.: Günün Ayeti :. .: Günün Hadis-i Şerf-i :. .: Günün Sözü :.
     
Şu An Yayında: Yükleniyor...
Winamp, iTunes Windows Media Player Real Player QuickTime Stream Proxy
Dost Yurdu Radyo,İslami Radyo,dini radyo,ilahiler,ezgiler,sohbetler,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, abdurrahman önül,eşref ziya,en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ,canlı radyo, dini radyo, dursun ali erzincanlı, en güzel ilahiler, ezgiler, ilahi dinle, islam, islam radyoları, islami radyo, marşlar, online ilahi dinle, radyo, radyo islam, şiirler, ümmetin sesi,,Dini Radyolar,Radyo Dinle, Canlı Radyo, İlahi Nefesler, İlahiler, İlahi,En güzel ilahilerin yer aldığı çalma listemizden müzikli ve müziksiz ilahi dinleyebilirsiniz,ilahi Radyo Canlı Dinle, güncel yayını ,bedava mobil ilahi Radyo, Kesintisiz Dinle ,online ilahiRadyo internetten dinleme ,müzik , sitene ekle, Türk radyolarının en çok dinlenen ilahileri bu listelerde,Farklı isimlerden ilahiler,Meydân-ı Aşk,Ateş-i Aşk,Aldanma Dünya Varına,Taştı Rahmet Deryası,Tasavvuf Müziği,Allah Diyelim Daim,İlahilerden Seçmeler,7/24 Dinle .

.: DUYURULAR :.


.: Flatcast Radyoları Kapatılmıştır Yeni Sistem Chat Sayfamıza Canlı Yayına Tıklayıp Girebilirsiniz:. Lütfen Canlı Yayın Resmine Tıklayınız

.: KURALLAR :.


.: Lütfen Okuduğumuz Yazılara
Yorum Yapalım Tavsiye Edelim
Dostlarımızın Arkadaşlarımızın
Okumalarını Sağlayalım:.


DOST YURDU RADYO      BURAYA TIKLAYIP YENİ BİR SAYFA AÇABİLİRSİNİZ
Sitemiz En Güzel Crome Tarayıcıda Görünmektedir
             
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
2013 yılında yayın hayatına giren sitemizde şu ilkeleri benimsedik:

1. Gâyemiz Allah rızası ve Yüce İslam dinine elimizden geldiğince hizmettir.
2. Hedef kitlemiz öncelikle çocuklar, tüm Müslüman kardeşlerimiz ve diğer insanlardır.
3. Dini oyunlar, ilahiler ve çeşitli etkinliklerle din derslerinin daha eğlenceli ve verimli geçmesi bir diğer hedefimizdir.
4. Sitemizdeki tüm içeriklere herkesin ücretsiz ve üyeliksiz ulaşması amaçlanmıştır.
5. Blogger üzerinden yayın yapan sitemiz asla reklama yer vermemeyi birinci yöntem olarak seçmiştir.
6. Kullandığımız tüm İslami bilgilerin sahih İslam kaynaklarına dayanmasına azami özen gösterilmektedir.
7. Sitede bulunan içeriklerde kullanıcılar tarafından sahih dini bilgilere ve insan haklarına aykırı görülen içerikler hemen silinecektir.
8. En büyük sermayemiz ve tek gelirimiz siz değerli dostların bir hayır duasıdır.
Hadis-i şerifte: "Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder.... Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum" buyurulmuştur. 1- Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. (Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.) 2- İslâm, güzel ahlâktır. (Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225) 3- İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16) 4- Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. (Tirmizî, Birr, 55) 5- Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. (Tirmizî, İlm, 14.) 6- Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.) 7- Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.) 8- İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58). 9- Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) 10- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58.) 11- İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. ) 12- (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, İ mân, 95 ) 13- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.) 14- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî , Fedâilü'l-Cihâd, 12.) 15- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdıye, 31.) 16- Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) 17- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.) 18- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu'l-Kıyâme, 56.) 19- İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4 .) 20- Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum'a, 80.) 21- Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.) 22- ( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36.) 23- Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) 24- Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3.) 25- Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası. (İbn Mâce, Dua, 11.) 26- Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. (Tirmizî, Birr, 33.) 27- Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. (Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.) 28- Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) 29- Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. (Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) 30- Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141) 31- Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 32- (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144) 33- Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) 34- Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler. (Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.) 35- Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. (Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78) 36- Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.) 37- İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) 38- Mü'minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O'nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.) 39- Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.) 40- Bizi aldatan bizden değildir. (Müslim, Îmân, 164.)

