Uçağımız Konya’dan havalandığında Seyda hazretleriyle birlikte o mübarek diyara doğru yola çıkmanın anlatılmaz mutluluğunu bir kez daha tattırdığı için Allah'a şükrediyoruz.
İlk durağımız, Peygamber efendimizin beldesi. Gece 1:30 da Medine’ye indik. Seyda hazretleri hiç vakit kaybetmemek için eşyaların odaya çıkmasını bile beklemeden hemen abdest aldı ve lobiye indi.
Onun o her zamanki ihtişamlı yürüyüşüyle, çok çok farklı bir tevazu ve sükûnetle Ravza-ı Muttahara’ya doğru yürümeye başladık. İlk önce 2 rekât namaz kıldı daha sonra teheccüd namazını kıldık. Sonrasında sabah namazı vaktine kadar namaz kılıp kuran okudu. Arada bir kaçamak gözlerle Ravza’yı seyredip sonra kafasını çevirip önüne bakıyordu.
Sabah namazını kılıp tesbihatları yaptıktan sonra sırtından hiç ayırmadığı şalını başının üstüne atıp adeta kendini saklıyordu. Müthiş bir tevazu ve sükûnetle Peygamber’in ziyaretini yaptık. Başını hiç yerden kaldırmadı. Çok dikkatimi çekti, ziyaret sonrası hepimizin üzerine bir rahatlık gelmiş yorgunluktan eser kalmamıştı. Seyda hazretleri bu mübarek diyarda hiçbir anını boşa geçirmek istemiyordu. Her gece aynı programı uyguladı.
Birkaç saatlik uykudan sonra bütün geceyi Mescid-i Nebevîde geçirip otele ancak 7:30’da dönüyorduk. Saat 08:30 da Seyda hazretlerinin kahvaltısını hazırlayıp odasına götürüyordum, kendisine yaptığımız bu hizmetten dolayı çok rahatsızlık duyuyor, her seferinde helallik istiyordu. Seyda hazretlerinin gecesi gibi gündüzü de hep ibadetle ve evrad ile geçti.
Kuşluk vakti mescide girip ikindi namazını kılana kadar hep mescidde ibadetle meşgul oluyordu. İkindiden sonra küçük guruplar halinde otelde hatmelerimizi yapıyor sonra abdest tazeleyip akşam namazından 1 saat önce tekrar Mescid’e gidiyordu. Akşam namazından yatsı namazına kadar yine sadece ibadetle meşgul oluyordu.
Madem dünyayı arkamızda bırakmış, bu diyara gelmiştik, elbette zamanımızı boşa geçirmemeliydik. Biz bu yoğun programa güçlükle uyuyorduk ama Seyda’mız şevkini hiç kaybetmiyordu. Medine’de ibadet dışında sadece iki ziyaretimiz oldu, pek çok sahabe ve Allah dostunun medfun bulunduğu Cennet’ül Baki kabristanı ile Uhud şehidlerini ziyaret. Baki kabristanında Seyda Abdulsamet hazretlerinin kabrini de ziyaret ettik.
Kabrin yerini bulamayacağım diye çok endişelenmiştim, taşın üzerinde, torunlarının yazdığı Abdulsamet hazretleri ismini fark edince çok sevindim ve rahatladım. Uhud şehidliği ve Kuba mescidini ziyaret esnasında Seyda’mız bize sohbet yaptı: “Şu anda onların savaş meydanındaki kılıç seslerini duyar gibiyim.
Onlar bu dini kanları pahasına bizlere ulaştırdılar. Biz bu rahatlık içinde dinimizi yaşamaz ve insanlara anlatamasak bu bizim için büyük bir vebal olur.” Bir Allah dostuyla beraber olmanın hali bambaşka. Üç günden sonra Mekke’ye doğru yola çıkarken Medine çıkışında umre için niyet edip ihrama girdik.
Seyda hazretlerinin bulunduğu araçtaydım. Uyumayalım diye bize ikramda bulunuyor. Doğrusu normalde o kadar uykusuzluğa dayanamam mümkün değildi, fakat Seyda hazretlerini yanında olunca sanki ondan bize güç ve ibadet etme aşkı sirayet ediyordu. Yetmiş küsur yaşında olmasına rağmen bizden daha dayanıklıydı maşallah. Seyda hazretleri dört saatlik yolculuktan sonra yine otele yerleşmeden hemen abdest tazeleyip hareme gideceğimizi bildirdi.
İlk ziyaretimizi ve umremizi yaptık. Seyda hazretleri ayağının bilek kısmında burkmadan dolayı ödem ve kanama vardı, bu onu çok rahatsız ediyordu. Yürürken bile zorlanmasına rağmen “Buralardaki zamanın kıymetini çok iyi bilmeli ve bu fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. Burada yapılan ibadetlerin sevabı bire yüz bindir.
Bir daha nasip olmayabilir, o nedenle ayağımı boş verin ibadetimize bakalım” diyordu. Ve ilk umremizin tavafını tamamlayıp Makam-ı İbrahim’in karşısında namaz kıldıktan sonra Seyda hazretlerinin gözlerinden akan yaşlara tekrar şahit olduk. Zemzemlerimizi içip Safa ile Merve tepesi arasında saya başladık. Seyda hazretlerinin ihramdan çıkışı için saçını keserken, edepten dolayı uçtan kesmek istedim Seyda hazretleri Peygamberimizin sünnetine göre kesmemi söyledi.
Seyda’nın Mekke’deki ibadet hayatı Medine’dekinden de daha yoğun geçti. Üstelik bu arada sıkıntısı olanları dinliyor, sofilerin yemek yiyip yememelerine kadar takip ediyordu. “Bizimle beraber yola çıkanlar Allah'ın misafirleridir. Bizler de öyleyiz, o nedenle Cenab-ı Hakk’ın misafirlerine hizmet etmek bizim için nimettir,” diye buyuruyordu.
Tavaf yaparken hiçbir kimseyi incitmememizi onları itip kalkmamamızı hiç kimseye rahatsızlık vermememizi sürekli hatırlatıyordu ve bizlere sürekli ibadet yapmamızı tavsiye ediyordu. Seyda hazretleri Veda tavafı sırasında Mültezem’de Kabe’nin duvarına ellerini dayayıp ağlamaya başlayınca kafile de ağlamaya ve tekbir getirmeye başladı.
Askerler bizi bulunduğumuz alandan zorla çekip çıkardılar. Bu durum Seyda hazretlerini üzdü. Onun üzülmesi beni kahretti. Sükunet içinde oradan ayrılmamızı söyledi. Hasret duyguları daha da depreşmiş olarak evlerimize döndük. Tek tesellimiz ise, Peygamberimizin yolunda bize rehberlik eden Seyda’mızın yanında olmaktı.
Allah-u Zülcelal bütün arzulayan kardeşlerimize imkan versin ve nasip etsin. Arzulamayanlara da böyle güzel bir arzu duymayı nasip etsin. Amin.
Ferhat Çalışye (Özkevser Vakfı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Yazma Kuralları !
1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya
2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.
3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.
4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.
5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.
6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..
Dost Yurdu Radyo