.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:. Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
             
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

25 Ocak 2014 Cumartesi

Dünya Nefsinle Mücadele Yeridir

Kıyamet gününde Allah-u Zülcelâl, kendi kullarına karşı nasıl davranacağını dünyadayken bildiriyor. Ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:

“Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah'a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır.” (Bakara 281)




Kıyamet gününün korkusu çok şiddetlidir. Bu yüzden Allah-u Zülcelâl buyuruyor ki, o günden sakının buyuruyor. O Allah’a dönüş günüdür. Herkese kazandığının karşılığını görecektir, kimseye haksızlık yapılmayacaktır. Sübhanallah, böyle iman ettiği halde insanın gevşek davranması çok acayiptir.

Kim istemez ki amel defterinde hep Allah'ın razı olacağı ameller bulunsun, Allah'ın gazaplanacağı şeylerden temizlenmiş, bağışlanmış olsun. Ama istemek yeterli değildir.

Dünya bir imtihan yeridir ve bu imtihanı kazanmak için dünyayla, nefsimizle ve şeytanla mücadele etmemiz gerekir. Dünya hayatı kısa bir zamandır, ama çabuk biter. Görüyoruz bugün nasıl geçti, bu sene ne çabuk geçti, geçenler geçiyor sanki yaşamamışız gibi oluyor. Ben öyleyim, herhalde siz de öylesiniz.

Geçmiş olan zaten geçti, ona zaten elimiz yetişmiyor, kalan ömrümüzü iyi değerlendirmemiz lazım, hiç bitmeyecek, ebed’ül-ebed olan hayatımızı düzeltmek için.

Allah'a inanmayan insanlara hayret ediyorum. Şimdi desen ki, “İki üç tane demir yan yana geldi, bir taksi oldu, kendi kendine yürüdü,” kimse inanmayacak. “Nasıl kendi kendine olur?” diyecekler.

Bu demirler kendiliğinden yan yana gelemiyorsa, bu yerler bu gökler, bu gece ve gündüz nasıl birbirinin arkasına geliyor? Semalar nasıl bir dayanağı olmaksızın üst üste duruyor? Baharlar, çiçekler, yani dünyanın manzarasına baktığımız zaman görüyoruz, bir taksi kendi kendine olmuyorsa bunlar nasıl kendi kendine oluyor?

Bunun bir Sâni’i var, Allah azze ve celle var, o bütün kâinatta tasarruf ediyor, çekip çeviriyor, dilediği gibi idare ediyor. İşte kıyamet gününde de o kullarına aynen öyle tasarruf edecek, yaptıklarının karşılığını ve mükâfatını verecek. Zerre kadar bir şey kaybolmaz.

Hira’ya Çıkaran Sır

Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin Hira dağına ibadete çıkması da bana çok hayret verici gelmiştir. Belki hacca gittiğinde Hira dağına gidenler olmuştur aranızda, gitmeyenlere de ben anlatayım; oraya ancak elinle ve ayağınla tırmanarak çıkabiliyorsun, öyle kolayca yürüyerek çıkamazsın.

Şimdi Afganistanlılar biraz merdiven yapmışlar oralarda. Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem zamanında merdiven de yoktu. O zaman elektrik de yoktu. Bir kişinin karanlıkta, tek başına o dağlara tırmanarak o mağaranın içine girmesi, aylarca kalması akıl alır bir şey değildir bize göre. Bir maneviyat, bir Allah emri, onu hislendiren bir hal olmasa mümkün değil, bir beşerin Mekke-i Mükerreme’den giderek, o kayalara tırmanarak orada aylarca kalması…

Bu insanı iman etmeye mecbur ediyor, yani iman etmemeyi aklın kabul etmiyor. “Bu hal Allah tarafından olmasaydı bu zat buraya gitmezdi, böyle bir şey yapmazdı,” diyorsun, o kadar harikulade bir şeydir.

Hiçbir insan, sırat köprüsünün üzerinden geçerken, mizan terazisinde günahlarla sevaplar tartılırken kendini hatalardan kurtaramaz. Ancak bu dünyadayken nefsini hesaba çekenler kurtarabiliyor. Eğer önüne ne gelirse yaparsan perişan olursun. Nefsinle hesap göreceksin.