12 Ağustos 2014 Salı

Nefsimize Acıyorsak Allah'ı Razı Etmeye Çalışalım

Allah-u Zülcelâl iman eden kullarına, kıyamet günü nasıl mükâfat vereceğini ayet-i kerimeler şöyle beyan ediyor:
“Allah (o gün) imân edip salih amellerde bulunanların mükâfatlarını noksansız ödeyecek ve bir de kendi fazl-u kereminden onlara fazlasını verecektir.” (Nisa, 173)

İman edenlerin ve salih amel yapanların ücretini, mükâfatını verecektir. O mükâfattan hariç, bir de kendi fazlından, ziyade olarak, fazlasını verecek buyuruyor Allah-u Zülcelâl... Kendi fazlından olan mükâfatı, hiçbir gözlerin görmediği, hiçbir kulağın işitmediği şeylerdir. Hiçbir kulun kalbinde hayal veya tasavvur etmediği mükâfatları verecektir Allah-u Zülcelâl…

Demek ki, dünyadan imanla, amel-i salihle ahirete giden bir şahıs, zerre kadar bir şey kaybetmiyor, Allah ona mükâfatını tam veriyor; bir de ondan daha âlâ, daha kıymetli olarak, kendi fazlından bir mükâfat daha veriyor. Yani bu amelin karşılığı değildir, Allah-u Zülcelâl kendi kereminden onlara, hiç akıllarından geçemeyen mükâfatlar verecektir.

 Böyle rahmeti ve keremi olan Allah-u Zülcelal’e âşık olmak üzerimize hak bir vazife değil midir? Öyleyse biz de onun katındaki mükâfatlara talip olalım ve daima ondan bahsedelim.
 Dünyada bir insan bir insana ikramda bulunduğu zaman ona teşekkür ediyor, ona karşı sevgi besliyor, bir şey istediği zaman onun istediğini yapıyor. Kul olan arkadaşlarımıza böyle yaptığımız gibi bizim Rabbimiz, Hâlıkımız olan, her şeyimiz onun elinde olan Allah'a karşı da şükretmemiz lazım.

 Bize bu dünyada böyle nimetler veren, ahirette de amelimizin karşılığı olan değil ondan daha fazla mükâfatlar verecek olan Rabbimize karşı nankör olmamamız lazım, ona sevgi, muhabbet beslememiz lazım. Eğer daima onun bu nimetlerinden bahsedersek o zaman onun sevgisini de kazanmış olacağız, inşaallah.

 Ebad bin Osman isimli bir zat, insanlara daima Allah'ın rahmetinden bahsediyordu. Öldükten sonra onu rüyada gördüler. Sordular:

- Allah-u Zülcelâl sana ne şekilde muamele etti? Dedi ki:
- Allah-u Zülcelâl’in huzuruna gittiğimde bana dedi ki “Sen Benim rahmetimden, lütfümden, iyiliğimden bahsediyordun, niçin hep merhametimden bahsediyordun? Hiç benim azabım, ikabım, gazabımın insanlar üzerinde olduğundan bahsetmiyordun?” Ben dedim ki: “Ya Rabbi, Seni kullarına karşı sevdirmek için böyle yapıyordum.

Bu kulların sana karşı nankör oldukları zaman onlar senin nimetlerini görsünler, seni sevsinler diye bunun için böyle bahsediyordum.” O zaman Rabbim buyurdu ki: “Öyleyse ben de seni affettim!”
Allah-u Zülcelâl’dan gafiliz. Onun nimetleri üzerinde düşünsek böyle gafil olmamamız lazımdır. Eğer düşünürsek, biz aciz bir nefisiz, zavallı bir kişiyiz. Eğer biz kendimize baktığımız gibi Allah'a kulluk etsek büyük evliya olurduk.

Kusuru Nefsimizde Arayalım
 Muhammed bin Kiram isminde bir zat vardı. Bir kişi ona demiş ki:
 - Bana tavsiyede bulun! Bana nasihat et!
- Allah rızası için çalış, gayret et, kendi nefsine kadar yap! Kendi nefsin için ne kadar çalışıyorsun? Allah'a kulluk için o kadar çalış, gayret göster, yeter! Demiştir ona.
 Aslında daha fazla olması lazım ama hiç değilse o kadar yap! Kendi nefsin için ne kadar çalışıyorsun, o kadar bari yap, Allah razı olacak inşaallah.

