir karşılık olacaktır. Hz Ayşe bu anlamlı karşılığı evliliğinde vermiştir. Şartların oldukça ağır olduğu o küçük hücresi, onca yokluk içerisinde geçen hayatı, temsil noktasında olan Hz Ayşe annemizin hiçbir şeyden şikâyet etmeyip gerekli olgunluğu gösterdiğine şahit olmuştur. Efendimizin aleyhisselatu vesselam en küçük imalarını emir telakki etmiş ve bu mümtaz şahsiyet, bir hanımın nasıl eş olacağını İslam âlemine öğreten önemli bir kaynak olmuştur.

Yazıya başlarken Bernard Shaw’ın Efendimizle (sav) ilgili bir sözüyle başlamıştık bitirirken de vatandaşı Thomas Carlyle’ in bir sözüyle bitirmek istiyorum. “İnsanlar her şeyden daha fazla Hz Muhammed’e -aleyhisselatuvesselam- kulak vermelidir. Diğer bütün sözler, onun karşısında boş sözlerdir.”

Arif Özutku

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo

Popüler Yayınlar

Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)