Kişiler arası geçimsizlik söz konusu olduğunda en sık karşılaşılan sorunlardan biri de, taraflardan biri veya her ikisinin uyum göstermeye isteksiz olmasıdır. Bilhassa evliliklerde eşlerin birbirine uyum gösterme çabası evliliğin yürümesinin birinci şartıdır.
Evlilik bir nevi yol arkadaşlığına benzer. Eskilerin eşlerinden bahsederken “refika-ı hayatım” demesi boşuna değildir. Hayat bir yolculuktur, eşler de birbirlerinin yoldaşıdır. Yol arkadaşlığının önemli bir şartı da, kendi adımlarını arkadaşının adımlarına uydurmaya çalışmandır.
Yol arkadaşlarından birinin “yoruldum, mola verelim” dediği diğeri adımlarını daha da sıklaştırırsa, yahut ötekinin şevkli olduğu sırada beriki ayağını sürürse, birlikte yol almaları mümkün olmaz. Bunun gibi, evlilikte de eşlerin birbirine ayak uydurması şarttır.
Ancak öte yandan herkesin kendine ait görüşleri, tercihleri ve değer verdiği şeyler de vardır. Bu sebeple karşımızdakinden uyum beklerken onun kendine ait hiçbir seçiminin olmamasını talep edemeyiz. Sonuçta evlilik ömür boyu sürmesi istenen bir beraberlik olduğuna göre, taraflardan her birinin kendine ait dünyaları ve alanları da olacaktır.
Biz de evlilikte uyumlu olmanın ölçüsü nedir, nasıl olmalıdır, konusunu İslam ahlakı bakımından incelemek istedik. Bu testi sizin için hazırladık.
1- Hafta sonunu nasıl geçireceğiniz, akşamları birlikte ne yapacağınız, eski kıyafetlerin seçilip ayıklanması vb. küçük konularda evde kim karar verir veya karar verme süreci nasıl işler?
a-Kocamla böyle konuları konuşmak istediğimde pek ilgi göstermez. Ya hiç ilgilenmez, “Ne yaparsan yap” der, ya da kendine ait bir kararı vardır ve “ben ne dersem o olur” der. Oturup konuşmamız, karar vermemiz diye bir şey yoktur.
b-Bizim hanım her şeyi planlar, kararları verir, benim haberim bile olmaz.
Cevap: Mutluluk küçük şeylerde gizlidir. Eşlerin birlikte bir alışveriş yapması, birlikte bir konuya karar vermeleri, birlikte zaman geçirmeleri, başlı başına bir mutluluk kaynağıdır. Ama çoğu zaman bu küçük mutluluklar kaçırılır.
Sebep bazen taraflardan birinin ilgisizliği, bütün sorumluluğu tek tarafa yıkması bazen de bir tarafın aşırı dominant olup bütün kararları tek başına vermesi, hiç danışmaya ihtiyaç duymamasıdır. Bu yüzden eşlerden biri evde kendini yabancı gibi hissederken diğeri de her dediği olsa da, paylaşmanın zevkinden mahrumdur. Oysa biraz uyum sayesinde beraber olmanın tadını çıkarmak mümkündür.
2- Çocuk sahibi olmak, ev veya eşya almak gibi büyük kararları verirken nasıl bir yol izlersiniz?
a-Bu gibi önemli kararları evin erkeği vermelidir. Bu yüzden ben karar veririm. Eşim itiraz ederse “Beğenmiyorsan kapı orada” derim.
b-Valla bizim evde hanım ne derse o olur. Dediği olmazsa kıyamet kopar. Ne yapacaksın geçim dünyası…
Cevap: Evin ağır sorumluluklarını yüklendiği için erkek aile reisidir. Önemli konularda evin reisinin son cümleyi söyleme hakkına saygı duyulmalıdır. Ama kadının da hayatı verilen kararlardan etkileneceğine göre, eşlerin konuşup istişare ederek en uygun kararı birlikte vermeleri uygun olur. Böylece kararları her iki taraf da kendi kararı olarak görecek ve benimseyecektir.
Eşlerden birinin uzun süre karşı tarafa aldırış etmeyip kendi kararlarını dikte etmesi, zaman içinde bir tarafın kendini evde bir zavallı gibi hissetmesine sebep olur. Mutluluğu ve saygınlığı başka yerde arayan eşlerin birçoğu kendi evinde aradığı değeri bulamamış kişilerdir.
3- Eşiniz, çocuklarınızla yaz tatilinde deniz kıyısında bir pansiyona gitme konusunda ortak karara varmışlar. Siz ise günah ortamına gitmeyi ve ailenizi götürmeyi uygun görmüyorsunuz. Nasıl davranırsınız?
a-Olmaz, derim. Ama çok dırdır ederler, surat asarlarsa mecburen giderim. Tatil boyunca söylenir dururum. Ama bir şey değişmez.
b-Onları karşıma alıp konuşurum. Tatilde mutlaka deniz kenarına gidilecek diye bir kural olmadığını anlatırım. Dinlenme ihtiyacımızı başka türlü giderebileceğimizi söyler, kendi planımı anlatırım. İkna olmaları ve bu kararı benimsemeleri için biraz zaman veririm. Tatlı dilli ama kararlı bir şekilde davranırım. Tartışmayı uzatırlarsa, “Artık yeter! Bu konuda karar verilmiştir!” diyerek kestirir atarım.
Cevap: Uyumlu olmak demek, ilkesizce her şeye boyun eğmek demek değildir. Bir Müslüman ailesini ateşten korumakla görevlidir. Küçük meselelerde olsun, büyük meselelerde olsun, istişare ederek birlikte yapılacak tercihler, ancak helal olan konularda, birden fazla seçenek olduğu zamandır. Ama Allah'ın bir emri veya yasağı olan konularda karar vermek bize düşmez. Orada kula düşen, Allah'ın hükmüne uyum göstermektir. Ne erkek kadına ne kadın erkeğe değil, her ikisi de Allah'ın emrine uymalıdır.
Ailesini ateşten korumak öncelikle aile reisinin görevidir. Hanımlara da bu konuda eşlerine destek olmak düşer. Ancak itaat ancak Allah'ın emrine uygun olan emirler için geçerlidir. Allah'ın apaçık emri ve yasağı söz konusu olduğu halde aile reisinin, hanımı ve çocuklarına günahı emretmeye hakkı yoktur. Böyle emirlere itaat etmek gerekmez.
İslami Hayat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Yazma Kuralları !
1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya
2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.
3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.
4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.
5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.
6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..
Dost Yurdu Radyo