 Allah-u Zülcelâl daima bize bakıyor, biz ne kadar gayret gösteriyoruz görüyor. Bakmayın, hayvanlar dahi bizden daha fazla Allah'ı tanıyorlar.
 Abdullah ibn-i Mübarek isminde bir zat, bir gün at pazarında baktı ki bir at satıyorlar; güzel de bir at, ama çok ucuz. At görünüşte çok güzel ama demek ki bir kusuru var ki, böyle ucuza satıyorlar.

Abdullah ibni- Mübarek satıcının yanına gitti ve sordu:
- Bu atın kusuru ne ki böyle ucuza satıyorsun?

 Sahibi dedi ki:
- Bu atın çok büyük kusuru var. Bir kere düşmanın arkasında yürümüyor. Düşman üzerine geldiği zaman da kaçmıyor. Sessiz olması gereken yerde ses çıkarıyor. Böyle kötü huyları var.

 Abdullah ibn-i Mübarek diyor ki:
“Ben onu aldım, eve getirdim. Kulağına dedim ki: ‘ben Allah-u Zülcelal’e karşı tevbe ediyorum, bütün kötü huylarımdan. Sen de kötü huylarından tevbe ettin mi?’ böyle üç defa başını salladı.
Biz sonra o atla harbe gittik. At savaş meydanında öyle pehlivan, öyle çevik, hareketli, başarılı olarak hareket etti ki, herkes hayret etti.

 Abdullah ibn-i Mübarek’in üstadı da bunu gördü. Ona dedi ki:
- Bu at, o çarşıda çok kusurları var diye kötüledikleri at değil mi? Abdullah ibn-i Mübarek:
 - Evet, odur, dedi.
- Nasıl oldu bu? Satıcı yalan mı söylemiş?

- Hayır, yalan söylemedi. Ama ben onu eve getirdikten sonra kulağına böyle böyle, ben tevbe ediyorum sen de kötü huylarından tevbe ettin mi, dedim. Hayvan üç sefer başını salladı. Dedi. Anladım ki, eğer bize hizmet eden mahlûkatta bir kusur varsa, suç bizdendir Allah'ın yarattığı mahlûkattan değildir. Atın sahibi Allah'a karşı doğru, dürüst, samimi değildi, at da ona karşı öyle yapıyordu.

 Hayvanlar bizden daha ziyade Allah'ı tanıyorlar. Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir gün yolda bazı insanları gördü ki, binek hayvanlarının üzerinde durmuş, ayaküstü konuşuyorlar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onlara şöyle buyurdu:
“Hayvanlarınızı (ayaküstü durdurup yormayın, onlara yolculuk için) güzelce binin ve (yolculuk dışında) serbest bırakın, dinlendirin. Onları yollardaki ve sokaklardaki konuşmalarınız için kürsü edinmeyin. Nice binilen hayvan vardır ki sırtına binenden daha hayırlıdır ve Allah Teâlâ’yı ondan daha çok zikretmektedir.” (Ahmed, III, 439)

 Öyleyse, “Benim Allah'a karşı manevi halim nasıldır?” diye daima düşünmemiz lazımdır.
Nasıl Ölmek İstiyorsak Öyle Yaşayalım
 Allah-u Zülcelâl bir kişinin hayrını dilediği zaman, o kişiyi “Razı olacağım bir şekilde huzuruma getireyim” dediği zaman, o kişiye öleceği zaman yaklaştığında bin melaike görevlendirir, daima hayırlara götürür onu…

Çünkü insan ölüm zamanında ne hal üzereyse o halde Allah'a kavuşuyor. Eğer günah halinde ölürse, o halde Allah'a kavuşuyor. Eğer Allah'a ibadet, zikir halinde ölürse o zaman Allah'ın rızasına kavuşuyor. Bunun için Allah melaike gönderiyor ki, günahlara gitmesin, hayırlarda dolaştırıyor. Eğer Allah ona gazap etmişse o zaman da bir şeytan gelir ona ve onu daima günahlarda dolaştırır ve kul da o şekilde ölür, neuzubillah.

Öyleyse bunda bize nasıl bir işaret var?