Nasıl ki hain bir ortağın olsa, anladın ki her gün sana hıyanet ediyor, senden bir şey çalıyor. Ne yapıyorsun o zaman, akşam çağırıyorsun, “Gel bakalım kardeşim, ne yaptın ne ettin? Bu para nereye gitti?” böyle hesaba çekiyorsun. İşte nefsin de öyledir. O hain ortağınla nasıl hesaplaşırsan nefsinle de hesaplaşman lazımdır.

Nefis şeytanla beraber geliyor, bizi kandırıyor, “Bugün çok yorgunsun, biraz istirahat et, sabah kılarsın namazını.”

Hep “Sen” diyor, sana dostlukla yaklaşıyor. Sana “Daha ömrün çoktur, çok yaparsın, birazcık istirahat et,” diye tembelliği küçük gösteriyor. Halbuki sana dağlar gibi ağır bir azap yüklüyor. O dost değildir, düşmandır. Bu yüzden elimizden geldiği kadar nefsimizi dinlemeyelim. Allah dostları nefisleri böyle dediği zaman, “biraz uyu, biraz yemek ye, biraz çay iç, bira zkonuş dediği zaman” nefse demişler ki, “Senin istirahatın önündedir, yani yakında ahirete gidince oradadır. Burada istirahat yok, burası yürüme zamanıdır, mesafe kat etme zamanıdır, burada dinlenmek yok” demişler. Ne mutlu onlara...

Ne kadar akıllıydılar onlar, çünkü kısa bir zaman olan dünya hayatını değerlendiriyorlar, hiç bitmeyecek olan ahiret gününde Allah'ın dostluğunu kazanıyorlar. Allah azze ve celle de istediği gibi veriyorlar onlara. Ancak Allah-u Zülcelal’in emir ve nehiylerinin terazisiyle, İslam ahlakıyla davrandığımız zaman, işte o zaman Allah-u Zülcelâl bizden razı olacak, kıyamet gününde istediğimizi bize verecek.

Dünyanın Vefasızlığı

Dünya bizi aldatıyor. Dünya deyince yalnız para değildir dünya. Bizi Allah'tan uzaklaştıran her şey dünyadır, Allah'a yaklaştıran her şey ahirettir. Gaflete daldığımız zaman, boş işlerle, mâlâyâniyle meşgul olduğun zaman bunlar da dünyadır. Böyle bilmemiz lazım.

Hz. İsa aleyhisselam, bir gün dünya ona hakikatiyle keşif olmuş. Dünyayı biçimsiz, ihtiyar bir kadın sûretinde gördü. Kendisi çok biçimsiz ama ziynetlerle, altınlarla, elbiselerle süslenmiş. Hz. İsa aleyhiselam dünyaya şöyle sordu:

-Kaç defa evlendin?

-Sayamam!

-Kocalarının hepsi ölüp mü seni bıraktılar, yoksa hepsi seni boşadılar mı?

-Aksine hepsini ben öldürdüm!

-Kalan kocalara yazıklar olsun! Senin geçmiş kocalarından nasıl ibret almıyorlar? Sen onları, birbirinin ardından helâk ediyorsun, hâlâ senden sakınıp uzaklaşmıyorlar!

Siz küçük çocukken orta yaşlı ya da yaşlı olanlar şimdi yaşıyor mu? Biz yaşlandık şimdi biz ölünce diğerleri diyecek sıra bize geldi. Şimdi toprağın üzerindeyiz gün gelecek diğer toprak altındakilerin arasına karışacağız, o günden kaçış yok. Bir tohum atıyorsun, o tohum önce filizlenip fidan oluyor sonra ağaç oluyor sonra kuruyor biçiliyor, öbürü geliyor. Kimi filizken, kimi fidanken, kimi ağaçken bu dünyaya veda ediyor. Biz de öyleyiz. Yüz yaşını gören bin de bir kişi yoktur. Her yüz senede bu dünyanın üzerinde olan insanların hepsi toprağın altına giriyorlar. Kimisi küçükken, kimisi büyüdükten sonra toprağın altına giriyorlar. Biz de onlardanız, o ölecek olanlardan birisiyiz.