 Kendimize bakalım: “Aman, ben bu sene ölecek miyim acaba? Ben yoldan çıkmış mıyım? Acaba Allah'a bana gazap etmiş mi ki ben böyle günah, hata işliyorum?” diye daima nefsimizi hesaba çekelim, tevbe edelim ve kendimizi düzeltmeye çalışalım. Çünkü bilmiyoruz ki, bu sene mi öleceğiz, öteki sene mi?

 Bu manzara inşaallah Allah'ın rızasına vesile olacak manzaradır. Allah kulunun kalbini böyle gördüğü zaman inşallah ondan razı olacaktır.
 Öyleyse her zaman buraya gelemezseniz de kendi şehrinizde sohbetlere devam edin, çünkü Allah'ın rahmeti oraya yağıyor. Dünyadaki her yer, iki yerden biridir: Ya Allah'ın rahmeti yağan, Allah'tan bahsedilen, peygamberden, evliyalardan bahsedilen yerler… Ya da Allah'ın gazabının yağdığı, gıybet, günah, gaflet olan yerler… Dergâhlarda da gaflet olmamasına dikkat edelim, orada ibadet, sohbet olması lazımdır.

 Denilmiştir ki, gıybet ve günah konuşulan yerlerden dağılan insanlar, neuzubillah, sanki bir leşin üzerinden dağılan köpeklerin, ağzında bir parça leşle her birinin bir tarafa gitmesine benzer. Manevi olarak daima kalbimizi Allah'a karşı yöneltelim, böyle hatalarımıza tevbe edelim.

 Kalp Allah'a karşı yöneldiği zaman bütün azalar da ona yönelecektir. Kalp arabanın direksiyonuna benziyor. Direksiyonu ne yana çevirirsen arkadan giden arabanın kasası da o yana gidiyor. Aynı onun gibi, kalbinizi ne yana çevirirseniz bütün bedeniniz de o yana gidiyor.

 Eğer direksiyon bozuk olursa, şoförün çevirdiği yana gitmiyorsa, görüyoruz ki o zaman o araba kaza yapıyor. Öyleyse kalbimizi Allah'a çevirelim, onun tedavisini, nisbetini O’ndan isteyelim, Allah-u Zülcelâl de verecektir inşaallah.

 Böyle yaparsan bir bakarsın, kalbin yumuşak olur, günahlardan meyli çevrilir, hayırlara meyilli olur. Allah bütün hayırları ona nasip eder inşaallah.
 Bazı kişiler diyorlar ki, “Filan adamın gözü ne kadar keskindir, ta nereye kadar görüyor.” Halbuki asıl gözü keskin olan kişi kendi kusurlarını gören, onları ıslah etmeye çalışan kişidir. Çünkü bu ebed-ül ebed olan hayatın ıslahına sebep oluyor. Yoksa dünyanın her yanını görsen, ne olacak ki?

 Bir insan yolunu şaşırmış, gideceği yerin hangi tarafta olduğunu bilmiyor. Ona dalalette, yolunu kaybetmiş diyorlar. O da bir şey değil, o nasıl olsa sora sora yolunu bulur. Asıl dalalet, asıl yolunu kaybetmek, Allah'ın yolundan sapmaktır. O insanın ebed-ül ebed olan, bakı olan hayatını mahvediyor.

 Hülasa bilelim ki, dünya ehli, dünyasını kazanmak için sebeplere nasıl başvuruyorsa, ticaretini nasıl yapması gerektiğini öğrenmek için nasıl bilenlerle istişare ediyor, bilgi alıyorsa biz de öyle; Allah'ın rızasını ve baki hayatımızı kazanmak için, herkesten sorup öğrenir, araştırır, çaba gösterirsek, Allah-u Zülcelâl bizi böyle gayretli görürse o zaman diyecek ki: “Bu kulum benim rızama taliptir,” o zaman verecek inşaallah.

 Bir kişi bir evliyaya demiş ki:
- Allah'ın rızasını nasıl kazanırım? Bana bir nasihatte bulun. O evliya demiş ki:
- Sana müjdeler olsun, senin böyle sorman, bunu araştırman gösteriyor ki, senin kalbinde Allah'ın rızasını kazanma arzusu var. İşte bu sana çok faydalıdır.
Dilenciler Gibi Yalvarsak Allah Verir
 Allah-u Zülcelâl kıyamet gününde bir kuluna soracak:
- Ey kulum, sen dünyada kimi seviyordun?
- Ya Rabbi senden başka kimi seveceğim? Sen beni yarattın, nimetler verdin, ben sana muhtacım…
- Yalan söylüyorsun, ben senin hiç Benden bahsettiğini görmedim.
 Âşık olan kişinin âdetidir, nereye giderse hep sevdiği kişiden bahsediyor. Öyleyse bizim de böyle olmamız lazım, hep Allah’tan bahsetmemiz, onun rızasını nasıl kazanacağız, bunu konuşmamız lazımdır.

 O kâinatın sahibidir, bütün kâinatı çekip çeviriyor. Bizim kalplerimiz onun kudreti altındadır. O isterse bizim kalbimizi kendine çevirir. Öyleyse biz tam istemiyoruz Allahtan, eğer istesek, o verecektir.
 Dilencileri görüyorsunuz, sizden bir şey koparmak için, “Aman ağam, aman paşam” diyor, sizi ağa yapıyorlar, paşa yapıyorlar. Niçin? Birkaç kuruş koparmak için…

Öyleyse biz niçin bütün kâinatın sahibi, her şeyin sahibi Allah-u Zülcelal’den istemek için niye yalvarmayalım? Bakın, dua ederken, bir şey istediğin zaman üç defa söylemek müstehabdır. “Ya erhamerrahimin, Ya erhamerrahımin, ya erhamerrahimin” diye üç defa söylemek, daha faziletlidir. Böyle yaptığımız zaman Allah diyor ki: “Benim kulum çok isteklidir, benim rahmetime karşı çok istekli olduğu için tekrar ediyor.” O zaman Allah hazinelerinden bol bol üzerimize yağdıracak.
 O kâinatın sahibi, o öyle zengindir ki, istediklerimizi vermek, onun hazinesinden bir şey eksiltmez de…

Âdem aleyhisselamdan kıyamet kopuncaya kadar gelen bütün insanlar, onlar kadar cinler, melaikeler, bunların hepsi Allahtan isteseler, her biri dese ki: “Ya Rabbi bu dünya gibi, yüz tane dünya ver bana” dese, öbürü “Bin tane dünya gibi ver” dese, daha ne isterse istesin… Allah onların hepsine istediğini verse, bir iğneyi denize batırsan denizden ne kadar getirir, sayılmayacak kadar çok az bir şey değil mi, işte Allah’ın hazinesinden ancak o kadar almış olur. Allah öyle zengindir.

 Biz ne kadar Allah-u Zülcelal’i aziz kılarsak, Allah'ı azim görürsek Allah da o kadar bize merhametle muamele edecektir, o da bizi aziz kılacaktır inşaallah. Ne kadar Allah'a yalvarırsak o kadar bize merhamet edecektir inşaallah…

Ayette buyrulduğu gibi:
“Kim zerre kadar hayır yaparsa onu görecek, kim de zerre kadar şer yapmışsa onu görecek” (Zilzal, 7-8)
İnsanın kalbi zerre zerre Allah'a dönerse Allah da ona kendi katında derece derece mükafat verecektir. Hiçbir şey kaybolmayacaktır.
 O zaman kendimizi seviyorsak ki, bazen nefsimizi sevdiğimiz için ona güya merhamet ediyoruz, hayır yapmıyoruz, sabah namazına kalkmıyoruz ya; hâlbuki o tersinedir, o nefsine düşmandır. Bak, salâ veriliyor, “Filan adam öldü, filan adam öldü.” Bir gün biz de böyle öleceğiz.

 Öyleyse bakı olan hayatımızı geçici hayata kurban vermeyelim. Kendimizi seviyorsak, Allah'ın katındaki ecir ve sevaplara talip olalım.
 Allah-u Zülcelâl hepimize kendi tarafından, kendi kuvvetinden, kendi fazlından amel-i salih nasip etsin, nefsimizi hayırlarda kullansın, inşaallah.

 Seyda Muhammed Konyevi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Yazma Kuralları !

1- Küfürlü, Sataşmacı, Spam veya Reklam İçeren Yorumlar Yapmamaya

2-Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına Spam veya Reklam İçeren Yorumlar olmamasına özen gösteriniz.

3- Her zaman nazik bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.

4- Cevap yazma süresi değişiklik gösterebilir.

5- Yorumlarınız Yönetici Onayından Geçtikten Sonra Yayınlanacaktır.

6- Anlayışınız için TEŞEKKÜRLER..

Dost Yurdu Radyo