Şimdi onlar ne kadar pişman. O kadar pişmanlar ki elini ciğerine atıyor, ben bizzat kendim gördüm, bir kişi yarın ölecek gibi, yarın öleceğini duydum. O gece gördüm ki başını yere vuruyor, secdeye gittiği gibi kaldırıyor, vuruyor kaldırıyor. İyi bir insan olduğu halde öyle yapıyordu. İşte bunu yaptığına pişman olmuştu.

İyi bir insan bile neden daha güzel amel etmedim diye pişman oluyor. Kötü insan daha çok pişman oluyor. İyi insan, keşke daha fazla amel-i salih için gayret etseydim diye pişman oluyor, kötü kişi de hiç yapmadım diye pişman oluyor. İşte dünya böyledir.

Saadet Vesilelerine Sarılın

Sufiler soruyor “Nasıl çalışalım?” diye. Çalışmanın bir şekli yoktur. Herkes bulunduğu yerde Allah’tan bahsetsin, tevbeden bahsetsin. Allah’tan bahsettiğiniz zaman Allah semere verecek. Malayani, boş boş konuşmakla semere olmaz.

Bülbül nasıl bir o dala gidiyor ötüyor, bir bu dala gidiyor ötüyor, biz de her gittiğimiz yerde Allah'ın büyüklüğünü anlatacağız, insanları tevbeye çağıracağız. Ben böyle adam istiyorum.

Sohbetimize gelenler var, onlara kimse vesile olmamış, Allah onlara nasip etmiş gelmişler. Ama bizim vesile olmamız lazım, kendimizi bu sevaptan mahrum etmememiz için.

Bilelim ki, saadet için Allah'ın rızasını kazandıracak sebeplere sarılmamız lazımdır. “Bu sebep, Allah'ın rızasını kazanmaya vesile oluyor, ” diyerek onlara gayret göstermemiz lazım.

Evliyalar demişler ki, "Kişi ancak Allah'ın buğz ettiği şeylerden kendini muhafaza edip sevdiği şeyleri yapmakla Allah'ın rızasına ulaşabilir, başka türlü ulaşamaz."

Allah'ın yanında akıllı kişi Allah'ın sevdiği şeyleri yapandır. Dünyadaki insanların akıllı saydığı kişiler, dünya işlerinde çok başarılı olanlardır ama ben onlara akıllı demiyorum. Akıllı olsaydı fani ömrünü sonsuzluğa, dünyayı da cennete değişmezdi. Bir kişinin aklı onu mezmum, kötülenmiş Allah'ın sevmediği işlerden alıkoyuyorsa, iyi şeylere sevk ediyorsa gerçekten akıllıdır.

Peygamber sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor;

“Başı kuru üzüm gibi Habeşli bir köle de olsa, üzerinize emir tayin edilen kişinin emrini dinleyin ve itaat edin.” (Buhari, Ezan,24,26)

Çünkü o öyle de olsa, eğer Allah'ın yapın dediğini emrediyorsa o akıllıdır.

Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de öyledir. Çünkü ayet-i kerimede buyruluyor ki “O kendi heva-ı nefsinden konuşmaz, (Onun sözleri, Kur’ân ve sünnet,) Allah tarafından vahyedilenden başka bir şey değildir.” (Necm, 3-4)

Aynı şekilde Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam de buyuruyor ki, “Akıllı kimse, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Âciz kimse ise, nefsini hevâsına tâbi kılan ve Allah’tan bâtıl şeyler talep edendir” (Tirmizî, 2461)

Günahların Ferahlığı Sahtedir

Evliyalar demişler ki, “Bir kişi için en büyük kusur, kişinin kendine zarar veren şeyle ferahlamasıdır.”

Bütün günahlar böyle değil midir? Bir müddet sonra bize zarar verecek şeylerdir hepsi. Öyleyse bizim şimdi onlarla ferahlamamız bizim için büyük bir kusurdur.

Bütün bunların çaresi nedir? Allah insanda bir et parçası yaratmış, işte onun düzelmesidir. Namazlardan sonra Allah-u Zülcelal'e el açalım, “Rabbim! Kalbimizi düzelt, onu senin sevginle doldur!” diye dua edelim.

Çünkü o et parçası düzeldiği zaman tüm azalarımız düzelir, ama kalp fesada uğradığı zaman tüm vücudu cehennemlik eder.

Allah zengindir, hazineleri doludur, o et parçası onun mahlukudur, O’ndan isteyelim, çünkü o isteyene verir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor:

"Beni Allah edeblendirdi, ne güzel edeblendirdi.”

Yani beni sevgisine uygun, güzel hasletlerle edeplendirdi.

Biz de Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem gibi kalbimizi Allah'a açalım, o zaman Allah’ın nuruyla dolacaktır, kalp tedavi olacak, bütün azalar da tedavi olacak, uygunsuz şeyler bizde tezahür etmeyecektir. O zaman kolay olacaktır. Çünkü o zaman nefisle değil Allah ile yola devam ederiz, cennete gideriz.

Allah’a karşı çok borçluyuz. Allah bize imandan sonra bir de tevbe nasip etmiştir, bunlardan dolayı şükür ve hamd etmeliyiz.

Şeytan o kadar ibadet yapmış ama bir kez bile “elhamdulillah” dememiştir. Göklerde ibadet yapmadığı bir karış yer kalmamıştı, ama bunu Allah’tan bilmediği, “elhamdülillah” demediği için Allah ondan imanını almış. Bizler de şeytana benzememek için elimizden dilimizden geldiğince hamdedelim. Bak bize bu manzarayı o nasip etmiş.

Hamd yalnız dil ile olmaz, ibadetlerimizle, hizmetimizle şükrümüzü eda edelim.

Hz. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi: “Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin kalkıp ayakları şişinceye kadar namaz kıldı. Bunun üzerine ona: “Yâ Resûlallah! Senin geçmiş ve gelecek bütün hataların bağışlandığı halde niye böyle kendini yoruyorsun?” dedim.

Bana cevâben: "Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı?" buyurdu. (Buhârî, Tefsîrû sûre (48), 2)

Burada bize işaret, zikirle, ağlamakla, ibadetle şükredelim, hizmetle hamd edelim, başkalarına tevbeyi anlatmakla ona şükredelim.

Şeytanın Feryadı

Ayet-i kerimede buyruluyor:

“Ve onlar (takva sahipleri), bir kötülük yaptıkları veya nefslerine zulmettikleri zaman Allah'ı zikrederler, hemen günahları için mağfiret dilerler. Ve Allah'tan başka kim günahları mağfiret eder. Ve onlar, yaptıkları şeylerde (hatalarda), bilerek ısrar etmezler.” (Al-i İmran, 135)

Bu ayet-i kerime nazil olduğu zaman şeytan öyle bir figan etmiş ki bütün yeryüzündeki şeytanlar onun etrafında toplanmışlar "Ne oldu sana ey seyyidimiz" demişler.

-Nazil olan ayeti duymadınız mı? Biz o kadar uğraşacağız, günah işleteceğiz, onlar istiğfar edecekler ve affolunacaklar. Artık işlediği günahlar onlara zarar vermez.

Şeytanlar diyorlar ki, bakın dikkat edin aynı şimdiki zamandaki insanların dediğini diyorlar;

-Yâ seyyidimiz biz onlara heva-i nefs veririz, sanki hakkın üzerindeymişler gibi hissedecekler ve tevbe etmeye gerek duymazlar. Böylece mağfiret edilmezler.

Aynı şimdiki gördüğümüz insanlar gibi. Görüyoruz ki bazı insanlara tevbe etmelerini telkin ettiğimiz zaman "Biz ne yapmışız ki tevbe edelim, ne günahımız var ki" diyorlar.

Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem günde yüz kere tevbe etmişken biz onun ümmetiyiz, günahsızız ki tevbe etmeyelim?

Tevbe insanlar için kurtuluştur, daima tevbeyi anlatalım, tevbeyi sevdirelim. Ne kadar sakınmaya çalışırsak çalışalım insan hata yapar, bilerek bilmeyerek işlediğimiz günahlarımız için tevbe etmeliyiz.

Biz böyle sohbet meclislerinde Allah'ı andıkça, bağışlanma diledikçe Allah'ın rahmeti yağar üzerimize.

Allah-u Zülcelal hepimize amel-i salih ve hayırlı kısmetler nasip etsin bizim günahlarımızı bağışlasın, bizi kendi nefsimize teslim etmesin, nefsimizi hayırlarda kullansın inşallah.

Seyda Muhammed Konyevi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo

Popüler Yayınlar